Yukarı
1

Sinan Kara

Leyla ile Eylül…

03 Temmuz, 2018

    Toplumsal bir travmanın içerisindeyiz. Türkiye hiçbir dönemde bu denli bir çürümüşlüğü yaşamamıştı. Artık öyle bir yere geldik ki, çocuklarımızın nerede ne şekilde istismara uğradığının ve nasıl hunharca bir cinayete “kurban” edildiğinin çetelesini tutmaya başladık. Vahamet ötesi iğrençlikler ve telafisi mümkün olmayan acılar yaşıyoruz. Sormamız gereken, böylesine vicdansız bir sürecin içerisinde nasıl bulduk kendimizi?

   Önce bunun bir tahlilini yapalım. Yani bataklığın kurutulması dururken yüzeydeki mikroplarla uğraşmanın çözüm getirmediğini fazlasıyla gördük.

   Bir yerde okudum 2002-2018 arası çocuklara ve kadınlara karşı işlenen suçlarda tamı tamına %800 artış olmuş. Araştırıp bu rakamın doğruluğunu teyit ettim. Peki, bu ne demek oluyor?

   Şu demek oluyor. O günden bugüne iktidarda bulunan AKP Hükümetlerinin bu sorunlara eğilmediği, aksine hiçte umursamadığı gerçeğini gösteriyor. Öyle ya eğilmiş olsaydı bu tablodaki rakamlar bu denli devasa boyutlara gelmez, tam aksine azalmaya doğru giderdi. Bırakın bataklığı kurutmayı, o bataklığın büyütülmesini teşvik eder girişimlerde olunması da cabası.

   Örnek o kadar çok ki, bunlardan sadece birkaçını vereyim.

   45 Öğrenciye tecavüz edilmesi olayında, güya Aileden sorumlu olan bakanın “Bir kereden bir şey olmaz” demesi. Diyanet Yetkilisinin “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil” demesi, yine Diyanet’in “Bulûğ çağındaki çocuk evlenebilir” sözü. Ve Meclis’te “çocuk istismarının nedenlerini araştıralım” önergesinin reddedilmesi gibi.

   Bir başka çarpıcı örnek.

   Çocuk Hakları Komisyonu’nun hazırladığı rapora göre;

    “Adalet verileri, yılda ortalama 8 bin çocuğun cinsel istismara uğradığını ortaya koyuyor. ECPAT 2015 yılı Türkiye Raporu’na göre; çocuklar, Türkiye’de cinsel şiddete en fazla maruz kalan grubu oluşturuyor. Türkiye’deki cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara karşı isleniyor. Çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünya listesinde 3’üncü sırada. TÜİK verilerine göre, son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuk Devlet izniyle evlendirildi. Son 6 yılda 142 bin 298 çocuk anne oldu ve bu çocukların büyük kısmı dini nikâh ile evlendirildi. Türkiye’de AKP’nin iktidarda olduğu 2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaptı. 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum yapan çocuk sayısı ise 15 bin 937 olarak kayıtlara geçti

   Tüm bu acıların yaşandığı bir coğrafyada Eylül ve Leyla isimli iki yavrumuzun başına gelenler maalesef yukarıdaki tablonun bir sonucudur. İki minnacık çocuğumuzun yaşadığı vahşet şu günlerde bizleri tarifi anlatılmaz biçimde yaralasa da, bir süre sonra yine yetkililer kulağının üstüne yatmaya devam edecek.  Çünkü geçmişte bunun örneklerini fazlasıyla yaşadık.

   Şimdi sıcağı sıcağına yine idamı tartışıyoruz. Peki o iki caniyi asmak kesmek çözüm mü?

   Elbette değil!

   Çünkü yarın bir başka yerde, bir başka caninin yaptığını konuşur olacağız.

   Çözüm biran önce acılardan ders çıkarıp, eğitim sistemini düzeltip bu tür mikroplar üremeden bataklığı kurutmak. Bunun en önemli yolu eğitimden geçer. Ayrıca af kapsamına girmeyecek cezaları devreye sokmakta bunun bir diğer parçası. Bunları yapmak Devlet’in yanı sıra Hükümetin asli görevidir. Bir de bu din simsarlarının çocuklar ve kadınların üzerinden ellerini çekmesini sağlamak gerekir.

   Uygulamak zor mu?

   Hiçte değil. Kanun koyucularda vicdan denilen ahlaki değerin eğer zerresi varsa, Eylül ve Leyla’nın yaşadıklarını kendi çocuklarının başına gelmiş gibi empati yapmalı. Yaparlar mı?

   Umarım yaparlar. Yoksa, bumerang gibi bir gün o acı gelir kendilerini de bulur…

   Gerekli düzenlemeler yapılmadığı taktirde, toplumsal duyarlılıkla gereken tepkiyi koymakta ayrıca bizlerin görevi olmalı..

   Koruyamadığımız Eylül ve Leyla’nın çektiği acıları ve o minicik bedenlerine yaşatılan vahşetin utancını unutmamak dileğiyle…



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin'

Ünlü oyuncu Aslı Enver ile eşi Berkin Gökbudak tatile çıktı. Bir mekanda çekildiği kareleri sosyal medyadan paylaşan Aslı Enver, pozuna "Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin" not...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR