Yukarı
12

Mehmet Atak

'Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi!'

29 Ağustos, 2015

   Bugün duyduğum bir cümle beni tam 38 yıl öncesine götürdü.

   Kardeş kavgasının tavan yaptığı her gün 15-20 vatandaşın terörden öldüğü yıllar. Vatandaş diyorum çünkü, o günlerde şimdikinden farklı olarak sadece asker-polis ölmezdi. Her an bir profesör, polis, sendikacı, yazar, savcı, emekli subay, gazeteci, sağcı, solcu, Alevî, Sünnî, devrimci, ülkücü veya komiser ölebilirdi ve ölürdü de. Yani kelimenin tam anlamıyla ölümün kol gezdiği, kurşunun adres sormadığı günlerdi. Yine de hiç kimsenin ölenin arkasından konuşmadığı günlerdi.

   Beni 38 yıl öncesine götüren, Onikinci C.B.'nın şehidin kardeşine güya taziyesini iletmek için aradığında söylediği 'ağabeyin de asker olmasıydı' lafı değil de, şehidin kardeşinin söylediği oldu: '… meslek mi koydunuz ki, olsaydı herkes memleketini terk edip gitmezdi …'

* * *

   Rahmetli Babam erkek berberliği yapan bir küçük esnaf. Alnının teriyle, elinin hüneriyle ailesini geçindirmeye çalışan bir emekçi. Anne cefakâr, ev hanımı. Bir de küçük kız kardeş. Ev kira, hayat zor.

  1977 yılının Ağustos ayıydı sanırım. Gazetede de o gün yayınlanan, 'Kuleli Askeri Lisesi'ni kazananların listesinde adımı gördüm. Sevinçten deliye döndüğümü hatırlıyorum. Ne olduğu hakkında en ufak bir bilgimin olmadığı askerlik mesleğinin en temel okulunu kazanmıştım. 14 yaşındaydım ve aslında çocuktum.

   Bu haberden bir süre önce başka bir iyi haber daha almıştım. Endüstri Meslek Lise'sinin Elektronik bölümünü kazanmıştım. O zamanlar bu okullar şimdiki gibi değildi ve girmek çok önemseniyordu. Üstelik Bursa TOFAŞ ve RENAULT fabrikalarından mezun olunca onlarda çalışmak şartıyla, burs teklifleri bile gelmişti. Ama bu güzel haberlere sevinememiştim. Çünkü o kazandığım okul solcuların elindeymiş, bizim mahalle de ülkücülerin. Mahallenin ağır ağabeyleri bir gece rahmetli babamın önünü kesip, 'oğlunu o okula gönderirsen karışmayız' demişler.

   Böyle bir ortamda Kuleli'yi kazanmam tam bir kurtuluştu benim için. İnanılmazdı ama, subay olacaktım. Sonrası mı? Acısıyla, tatlısıyla 4 yıl lise ve 4 yıl Kara Harp Okulu öğrenimi ve 22 yıllık muvazzaf subaylık hayatı. Geçici görevle gitmeler hariç tam üç şark görevi. Asker elbisesini giydikten 30 yıl sonra 2007'de emeklilik. Onlarca gazimizin yanında, 18 devre arkadaşımızı, kardeşimizi şehit olarak toprağa verdik.

   Bundan 38 yıl önce subay olmayı seçtiğim için hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Oradan oraya tayin olurken ne belli bir ikametim, ne kahve dostlarım, ne de mahalle arkadaşlarım olamadı. Subayın kendisi gibi, ailesi de kendini vatana adar. Ailem de benimle beraber deyim yerindeyse savruldu durdu. Örneğin şimdi üniversiteyi bitirmiş olan oğlum dört yıllık lise öğrenimini üç ayrı şehirde (İzmir, Lefkoşa, Ağrı) okudu. Gel de bu çocuğun eğitim hayatından hayır bekle. Ama, başta eşim olmak üzere üç çocuğumdan da bir gün olsun ne bir şikayet, ne de bir isyan duymadım. Sağ olsunlar.

   Bunca yıl sonra, Şehidin kardeşinin Onikinci C.B.'na verdiği yanıtı okuyunca düşünmeden edemedim, "Acaba şartlar başka türlü olsaydı, yine subay olur muydum?" Bilemedim.

  Şehidin kardeşine, "Ağabeyin de o mesleği seçmeseydi" diyen Onikinci'ye başka bir şehit cenazesinde hakaret edildiği iddiasıyla iki kişi tutuklanmış.  

  Ne mutlu Beştepe'ye! Artık kuş tüyü, ortopedik yatağında rahatça uyuyabilir. Eğer rüyasında, oğlunun kanserli testislerinin hesabını soran şehitleri görmezse tabii ki.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle