Yukarı
28

Özgür Halıcı

Kurultaydan Notlar Ve Düşündürdükleri Iı

17 Eylül, 2014

Bir önceki yazımda, özellikle (kendi deyimleri ile “etkisiz delegeler”) taşrada ki partililerin ne düşündüğünü aktarmaya çalışmış, metropollerde siyasetin nasıl yapıldığına dair örnekler vererek, insanların ne derece yozlaşmış ve de düzeysizleşmiş olduğunu aktarmıştım.Bu yazımda da kurultayla ilgili birkaç analizden sonra, “ne olabileceğini” yazacağım.

Öncelikle Muharrem İNCE’nin aldığı 415 oyu inceleyelim.

Bu 415 oy, İNCE’ye verilmiş oylar değildir. Olay çok açık olarak, AKP ye oy vermek istemeyen seçmenin, CHP’ye oy vermesi gibidir. KILIÇDAROĞLU’na oy vermek istemeyen delege, diğer alternatife oy verdi. Yoksa bir çok delegenin oy vermesinin nedeni, İNCE’nin fikirlerini benimseyip, O’nun genel başkan olmasını istemelerinden değildir. Yani, İNCE’ye oy verenlerin en azından bir kısmı, KILIÇDAROĞLU’na karşı oy verenlerden oluşuyor.

İşin garip tarafı, KILIÇDAROĞLU’na verilen oyların çoğu da KILIÇDAROĞLU’nun oyları değildir. Nasıl aldı bu kadar oyu derseniz; İNCE’nin Genel Başkanlık için uygun olmamasından kaynaklı olarak, düzgün bir seçeneğin ortaya çıkmaması, alışkanlıklar ve tabi ki yaklaşan genel seçimlerin etkisidir. Sonuçta Milletvekillerini belirleyecek kişi KILIÇDAROĞLU’dur. Kısaca, kimse yenilecek tarafta olmak istemez.

Ancak, çok önemli konuları atlayarak bitti bu kurultay;

CHP Sol partiydi güya, Sol değerler nerede? “Ben Dersimli Kemal’im, Devrimci Kemal’im” demekle Solcu mu oldu CHP? Erdoğan’da yıllarca, “Kasımpaşa’lı Tayyip’im” dedi. Nerede kaldı farkınız? Dersim’li olmak nasıl bir ayrıcalıktır? “Devrimci Kemal’e” değinmek bile istemiyorum.

CHP Halkçı partiydi hani, Halk nerede?

CHP demokratik bir partiydi hani, demokrasi nerede?

CHP özgürlükçü partiydi hani, hangi özgürlükler? Parti içi iktidar sahiplerinin özgürlükleri mi?

Delegeler her şeye oy verdi anlayacağınız; sol, halk, demokrasi ve özgürlükler haricinde.

İkinci olarak ta, PM, YDK ve BYKP anahtar listelerine değinelim.

YDK ve BYKP anahtar listelerini çok önemsemiyorum. Genel eğilim, kim yazılmışsa oy vermek üzerine idi. Zaten İNCE’nin bu konularda ciddi olarak kafa yorduğunu düşünmüyorum. Hatta hazırlık bile yapılmamış olabilir. Sonuçta galibi önceden belli bir yarışa girdi. Ancak PM anahtar listesini görünce, Sayın İNCE’nin DNA dan canlı klonlama işini çözmüş olduğunu anladım. Ne de olsa Fizik öğretmeni, Biyolojiye de bulaşmış ucundan kıyısından. El insaf yahu, hayal edemeyeceğin kadar oy almışsın, hala Önder SAV, Deniz BAYKAL paralel evreninde canlı aratıyorsun delegelere.

KILÇDAROĞLU’nun listesi, Genel Başkanlık yarışında alınan oylardan dolayı değişti. İNCE’nin beklenenden fazla oy alması, KILIÇDAROĞLU’nu daha temkinli hareket etmeye itti. Sonuçta daha dengeli bir liste çıkardı. Eli çok rahat değildi kısaca. Nitekim anahtar listesinin açıklanması bile epey zaman aldı. Buna rağmen 4 fire ile listesi onaylandı. Kaldı ki bu 4 kişi de KILIÇDAROĞLU’na ya da ekibine uzak kişiler değil.

Peki CHP yeni PM yi seçti, yeni MYK yı belirledi, artık iktidara mı yürüyecek? Tabi ki bu haliyle HİÇ BİR ZAMAN…

AKP’nin en başarısız olduğu, bu başarısızlığından da en çok memmun olduğu konu, kendisine rakip olabilecek bir muhalefetin ortaya çıkmamasıdır.

 

Türkiye’de CHP’nin kemikleşmiş tabanı ile AKP’nin kemikleşmiş tabanı arasında oy yüzdesi açısından büyük farklılıklar olduğunu düşünmüyorum. Bence % 15 ila % 20 arasında bir kitle her iki partinin kemik tabanıdır. Geriye kalan % 60 ila % 70 arasındaki oyun yaklaşık % 25’i HDP, MHP ve diğer parti seçmenlerinin oy oranıdır. Ortalama olarak % 15 civarı bir seçmen de sandık başına gitmemektedir. Bu durumda % 20 ila % 30 arası bir seçmen kitlesinin çok da katı kurallarla oy vermediğini, aidiyet duygusunu ve politik duruşunu konjonktüre göre değiştirebileceğini söylemek çok da yanlış olmaz.Yani, “seçim sonuçlarını belirleyen etmenin, partilerin aldığı kemik oylar değil, bunun üzerine koyduğu konjonktürel oylardır” diyebiliriz. Bu oyların büyük çoğunluğu da tercihini AKP’den yana kullanmış ve AKP’yi % 50 bandına taşıyarak iktidar yapmıştır.

Daha önce de savunduğum gibi, AKP zaten oy oranını maksimize etmiştir. Bu kadar beceriksiz bir muhalefete rağmen bile % 50 bandında sıkışmış, hatta aşağılara inmiştir. Oy oranını daha fazla arttıramayacağını anlamasından dolayı da oldukça agresifleşmiş ve seçmeni kamplaştırarak bir arada tutmaya yönelik söylemleri ön plana çıkarmıştır. Çünkü, daha fazla oy almasını sağlayacak politikalar üretememiş, demokrasi algısı, ekonomi yönetimi, kültürel alt yapısı ve uluslararası ilişkilerdeki yaklaşımı ile de bu sıkışıklığı pekiştirmiştir. Hal böyleyken ya politikalarını değiştirip daha geniş kitlelere hitap edecek, ya da baskı ve zoru politik araç olarak daha fazla kullanıp insanları manipüle edecektir.

Bu manipülasyonun en temel unsuru ise düşman yaratmaktır. Geçmişte bu düşman bürokrasi, askeri yapı, yargı ve sermaye grupları gibi ayrı ayrı ifade edilen güçlerken, bu gün, bu güçlerin tek bir yapıda ifade edildiği Cemaat, onların deyimi ile “Paralel Yapı” dır. Ama çok önemli bir algılayış farkı ile; AKP cemaatin insanlarını ve inançlarını hedef alan bir algı yaratmamış, bu yapı içindekilerin, bürokrasi ile, askeri yapı ile, yargı ile ve sermaye grupları ile ilişkilerini hedef almıştır. Kısaca, saydığımız bu kurum ve grupların AKP üstündeki baskısı, dolayısı ile AKP’nin mağduriyeti devam ediyor algısı yaratılmaktadır.

Sorun tam da buradadır. Nasıl oluyor da AKP her şeye rağmen iktidar oluyor?

Son 12 yılda;

İhracat 4 kat, ithalat 5 kat artmış.

Umutsuz işsizlik oranı 2 kat artmış.

Sürdürülebilir bütçe oranı 4 kat azalmış.

Refah endeksi dünya genelinde 80. sıradan, 87. sıraya gerilemiş.

Toplam yatırımların yaklaşık 400 milyar doları özelleştirme, borçlanma ve yabancı sermaye girişi ile sağlanmış.

Ekonomi sadece sektörel bazda hareketlenmiş, bu da inşaat sektörü olmuş.

İşsizlik oranı % 6,5 den, % 10 lara yükselmiş.

Buğday üretimi artmadığı gibi az miktarda gerilemiş, buğday ithalatı artmış.

Koyun sayısı % 25 azalmış, canlı hayvan ve et ithalatı artmış.

Düşük faiz ve düşük kur politikası daha çok lüks tüketim mallarına ve ithal ürünlere olan talebi arttırmış, cari açığı çoğaltmış.

Enflasyon ve faiz oranı ancak birlikte açıklanabilirken, (bir ülkede enflasyon oranı % 10, faiz oranı da % 15 ise, aradaki fark olan % 5 reel faiz oranıdır) birbirinden bağımsız hesaplamalarla insanlar kandırılmıştır.

Sosyal alanlarda durum daha da vahim;

Bireysel özgürlükler 95. sıradan 130. sıraya gerilemiş.

Çocuk istismarı % 150 artmış.

Fuhuş % 250 artmış.

Boşanma oranı yükselmiş.

Karşılıksız çek senet sayısı artmış.

Mahkemelerdeki dava sayıları artmış.

Alkol tüketimi 4 kat artmış.

Uyuşturucu kullanımı ise gördüğümüz kadarı ile tavan yapmıştır (verilerine hakim olamadığımız bir sektör olduğu için herhangi bir orandan bahsedemeyiz)

Hal böyleyken AKP nasıl oluyor da hala yüksek bir oyla iktidar oluyor ve muhalefet hiçbir varlık gösteremiyor? Muhalefetin içinde benim yazdıklarımı bilen yok mu? Elbette var, hatta daha fazlasını. Muhalefetin içinde bu durumlara karşı politikalar üretecek kimse yok mu? Elbette var. Ama bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, bu insanlar güçlü değil. Tabi ki bu durum kişilerle açıklanamaz sadece. Partinin genel yapısı belirleyici faktördür.

Özellikle CHP için yazdığım, “partinin en düşük seviyeli ve en çapsız insanlarca kuşatılmış olması” politika üretememesinin en temel nedenidir. Bu insanlar solu da bilmez sağı da. Cumhuriyet, onlar için telaffuz edilmesi gereken bir kelimedir. Demokrasi, kendi yerlerini korumanın aracıdır. Halk, kendilerinin koltuğunu korumasını sağlayan bir sürüdür. Ekonomi kendi cebine indirdiği paradan ibarettir. Aslında bunların bir çoğu sağcı ve muhafazakardır. Buna rağmen yine bir çoğu, kendisini 80 öncesi bir örgüt ismi ile ifade eder.

Tabiî ki insanların çoğu da bu durumun farkındadır. Bu yüzden CHP’ye güvenmez halk. “CHP’den hiçbir şey olmaz” deyimi heybeye çıkmamıştır. YOKSA İNSANLARIN ÇOĞU SAĞCI OLDUĞU İÇİN, DİNİ REFERANSLARI KUVVETLİ OLDUĞU İÇİN, CUMHURİYET, LAİKLİK, ATATÜRK KARŞITI OLDUĞU İÇİN CHP’YE OY VERMEMEZLİK YAPMIYORLAR. CHP BAŞARISIZ OLDUĞU İÇİN, GÜVEN VERMEDİĞİ İÇİN, UMUT VAAD EDEMEDİĞİ İÇİN OY VERİP İKTİDARA TAŞIMIYORLAR.

Kısaca CHP, her hafta kurultay yapsa, her hafta Genel Başkan, PM, MYK değiştirse de bir şey olmaz. Dersim’li Kemal, bir yanına Yalova’lı Muharrem’i, diğer yanına da Ankara’lı Turgut’u ve Kahta’lı Mıçı’yı da alsa olmaz bu iş. CHP’nin sorunu kişiler değildir. Chp’nin en önemli sorunu İDEOLOJİSİDİR. Şu an için en yakıcı sorunu da YÖNETİLEMEMEKTİR. Evet, CHP yönetilemiyor. Ciddi bir yönetim zafiyeti var.

CHP’nin çok ağır yükleri var. Ama her şeyden önce kavramlar konusunda çalışmalıyız. Sağ, Sol, Muhafazakarlık, Liberalizm, İslamcılık, Kemalizm, Ulusalcılık v.s. gibi kavramlar konusunda.

Bundan sonra ki yazı, bu kavramları inceleyeceğimiz yazı dizisinin ilki olsun…

 



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Tuvana Türkay hastanelik oldu

Oyuncu Tuvana Türkay hastane odasından fotoğraf paylaşarak takipçilerini sağlıkları konusunda uyardı. 'Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi' adlı dizide oynayan Tuvana Türkay hastaneye kaldırıl...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Bilimsel araştırma: Aspirinin kolon kanserini nasıl önlediği belirlendi

Her gün aspirin kullanmanın kolon kanserini önlediği biliniyor ancak nedeni şu ana kadar belirsizdi. Yeni bir çalışma, artık aspirinin kolon kanserine karşı nasıl etki ettiğinin anlaşıldığını ortaya koyuyor. Cancer dergisinde 22 Nisan'da yayınlanan bulgulara göre, aspirinin vücudun kanser hücrelerine karşı bağışıklık tepkisini artırdığı görülüyor.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR