Yukarı
222750

Ölümsüzlük Odası başıma dert açtı

18 Eylül 2018 10:43

Ünlü sanatçımız Ahmet Güneştekin'in dört yıl önce çalışmalarına başladığı, bir yılda tamamladığı Ölümsüzlük Odası eseri, 20-23 Eylül tarihlerinde 13. Contemporary Istanbul'da açık havada sanatseverlerle buluşacak. Güneştekin, bu eserde Gılgamış Destanı'ndan, Babil tabletlerinden, Zülkarneyn'den ve Göbeklitepe'den esinlendi. 22 bin parça kuru kafa ve boynuzdan oluşan eser, daha sergilenmeden sanat alanında büyük bir heyecan yarattı. Zira, yapım aşamaları anbean sosyal medyadan yayınlanıyordu. Eseri konuşmak için bir araya geldiğimiz Güneştekin, sanatın bir barış dili olduğunu ifade ederek, "Bundan sonraki eseriniz nasıl olacak" sorusuna şöyle cevap verdi: "Aslında en büyük stresim o. Ölümsüzlük Odası benim başıma büyük dert açtı. Kafamda tabii ki bir şeyler oluşmaya başladı. Çok daha iyi işler geliyor."

Ölümsüzlük Odası eseri nasıl bir çalışmanın ürünü? 
Çocukluğum masallarla geçti. Nenem çok iyi bir masal anlatıcısıydı. Bir kadın dengbejdi. Nuh Tufanı, Zülkarneyn’i, İskender’i anlatırdı. İskender’in iki boynuzu olduğu söylenir. O seferinde giderken bir sürü sikkeler dağıtılırdı. Üstüne kendi parası olduğu için kafasında boynuz falan vardı. Bu Zülkarneyn mi, İskender mi tartışmasıyla büyüdük. 2004’te ilk kez Göbeklitepe kazılarına gitmiştim. Gördüğümde dehşete kapıldım. Çünkü çok tanıdık geldi bana. Yuvarlak bir form. Etrafında devasa T taşlar. Buranın bir güneş tapınağı olabileceğini, etrafında Tanrı diye gösterilen taşların aslında bence güneşe ibadet eden insanlar olabileceği fikrine kapılmıştım. Sonrasında vefat eden Kazı Başkanı Klaus Schmidt’e de anlatmıştım. O da baya etkilenmişti. Taşların üzerindeki hayvan figürleri de dikkatimi çekti. Acaba Nuh Tufanı’nı anlatıyor olabilir mi? Tabii zamanla bununla ilgili çok araştırmalar yaptım ve meşhur 4 bin yıllık Babil tabletlerini, Gılgamış Destanı dediğimiz destanı incelemeye başladığımda, iki tablet çok heyecanlandırmıştı beni. Biri Ölümsüzlük Tableti, diğeri de Tufan Tableti’ydi. Tufan Tableti, semavi dinlerden çok önce yazılmış şiirsel bir metin. Utnapiştim’den ölümsüzlük yolculuğunu anlatıyor ama bildiğimiz Nuh Tufanı’nı anlatıyor. Tabii zaman içerisinde 2004’te başlayan yolculuk, iyice şekillenmeye başladı. Mezapotamya halkı çok kadim bir halk ve güneşe ibadet etmiş bir halk. Hala bugün yeryüzünde yaşayan 300 bine yakın Ezidi güneşe ibadet ediyor. İlk Laliş’e gittiğimde, Laliş’teki tapınak kapısının hemen sağ tarafında bir siyah yılan figürü var. Ölümsüzlük Odası’nda olan yılan figürü… Onların inancına göre tufan koptuğunda gemi darbe alıyor ve bütün hayvanlar ürküyor. Ve onlar kaçışırken kara yılan bedeniyle Nuh’un Gemisi’ni su almaktan kurtarıyor ve insanlığı da kurtarıyor. Sonra birçok kültürde gördüm, yılan figürünün kutsal olduğunu. Ölümsüzlüğün aynı zamanda sembolüdür. Bugün modern tıpın bile sembolü yılandır. Bağlantılar birbiriyle o kadar buluştu ki, 4 yıl önce Ölümsüzlük Odası’nı yapmaya karar verdim. İlk teaser diyebileceğim Ölümsüzlüğe Yolculuk, 2016’da Contemporary Istanbul’da gösterdim. Boynuz ve kuru kafalardan oluşan 7 metrelik bir enstelasyondur. Çok büyük bir heyecan yarattı ve “Evet, ben doğru yoldayım ve bu eseri yapmam gerek” dedim. Tabii bu eseri yapmak o kadar kolay değildi.

ahmet-gunestekin
DÜNYADA DA ÇOK SES GETİRDİ

Kaç kişi çalıştı, maliyeti ne oldu, ne kadar sürede tamamladınız Ölümsüzlük Odası’nı?
Eser yüksek maliyetliydi. 1 milyon dolara yakın bir maliyet çıkmıştı. Ben, mutlaka bunun için de bir sermaye grubunun destek vermesi gerektiğini düşündüm. Fettah Tamince’nin kapısını çaldım, projeyi anlattım ona. İlk tepkisi, “Ne zaman başlıyoruz?” oldu. Müthiş bir şeydi. Bu kadar cesur bir hareket… Ülkenin şu andaki kaotik durumunda, özellikle siyasal, ekonomik sıkıntıda bir iş adamı sanat adına “Böyle bir şey yapalım, ben de çok heyecanlandım” dedi. Önce bu hangarı tahsis ettiler bana. Her türlü şeyi sağladılar. Aşağı yukarı 130’a yakın bir asistanla bunu hayata geçirdik. Böylelikle, 2004’te kafama koydum, 4 yıl önce alt yapısını yaptım ve tam bir senede de yapımı sürdü. Türk sanat tarihine kazandırdım. Bence çok önemli. Dünyada da çok ses getirdi. Aynı zamanda bir sanat eserini bir sanatçı yaparken, bütün aşamalarını sosyal medyaya paylaştı. Bunu çok iyi kullandık. Dünyanın dört tarafından ciddi yorumlar ve beğeniler aldı. Doğru bir şey yapmıştık. Çünkü doğru bir şey yaptığınız zaman dünyanın neresinde olursanız olun, bugünkü iletişim dünyasında görülebiliyor.

Ölümsüzlük Odası sınırlarla ilgili de mesaj veriyor. Dünyanın ilgisi de sanatın sınırları aştığına dair önemli bir örnek değil mi?
Tabii, mesela sanat tabii ki bütün sınırları yerle bir eder. Gittiği her ülkede, her coğrafyada bir etki yaratır. İnsanlar kimin yaptığına bakmazlar, sanat eserine bakarlar. Yapılan işin ne verdiğine, ne söylediğine, gücüne, özgünlüğüne bakarlar. Genelde sanatçıların çoğu önemli bir eseri yaptıklarında bir sürü fikir de doğuyor. O anda sınır duvarları fikirleri çıktı. Dünyanın her yerini dolaşan bir sanatçıyım ve ilk Berlin Duvarları yıkıldığında o duvarların her yerinde graffitiler, afişler vardı. O beton duvarlar renklenmişti. Çünkü insanlar özgürlük arayışı içindeydi. O da beni etkilemişti. Bu iş, aslında ‘sınır duvarları’ da olabilir. İki duvar örmüştüm ve eserden bir 14 parçadan oluşan bir sınır duvarları koleksiyonu çıktı. Sanat sürekli kendi içinde doğurur.

SANAT DÜNYANIN HER YERİNDE AYNI DİLİ KONUŞUR

Siz her zaman sanatın iyileştirici ve barışçıl olduğuna dair vurgularda bulunuyorsunuz. Ölümsüzlük Eseri nezdinde nasıl anlatılabilir bu yaklaşım?
Sanat bir barış dilidir. Dünyanın her yerinde aynı dili konuşur. Onun dili, rengi, ırkı olmaz. Kimin yaptığına bakılmaz. Sanat öyle güçlü bir bağ kurar ki, insanlar bir yapıtın karşısında, “Bu yapıt benimdir” diye bakmaya başlar ve yapıtın bir parçası haline gelmeye başları. Sanatçı için de önemli olan yaşadığı coğrafyada ve dünyada olan bitene karşı sanat yoluyla tepkisini dile getirmesidir. Acılardan da, mutluluklardan da sanat doğar. Mesela, ülkenin şu anki durumu bence birçok sanatçıyı farklı yöne teşvik eder. Geçen yıl Çürüme ve Yoktunuz eserinde Kürt illerinde yıkılan evlerin enkazlarıyla ilgili bir enstelasyon yaptım. Aynı zamanda bir sanatçı yaşadığı zamanda tanıklık ettiği trajik olaylara karşı, “Ben burada yoktum, görmedim” dememesi lazım. Bugün dünya sanat tarihine baktığında pek çok sanatçı benzer şeyleri yapmıştır. Bunları yapan bir sanatçıyım.

ahmet-gunestekin3
Ölümsüzlük Odası eseri farklı kültürel kutupları da buluşturdu ve heyecan yarattı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanatın şöyle bir tılsımı var: Mesela Yılmaz Güney veya Ahmet Kaya’yı her kesim seviyor. Ben ülkücülerin Ahmet Kaya’yı dinlediğini biliyorum. Güçlü sanat ve iyi sanat, her kesim tarafından seviliyor. Kimin yaptığına bakmıyorlar. Ama maalesef daha önce de söyledim; bu ülkenin bir kültür-sanat politikası yok ve henüz bu alan demokratikleşmedi. Eğer kültür demokratikleşmiş olsaydı, bu kadar kaosun olduğu bir ülkede, herkes sanata sarılırdı. Yönetenlerin ilk yapacağı şey sanat kurumlarını genişletmek, sanatçıları desteklemek, uluslararası platformlara taşımaktır.

