Ayşe Sucu'nun kısa sohbeti şöyle;
Başkasını bilemem ama ben Türk Oğlu Türküm. Babam da anam da Türk; bizim Türklük anlayışımız ırkçı bir anlayış değildir. Biz bu topraklarda bir ve beraber yaşıyoruz. Fakat başkalarının varlığını kabul ederken kendi varlığımızı neden inkar edelim.”
Yukarıdaki sözler CB adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na ait… Geçtiğimiz cuma birlikte Konya’ya gerçekleştirdiğimiz uçak yolculuğunda uzun uzun konuşma imkanımız oldu. Zaman zaman yaptığı esprilerle birlikte hem Türkiye’nin hem de İslam dünyasının sorunları bir araya gelince zamanın nasıl geçtiğini farkedemedik.
Öncelikle hemen ifade etmeliyim ki çok zarif ve medeni bir beyefendi Sayın İhsanoğlu… Aldığı eğitim, bulunduğu konum bunu gerektirir deyip geçmeyiniz; İslam dünyası zarafete, nezakete, nezahate hasret malumunuz… Din ile medeniyet arasında olması gereken çizginin nasıl aşındığına ve yozlaşmanın hangi kerteye ulaştığına tüm dünya tanık… Yumuşak ve yapıcı üslubu, konuları ele alırken kurduğu cümleler, rakiplerine centilmence ve edep dahilindeki hitapları dikkatlerden kaçmıyor.
Müslüman dünya, maalesef, iki kadim sorununu yüzyıllardır çözemedi: Biri kadın konusu diğeri fanatizim. Bu iki sorununun üzerine korkusuzca gidilmediği sürece, Müslümanlar’ın modernleşmesi söz konusu olamaz. Bugün mezhepçilik ve her türlü taassup bu anlayışın ürünleri… Ekmeleddin İhsanoğlu’nda ilk etapta gözüme çarpan, bu konulardaki netliği… Hayat hikayesinden, yaşam tarzından, anne ve eşinin konumlarından da bunu anlamak mümkün.
Orta Doğu…
İslam coğrafyasındaki problemlerin sebeplerini şöyle sıralıyor: “Milli iradelerinin olmayışı, kendilerini diktatörlerin iradelerine teslim etmeleri ve sanayileşememeleri...” Filistin davasından Suriye konusuna kadar gelinen noktada, siyasilerin aymazlığı, doymazlığı ve ihanetleri üzerinde duruyor. Yanlış politikalara dikkat çekiyor ve örnek gösteriyor: Zamanında Filistin’in taksiminin kabullenilememesi Filistin topraklarını yüzde elliden yüzde yirmi ikilere indirdi.
“Arap Baharı” denildi ama yanlış diyor İhsanoğlu, sadece “Birkaç diktatörün düşmesinden ibaret, yoksa toplum katmanlarında değişen bir şey yok” diyor. Sanayileşmesini ve modernleşmesini tamamlayamadığı sürece Müslümanlar’ın sorunların içinden çıkamayacağını; demokrasi kültürünün bir günde oluşamayacağını, bunun bir süreç olduğunu ifadelendiriyor.
Sınırlarımız kevgire döndü
Orduları ve bürokrasileri dağıtılan devletlerin çökmesinin çok kolay olduğunu, devletlerin müesses nizamlarının yıkılması sonucu, boşlukları bağnaz ve radikal grupların doldurduğunu, bunun da çöküşleri hızlandırdığını söylüyor. Zamanında Beşar Esad vatansever muhalifleri dinlemiş olsaydı, Suriye bu noktaya gelmezdi diyor. Tam da bu noktada ülkemizin büyük tehdit altında olduğunu, Türkiye’nin ilk defa sınırlarına sahip çıkamadığına dikkat çekiyor; “Bir kevgire döndü sınırlarımız” diyerek…
Yaklaşık bir milyon Suriyeli mültecinin aç susuz ve meskensiz sokaklarda bırakıldığını, hiçbir çözüm getirilemediğini, bağıra çağıra yapılacak siyasetle bir yere varılamayacağını da sözlerine ekliyor.
Müslüman entelijansıyanın ve din adamlarının hiç mi suçu yok bu gelinen noktada dediğimde; “Şüphesiz var ve fakat şahsi menfaatler işin içine girince, din bir araç haline getiriliyor. Resmileşen din liderlerin tasarruflarını meşru göstermek için kullanılıyor. O kadar acayip fetvalar veriyorlar ki sırf diktatörlerin yaptıklarına cevaz vermek için; tabii bu hal dine olan saygıyı da, sevgiyi de azaltıyor” diyor.
Adaletle siyasetin birbirine karıştırıldığına, bunun vahim sonuçları olabileceğine dikkat çeken İhsanoğlu “Aşırılık yanlıştır, dini aşırılıklardan da kurtulmak gerekir” diyor.
Üç aday üç farklı bakış açısı…
CB adaylarının konuşmalarından anlıyoruz ki; Tayyip Erdoğan, gücün tek elde toplanmasını istiyor, bundan dolayı başkanlık diyor. Güçler ayrılığına, parlamenter sisteme karşı çıkıyor. Selahattin Demirtaş, çoğulculuktan ve yerel yönetimlerden yana… Tek bir millet olgusundan ziyade halklar ve talepler ağırlıklı bir bakışa sahip… Anayasa’nın topyekün değiştirilmesinin gerekli olduğuna inanıyor. Ekmeleddin İhsanoğlu ise mevcut parlamenter sisteme sahip çıkarak, Anayasa’nın değiştirilmesi konusunda bir kişinin, bir partinin tercihlerine göre değil, mutabakat oluşturularak yapılmasını istiyor. Israrla altını çizdiği bir konu; devlet geleneğimiz… Devletin birliğini, bütünlüğünü kontrol edecek devlet kurumlarının ahenkli bir şekilde çalışmasını gözetecek bir CB adayının seçilmesi gerektiğine inanıyor.
Konya’da verdiği mesajlardan biri de “Burada Ekmeleddin hz.’leri yatıyor. Benim adım oradan alınma.” Hz. Mevlana’nın “Arif ol gel, gel de aşıkların kabesine yüz sür ve olgunlaş” sözünü hatırlatarak “Biz de noksanımızı bildik ve geldik” diyor ve tüm Türkiye’ye bir çağrıda bulunuyor: “Kim olursanız olun bana oy verin!”
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.