Yukarı
12

Mehmet Atak

Sormuyorum!

30 Mayıs, 2018

   Ülkemizde yapılacak tarihi seçimlere 25 gün kala, “icazet aldın-almadım” tartışması ortamı iyice germiş gözüküyor. Sorunun cevabını henüz bilmiyoruz. Aslında cevabın bir önemi de yok. Yakında soruyu da, cevabı da unuturuz nasılsa.

   Hatırlayın bir zamanlar da; “terör örgütüyle görüşüyorsunuz, görüşen şerefsizdir, görüştüğümüzü ispat edemeyen namerttir" diye meydanlarda bağırılıyordu. Daha sonra aynı bağıran kişi, “benim talimatımla görüştüler, ne var bunda, beni de mi alacaksınız?”demişti de, milletçe rahatlamıştık.

   “Görüşenlere ne oldu? Görüşme sonucu nereye bağlandı? Akiller nerede? Akil abi neden şimdilerde minibüse binen milletin koltuk altı      kokularına kafayı taktı?” diye sormuyorum!

   Örneğin, bu ülkenin A.Bakanı B.B. meclis kürsüsünden terörist F.G. için şunları söylemişti:

   ”F.G. bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmet yapıyor. Her şeyi de açık, devletin denetimi, gözetimi altında açık, her şeyi gözünün önünde olan…”

   Ülkemizdeki siyasette olaylar o kadar süratle değişiyor, söylenenler o kadar çabuk unutuluyor ki, neredeyse tarihçiler bile yetişemiyor. Örneğin, bunları söyleyebilen B.B., şimdilerde yukarıdaki konuşmasını hatırlatanları F.G. ile işbirliği ile suçlayabiliyor.

   “Sayın B.B. hatırlatanlar terörist ise, söyleyen ne oluyor?” diye de sormuyorum!

   Hafızamız zayıf ya, işte bir örnek daha:

   2011 genel seçimleri öncesi MHP’ye seks kasetleri ile bir operasyon yapıldı. MHP Genel Başkanı D.B.’nin hedefinde doğal olarak okyanus ötesi (F.G.) vardı. Ama yanıt B.bakan’dan geliyordu. Tarih 14 Mayıs 2011 (*):

   “MHP’nin bir defa Hocaefendi’ye saldırısı gerçekten bana göre ihanet derecesindedir. Çok çirkin bir şey. Hocaefendi işi gücü bırakmış da    B. ile mi uğraşacak? Bir defa onun bulunduğu makam, meşgalesi böyle bir şeye müsaade etmez. Çok çirkin, çok ayıp. Ben bunu ihanet  derecesinde kınıyorum. Burada B.’nin kendisini çek etmesi, kendiyle uğraşması lazım. Ben inanıyorum ki aklıselim sahibi ülkücü kardeşlerim de bunun bu yaptıklarından ciddi manada rahatsızlar. Böyle bir yaklaşım olmaz...”

   “Acaba o aklıselim ve rahatsız Ülkücü kardeşler şimdilerde nerelerde? Rahatları yerinde mi? Hangi ittifaklar içindeler?” diye hiç sormuyorum!

   Gelelim güncel tartışmaya; Görüşme yapıldı mı? Ne zaman görüştüler? Kaç kere görüşüldü? Nerede görüştüler? İcazet alındı mı? Çaylar içildi mi? F.G.nin yaladığı kaşığı kimler kaptı? Peçetesi ne oldu?

   Doğal olarak ben bunları bilemem. Bakmayın siz bazı münafıkların F.G. ile Sayın C.başkanının kamuya açık alanda çekilmiş yaklaşık on fotoğraflarını yaymalarına, Sayın C.başkanı ‘üç-beş kere görüştüm’ diyorsa, doğrudur. Yani kaç kere görüştüklerini bilemem, hatta soramam bile, ama kamuoyu önünde gerçekleşen bazı olayları hatırlatabilirim. İşte bir başka örnek: 

   Tarih 24 Ekim 2013. Pensilvanya’daki terörist F.G. tansiyona bağlı ritim bozukluğu sebebiyle hastaneye kaldırılır. İyileşmesi için herkesler duacıdır. Türkiye’den de şifa dilekleri telefonları gelir.

   Z. gazetesi o zamanki genel yayın yönetmeni E.D., F.G. ile B.bakan R.T.E. arasındaki telefon görüşmesinin ayrıntılarını gazetesinde yazar (28 Ekim 2013). İşte E.D.’nın yazısından bir kısım (*):

   “…İnsanın içi burkuluyor, boğazı düğümleniyor böyle durumlarda... Neyse ki hastaneden müspet haberler geliyor, ‘Durumu kontrol altında’ deniyor. Kaygıları gidermek mümkün değil yine de. Arayan arayana. Merak, endişe, ıstırap...

   İlk arayanlardan biri B.bakan R.T.E.’dı. Zarif bir ses tonuyla geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Hocaefendi de aynı zarafetle Sayın B.bakan’ın hatırını sordu, ‘Zahmet buyurdunuz...’ dedi.

   Söz sırası dualaşmaya gelmişti. İkisi de hem dua istedi birbirinden, hem dua ettiler birbirlerine. Görülmeye, duyulmaya, düşünmeye değer bir tabloydu. Uzaktan bu manzarayı izleyebilseydiniz, eminim, ‘Yahu işgüzarlar! Artık aradan çekilin ki fitne ateşi sönsün!’ diyecektiniz. Öyle samimi, öyle halisane bir iletişim vardı ortada...

   Görüşme bitince Hocaefendi, ‘Sesi çok güzel geliyordu...’ dedi. O sesteki duruluk ve içtenliği birkaç kez anlattı arkadaşlarına. Sonra dua etti bol bol…”

   Nasıl? Çok duygusal değil mi? Sahneyi gözünüzde canlandırınca hislenmemek mümkün değil. Yüce Rabbim dualarını kabul etti mi, etmedi mi bilemem. Ama bu görülmeye, duyulmaya, düşünmeye değer bir tablo! karşısında soruların önemi kalmaz artık.

   Lütfen artık böyle sorular sormayın.Sandıkta hesap sorarsınız.

 



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin'

Ünlü oyuncu Aslı Enver ile eşi Berkin Gökbudak tatile çıktı. Bir mekanda çekildiği kareleri sosyal medyadan paylaşan Aslı Enver, pozuna "Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin" not...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR