'Artık barış haberleri yazmak istiyoruz '

Genel seçim sonrasında AKP eliyle yaratılan savaş ortamında haber yapan kadın gazeteciler ‘Artık barış haberleri yazmak istiyoruz’ diyerek bir araya geldi. Barış İçin Kadın Gazeteciler’in kuruluşunu deklare etti.

7 Haziran Genel Seçimi ile daha da derinleşen siyasi krizini engellemeye çalışan fakat her attığı adımda bir kez daha halkın direnişi ile karşı karşıya kalan AKP iktidarı ve Erdoğan ülkeyi bir savaş ortamına soktu. Bu savaş ortamında haber yapmak zorunda kalan kadın gazeteciler, Erdoğan’ın kürsülerden yandaş medyanın ise yayın organlarından yükselttiği savaş diline karşı Barış İçin Kadın Gazetecileri kurdu. Kadın gazeteciler bu savaşa dilinin iç politikada erken seçim hesapları, dış politikada şekillenen Ortadoğu siyasetinde rol kapma çabalarının sonucu olduğunu ifade ettiler.

“Artık barış haberleri yapmak istiyoruz” diyen kadın gazeteciler, iktidarın savaş politikalarını değil halkların barış talebini yazacaklarını, yalnızca özgürlüğün fotoğraflarını çekeceklerini ilan etti.

Barış haberleri yapmak isterken şiddet, tehdit, baskı ve sansüre maruz kaldıklarını ifade eden kadın gazeteciler, artan sansüre ve erkek egemen, militarist gazetecilik algısına karşı direneceklerini belirtti.

Kadın gazeteciler yaptıkları açıklamada gerilla Ekin Wan’ın öldükten sonra işkence görmüş ve çıplak bedeninin sosyal medyada yayınlanmasını da protesto etti.

İlkelerini de açıklayan kadın gazeteciler, “Haberlerde kullanılan erkek egemen medya dilinin kadını nesneleştirerek şiddeti olağanlaştırdığını hatta meşrulaştırdığını ve şiddete ortak olduğunu biliyoruz. Ekin’den aldığımız mesajla bu şiddete ortak olan erkek egemen medya dilini kıracağımıza, teşhirci ve militarist medya ile mücadele edeceğimize söz veriyoruz” dedi. Tüm kadın gazetecileri medyanın dönüştürücü gücünü barış için kullanmaya, barış dili üretmeye ve bu savaş planını boşa çıkarmak için destek çağrısı yaptılar.

İzmir Barış İçin Kadın Gazeteciler’in yaptığı basın açıklaması:

Haziran Seçimleri ile daha da derinleşen siyasi krizini engellemeye çalışan, fakat her attığı adımda bir kez daha halkın tokadı ile karşı karşıya kalan AKP İktidarı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülkeyi adeta bir savaş ortamına sokmuş, halkları çatıştırarak beslendiğini bir kez daha göstermiştir. İç politikada erken seçim hesapları, dış politikada şekillenen Ortadoğu siyasetinde rol kapma çabaları topluma daha fazla kan daha fazla gözyaşı olarak yansıtmaktadır.

24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana en az 8 ilde 100 bölge özel güvenlik bölgesi ilan edildi, pek çok il, ilçe ve köyde katliam planları devreye sokuldu. Bu süreçte “Yaşamını kaybetti” cümlesi ile başlayan ve yine “Yaşamını kaybetti” cümlesi ile biten haberler yazmak ve acının en yürek yakanlarını fotoğraflamak zorunda kaldık. Haberlerini yazarken savaşın, bizler için her gün daha da değeri arttı barışın.

Bizler barış gönüllüsü kadın gazeteciler olarak “Artık Barış Haberleri Yapmak İstiyoruz” diyoruz. İktidarın yoksul halkları sürüklemeye çalıştığı bu kirli savaşta kalemlerimiz yalnızca barışa, fotoğraflarımız yalnızca özgürlüğe hizmet edecektir. Onların kan akıtmaya hevesli tavrına karşı bizler diyoruz ki “Mürekkebimiz barıştan yana akacak.”

Barış haberleri yazmak istiyoruz dedik; tehdit edildik, sansür, baskı ve şiddetle susturulmaya çalışıldık. Baskı, zulüm ve şiddetle yaratmaya çalıştıkları bu korku coğrafyasında umudun, direnişin ve mücadelenin hikayesini yazmaya çalıştık.

Suruç Katilamı’nın hemen ardından basına uygulanan sansür AKP iktidarının gerçekleri gizleme çabasıdır. Ne son dönemde artan sansür kıskacınızın ne de erkek egemen militarist gazetecilik algınızın önünde eğilmeyeceğiz.

Bizler yıllardır ülkede ki kadın katliamlarını ve erkek egemen devletin kadın katillerini nasıl koruduğunu, acıyı, savaşı, zorunlu göçü ve savaşın kadınlara, çocuklara yaşattığı zulmü aralıksız olarak yazıyoruz. Sizin vicdanlarınız ise ne “İnsanlığın sürüklenişi” fotoğrafında sızladı ne de “Ezidi kadınların çığlığı” haberinde. Savaşa karşı örgütlenen kadın gazeteciler olarak sizin körelmiş vicdanlarınızın değil gönlü barıştan yana olan halkların kalemi olmaya devam edeceğiz.

Ekin’in cansız bedenine yapılan işkence ve tacizin haberini de yazmak bizlere düştü. Savaşta ilk kaybeden kadınlardır. Biz kadınlar bunu çok iyi biliyoruz. Bizlere verilmek istenen mesajı biliyoruz; Ekin’in çıplaklığı üzerinden toplumu ve kadınları aşağılama, korkutma, sindirme çabasıdır. Bu sadece halklara değil, toplumun tamamına ve kadınlara açılmış bir savaştır. Devlet, Ekin’in çıplak bedeni üzerinden kendi erkek egemenliğini ve kadın düşmanlığını da gözler önüne sermiştir.

Haberlerde kullanılan erkek egemen medya dilinin kadını nesneleştirerek şiddeti olağanlaştırdığını hatta meşrulaştırdığını ve şiddete ortak olduğunu biliyoruz. Ekin’den aldığımız mesajla bu şiddete ortak olan erkek egemen medya dilini kıracağımıza, teşhirci ve militarist medya ile mücadele edeceğimize söz veriyoruz.

Savaşın, baskı, sansür ve şiddetin ortasında biz kadın gazetecilerin her gün barışa olan özlemimiz artıyor. Tüm kadın gazetecileri medyanın dönüştürücü gücünü barış için kullanmaya, barış dili üretmeye ve bu savaş planını boşa çıkarmaya çağırıyoruz.”

Sendika.Org/İzmir