Yukarı
28

Özgür Halıcı

CHP'nin Olağanüstü Kurultayları İdeolojik Mi, Kişisel Mi?

26 Ağustos, 2014

Türkiye’de, bu kadar çok “Olağanüstü Kurultay” yapan başka bir parti yok. Bunun en önemli nedenlerinden biri,CHP’nin 90 yıldan fazla bir süredir varlığını sürdürmesidir. Diğer önemli nedeni ise 70 yıla yakın bir süredir (istisnalar hariç) başarısız olmasıdır. Başarısız olan, iktidar olamayan her siyasi parti sorun yaşar. Güçlü ve hakim bir liderin olmaması da bu sorunları derinleştirir.

Tek parti dönemini saymazsak, CHP liderlerinden sadece Bülent ECEVİT örgüte ve tabana güçlü bir şekilde hakim olmuştur. (İsmet İNÖNÜ’nün gücü ve hakimiyeti, gerek kurucu kadro algısı, gerekse geçmişin mirası ve “İkinci Adam” olmasından kaynaklanmaktadır) Ancak şu nu belirtmeliyim ki, delegeye hakim olmak, örgüte ve tabana hakim olmak demek değildir.

ECEVİT’in çıkışının temel düşünce yapısını bence kişisel hırslar değil; ülkenin ve dünyanın değişen yapısı, askeri ve bürokratik vesayetin sorgulanabilmesi, ekonomi politikalarının konjonktüre uygun hale getirilmesi gerekliliği ve beklide net bir ideolojisi olmayıp, “Kurucu Parti” misyonu dışında bir özelliği kalmamış CHP’ye bir ideoloji kazandırılması olguları belirlemiştir.

5 Mayıs 1972 yılında yapılan 5. Olağanüstü Kurultayda ECEVİT’in; “…… CHP’de buyruk mu işleyecek, hukuk mu işleyecek? …… Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi olacağız, kapıkulları mı olacağız? Karar sizindir.” Diyerek bitirdiği konuşmasının ardından yapılan seçimlerde, ECEVİT’e yakın isimlerin çoğunlukta olduğu Parti Meclisi güven oyu almıştır. Bu gelişmenin ardından istifa eden İNÖNÜ’nün yerine, 14 Mayısta yapılan “Genel Başkanlık” seçimini kazanan ECEVİT oturdu.

ECEVİT’in Genel Başkan olmasını sağlayan şey elbette delegeden aldığı oylardır. Ancak delegenin ECEVİT’e oy vermesini sağlayan şey, yeni bir anlayışı ortaya koyması, somut önerilerinin olması, ve partiye bir “ideoloji” kazandırmasıdır. Nitekim 14 Ekim 1973 tarihinde yapılan seçimlerde, Devlet, Bürokrasi ve Asker düzlemi dışında, daha farklı bir düşünce yapısı ile bakılabileceğini göstermiş, Ordu ile karşı karşıya gelmiştir. Kalkınma modeli olarak; kooperatifçilik ve çok ortaklı yapıların sermaye birikimi kullanılarak oluşturulacak girişimlerin (yurt dışında çalışan işçilerin ortaklıkları, sendikalar ve diğer halk ortaklıkları) hayata geçirileceğini söylemiş, demokrasi ve sosyal alanda; DGM’lerin yetkilerinin işçilerin lehine azaltılması, Memur Sendikalarının kurulması, işsizlik sigortası, ev kadınlarının sosyal güvenceye kavuşması, KİT’leri çalışanların yönetmesi gibi “Yeni Söylemler” ortaya koymuştur. Bunun sonucunda da oylarını % 6 civarında aerttırmıştır. (Turhan FEYZİOĞLU’nun CHP’den ayrılarak ayrı parti kurup, % 5 civarında oy almasına rağmen)

ECEVİT sonrası CHP’nin genel başkanları, halktan yana ideolojik söylemleri kullanmaya çalışsalar da; pratikte halktan kopuk, askeri ve bürokratik vesayet yanlısı, dinsel konularda özgürlükçü olmayan, ekonomiye dair her hangi bir önerisi bulunmayan, Kürt sorunu konusunda resmi ideolojinin takipçiliğini yapıp, özgürlükçü ve kardeşçe bir yaşamın karşısında yer alan, Tek Parti döneminin refleksleri ile hareket etmeye çalışan düşünce yapıları ile anılır olmuşlardır. Genel Başkanlık yarışları da yukarıda söylediklerimiz dışında bir şey söylenmeyen kişisel iktidar kavgalarına dönüşmüştür.

Dolayısı ile CHP’de ki kurultayların ana ekseni, ECEVİT dışında “Kişiseldir” diyebiliriz. Ancak KILIÇDAROĞLU’nun Genel Başkan olması tamamen farklı bir süreçtir.

O zaman ki KILIÇDAROĞLU’nu, BAYKAL’a karşı aday olarak çıkarmayı düşünmek bile mümkün olamazdı.

KILIÇDAROĞLU’nun, olağan dışı bir süreçle Genel Başkan olmasına karşın ideolojik söylemleri oldukça önemliydi. Aslında bu söylemlerinin birçoğunu da denedi. Pek azını hayata geçirebildi sadece.

Genel Başkan adayı olan Muharrem İNCE’nin durumu ise tamamen farklı; bir taraftan kişisel iktidar mücadelesinin aktörlerinden aldığı destekle güç kazanmaya çalışırken, diğer taraftan “ideolojik” kaygılarını öne çıkaran bir yapıyı arkasına alıyor. İşin ilginci şu; bu yapının ideolojisi nedir diye sorsak, Altı Ok, Atatürk, Ulasılcılık vb gibi cevaplar alırız. Bence bu yapının ideolojisi; Atatürk ve Cumhuriyet kavramlarına sığınarak bir nevi “Utangaç Faşistlikten” (bu deyimi bir arkadaşım kullanmıştır) öteye geçmez.

Ben isterim ki; Genel Başkanlığa aday olan kişi çıksın, “Ekonomide durum budur, yapılması gerekenler de şunlardır. Kürt sorunu ile ilgili yapılması gerekenler şunlardır. Özgürlükler, beraberce ve kardeşçe yaşamanın yolları budur. İşsizlik sorununu şu yollarla ortadan kaldırırız. Çiftçinin, işçinin, memurun sorunlarının çözümlerine dair önerilerim şunlardır.” Hangi birini söyledi, hiç birini. Sadece siz yapamadınız ben yaparım dedi. İyi ama altı doldurulmayan vaatlerin bize ne faydası oldu.

Dedem derdi ki; “Kuru lafla pilav pişse deniz kadar yağ benden, küflü koruk pekmez olsa dönüm dönüm bağ benden.”

Sonuç olarak bu Olağanüstü Kurultayda “Muhafazakar” bir ideoloji, sahiplenip kendi bakış açısına göre şekillendirdiği olguları kullanarak oy almaya çalışacak. Ancak bu ne olduğu net olmayan yapı, son tahlilde kişisel iktidar savaşlarının bir ürünüdür.

Evet, KILIÇDAROĞLU bir çok şeyi yapamadı. Bende, Genel Başkan olduğu dönemdeki coşkuyu hissettirmiyor. O zamanki umudumu taşımıyorum. Ancak, partin de çok yol kat ettiğini, bir sürü olumlu gelişmenin de olduğunu ve değişim sürecinin artık durdurulamaz bir hal aldığını da söylemeliyiz.

30 Mart yerel seçimlerinde, özelde İzmir, genelde Türkiye’de yapılanlar düşünülürse, bazı insanların bu partiye garezi var diyebiliriz. Bu garezin aktörlerinin parti içinden olması da cabası. Çok basit bir hesap yaparsak; Yerel seçimlerdi Aziz KOCAOĞLU ve ekibinin “bilinçli yanlış kararları” ve daha öncesinde KOCAOĞLU’nun tekrar aday gösterilmesi, İzmir’de ki oy oranını en azından % 10 düşürdü. Bunun gibi örnekleri Antalya için, Mersin için verebiliriz. Bu şekildeki yanlış aday tercihten kaynaklı oy düşüşünün Türkiye ortalamasına etkisini düşünürsek, doğru adaylarla % 30 civarında oy alan bir CHP olurdu.

Genel Başkandan çok daha önemli konu, partinin yapısıdır. Umarım ki KILIÇDAROĞLU, bu 4 yıllık süreci iyi değerlendirip, gelecek için olumlu adımlar atar.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle