Seçimi kazanan CHP'li başkanlığı yapan AKP'li

Sevgili Muazzez İlmiye Çığ hocaya göre ki, bu görüşe ben de katılıyorum, senin oyun yüzde 25. Ve sen bu oy oranıyla Köşk’e kapağı atıp, beş yıl daha yargıdan, Silivri’den, yatların, yalıların, gemilerin, paraların hesabını vermeden kaçabileceğinin hayallerini kuruyorsun. Peki, yüzde 51’i nasıl bulacaksın? Yine aklından sandığa takla attırmak mı geçiyor; sıfırladıklarına mı; lokmalarımızdan gasp ettiğin stoklalara mı güveniyorsun? Allah sana akıl versin! Seni, sen tüketeceksin. Hırsınla helak olacak, kazdığın çukurda boğulacaksın! Duacıyım ve eminim…

KİŞİYE ÖZEL DEVLET

Kişiye özel yasa, kişiye özel yargı, kişiye özel MİT ve polis teşkilatı gündemde… “Öyle bir derde giriftar olmuş ki,” memleket, millet, din, iman, başörtüsü hikâye, kılıf… Adam, muhalefeti nasıl aldatırım, gündemi nasıl belirlerim, yargıdan nasıl kurtulurum hesapları içinde; harıl harıl yasa değiştiriyor. Elinden gelse ve kabil olsa; “Tayip Erdoğan her türlü suçtan, günahtan münehhezdir, suçlanamaz, yargılanamaz” yasası çıkaracak ama bu hak sadece Yaradana ait olduğu için cüret edemiyor. Gülmeyin… “Çalmak özgürlüktür” diyerek ulemadan fetva almadı mı?

Şimdi imaj çalışmasıyla algı operasyonuna başladılar; medya da bu algının oluşumuna çanak tutuyor. Ekranda bir masa, Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül karşılıklı oturuyorlar ve spiker açıklamada bulunuyor; “cumhurbaşkanlığını konuşuyorlar…” Sanki cumhur bu ikiliye mecbur, milletin iradesini ipotek altına almışlar ve bunlar ne derse o olacak… Öyle ya, dönem imaj dönemi ve algılar günümüzde ekranlardan-medya üzerinden oluşturuluyor.

Oysa hiç de öyle değil, oyları da, itibarları da yüzde 25… Ama muhalefet(?)…

Muhalefete demek isterim ki, bu paniği, görüşmeleri, taktik hesaplarını yakından izleyin, görün, çözün. Irk, din, dil, mezhep değil, insan odaklı siyaset yapın. Tayip Erdoğan’ı bölücü, kamplaştırıcı, kavgacı, çıkarcı kişiliğiyle baş başa bırakın... Halkın karşısına, ekranlara onun belirlediği gündemle değil, kendi gündeminizle çıkın… Yunus diyor ya; “bir ben vardır benden içeri…” İnsanın ezberlerine, aidiyetine değil vicdanında barındırdığı insana seslenin, onu uyandırın. Emin olun en doğru sonucu alacaksınız…

İşte bir örnek; Mansur Yavaş… Onun ideolojilerden ve polemiklerden arındırılmış yaklaşımı karşısında ne makarna fileleri, ne para, ne de kömür kamyonları kar etti… İki ay içinde yılların kangren olmuş yaralarını sağalttı, yeni ve insani şeyler söyledi, önyargıları tuzla buz etti ve seçim kazandı adam… Evet, Ankara’da seçimi kazanan Mansur Yavaş’tır ama belediye başkanı Melih Gökçek’tir. Bunu halk da, YSK da, Yaradan da biliyor… O halde insanın sonradan kazandığı, eskiyen aşınan edinimlerini yarıştırmak yerine, vicdanları harekete geçirmek hem doğru, hem de sonuç alıcı…

İşte gördünüz; içindeki insan uyanınca Haşim Kılıç bile dayanamadı; patladı adam…

Ağzının içi iftira, karalama, yalanlarla dolu! Bu alanda Onunla, Melih’le, Hüseyin Çelik’le, Nagehan’la, Abdulkadir’le yarışamazsınız… Yalan, dolan, din, iman, mezhep, türban, rüşvet, irtikâp onların uzmanlık alanı… Sokakta muhalefet eden olursa; vandallar, hırsızlığı, rantı, rüşveti, yasa dışı uygulamaları, Suriye’ye savaş açma planlarını, sevk ettiği silahları, sarin gazı skandalını gündeme getiren olursa “paraleller…”

Yalan dolan…

Seçimlerden sonra kendi dünyamda çelişkiler ve şaşkınlık yaşadım; “olmaz diyordum… olamaaaz; “cumhuriyet sürecini yaşamış, emperyalizmi görmüş, dünyayı tanımış, kör-topal da olsa demokrasiyi, laikliği tatmış bir ülkenin insanı bu zorbaya, diktatöre, kabadayılıkla devlet adamlığını birbirine karıştıran adama dayanamaz, dersini verir” diyordum.

DERS VERİLMİŞ AMA!

Mübalağa etmiyorum, hayal de görmüyorum Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ iki gün önce tv’de aynen şunu söyledi: %10’unu çaldılar, %yüzde 10’unu rüşvetle aldılar, yüzde 20’de kendi oyları var.” Tamam, Muazzez Abla yuvarlayarak söyledi; de ki, %25… Ama aldıkları oy bu kadar; gayet eminim.

Burada iki şey söylemeye çakışıyorum; 1.si şu, “ya bu nasıl bir toplum, hani ne oldu vicdanınıza, insanlığınıza, dindarlığınıza, memleket sevginize; bu hükümete değil %45 oy, selam bile vermemen gerekirdi… Yuh be arkadaş” diyen benim gibi “güya yazar ve analistler” yanıldık… Ben yanıldığımı itiraf ediyorum ve toplumdan özür diliyorum. 

2.si; hangi nedenle olursa olsun, CHP’sinden BDP’ ye kadar, hiçbir muhalefet partisi sandıklara sahip çıkamadı. Seçim, adamlar için ölüm-kalım savaşıydı; ya diktatörlüklerini, hırsızlıklarını devam ettirecekler, ya Silivri’yi boylayacaklar, ya kaçacaklar, ya da sandıkta hile yapacaklardı. Başka seçenekleri yoktu; bunu da anlıyorum ama şunu anlamıyorum; arkadaş sen bunu öngörmeli ve önlemini almalıydın. Sandıklara sadece örgütünün zayıf olduğu-hiç olmadığı birimlerde değil, Ankara’nın Dikmen’inde, OR-AN Şehrinde de sahip çıkmadın…

Çıkamadın değil, çıkmadın; sahipsiz bıraktın, face’lere ilan vererek günlerce tutanak aradın. Tutanağı zamanında ve sağlam getiremeyince, hukuksuzluğun karşısında sağlam duramayınca, zaten hükümetin güdümünde olan yargı karşısında kaybettin. Kazandığın Ankara Büyükşehir başkanlığı da bağıraaa bağıraaaa gitti!

Şimdi cumhurbaşkanlığı seçimi…

Değerli muhalefet, lütfen dikkat! Aday hazırlığı yap, uzmanlara başvur; brifing al, görüşmeler yap, tartıştır. Medyanın Erdoğan ve Gül’e kilitlenmesine izin verme.

Her türlü çalmaya alıştılar, daha kötüsü deneyim kazandılar; uzmanlaştılar, sonuç aldılar… Yüreklendiler! Çaldırmayın ama yetmez! Denk durun; umut verici, ikna edici olun, iyi görüntü verin… Yeter ki, siz, kendinize düşeni yapın; seçmen fazlasını yapar, yapıyor da.

Değerli muhalefet; bu kez sadece seçimi kaybeden, bir parti-insan, çevre, aidiyet olmayacak; sadece sen kaybetmeyeceksin. Biz, siz, onlar, hepimiz, birlikte yaşama irademizi, hakkımızı, şansımızı, umudumuzu, ülkemizi kaybedeceğiz!

Tekrar ediyorum: Erdoğan cumhurbaşkanı olamaz, çünkü AKP’nin oyu %25.

Bu yüzden ‘kaçmasınlar’ diye kapıların, ‘çalmasınlar’ diye sandıkların korunması her şeyden daha önemli…

Murtaza Demir

Odatv.com