SANAT RAHATSIZ EDİCİ BİR ŞEYDİR

Bu eser dünyanın nerelerini gezecek?
Macaristan’dan, Dubai’den, Almanya’dan, New York’tan talep geldi. 3 yıllık programı belli…

Herkes, “Bu eserden sonra Ahmet Güneştekin ne üretecek?” diye soruyor…
Aslında en büyük stresim o. Herkes soruyor. Sanat, her zaman büyük dert açar insanın başına. Ölümsüzlük Odası benim başıma büyük dert açtı. Bunu yaparken, “Bir ya da iki yıl sonra ne yapacağım” diye kendime sordum. Kafamda tabii ki oluşmaya başladı. Sanat inanılmaz rahatsız edici bir şeydir. Yaratıcısını başka şekilde tetikler ve üretimini sağlar. Çok daha iyi işler geliyor.

ahmet-gunestekin2

SÖZCÜ 



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

64 sanatçıdan 1 Mayıs çağrısı

64 sanatçı 1 Mayıs'ta kutlamaların tarihi adresi olan Taksim Meydanı'na konulan yasağın kaldırılmasıyla ilgili bir açıklama yayınladı. "Taksim Meydanı 1 Mayıs alanıdır. Hiçbir yasak bu ge...

TRT dizisi setindeki taciz için karar!

Geçen 31 Ağustos’ta TRT’nin Gönül Dağı dizisinin ekibinin arasında iki çalışan arasında yaşanan taciz davası karara bağlandı. Gönül Dağı dizisi setinde saç asistanı Zeynep Çetinkaya'yı ta...


Denizin ‘uzaylılarına’ yakından bakış

Oscar Ödüllü yapımcı ve yönetmen James Cameron imzalı yeni belgesel serisi “Ahtapotların Gizemli Dünyası”nın 22 Nisan Dünya Günü’nde National Geographic WILD’de üç bölümü birden yayımlanm...

ODTÜ'lüler geleneklerine sahip çıkıyor

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin (ODTÜ) kayyum rektörü Verşan Kök'ün, 30 yıldan uzun zamandır öğrenci toplulukları tarafından düzenlenen bahar şenliğinin hem süresini kısalttı hem de şen...


Rami Kütüphanesi’nde 23 Nisan coşkusu

İp atlama, çuval yarışı,  müzikli eğlenceler, tiyatro gösterileriyle beraber çocukların mutlu olması için yüz boyaması yapıldı, balon, bayrak, pamuk şeker, macun ve kekler dağıtıldı. Bunu...

BİDEV’den çocuklara 23 Nisan hediyesi

BİDEV, bağımsızlık mücadelemizin sembolü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 104. Kuruluş yıl dönümü ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Eg...


Prof. Dr. İlber Ortaylı İZKİTAP Fest’e konuk oldu

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde bu yıl Kültürpark’ta açık alanda düzenlenen İZKİTAP Fest - İzmir Kitap Fuarı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda büyük bir coşk...

Netflix'in popüler dizisi Wednesday'den yeni detaylar geldi

Netflix'in en çok izlenen dizilerinden biri olan Wednesday, ikinci sezonu için çalışmalara devam ederken oyuncu kadrosuna bir ismin daha katıldığı haberi geldi. 2022 yılında Netflix'te il...


23 Nisan’da Konak’ın müzeleri doldu taştı

Konak Belediyesi’nin Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi başta olmak üzere, kentin işlek noktalarındaki butik müzeleri 23 Nisan’da da kapılarını çocuklar için açık tuttu. Bayramlarını kü...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Tuvana Türkay hastanelik oldu

Oyuncu Tuvana Türkay hastane odasından fotoğraf paylaşarak takipçilerini sağlıkları konusunda uyardı. 'Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi' adlı dizide oynayan Tuvana Türkay hastaneye kaldırıl...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Bilimsel araştırma: Aspirinin kolon kanserini nasıl önlediği belirlendi

Her gün aspirin kullanmanın kolon kanserini önlediği biliniyor ancak nedeni şu ana kadar belirsizdi. Yeni bir çalışma, artık aspirinin kolon kanserine karşı nasıl etki ettiğinin anlaşıldığını ortaya koyuyor. Cancer dergisinde 22 Nisan'da yayınlanan bulgulara göre, aspirinin vücudun kanser hücrelerine karşı bağışıklık tepkisini artırdığı görülüyor.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR