Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Sessiz Tanıklar!

21 Ocak, 2017

Kendimi ve geleceğimi bir güvercinin ruh tedirginliğinde hissediyorum.

İnsan kalabalığında ürkek ama güvensiz bir özgürlük seziyorum.

Boğulmanın eşiğindeki gençliğimize ütopik bir şans düşlüyorum.

Ve ben dayatarak susturmanın engellerine takılmadan Türkiye Cumhuriyeti mirasıyla yaşamak istiyorum. a&a

Aptallar insanları ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil olmak üzere sekizden fazla kategoriye ayırırlar.

O zaman nerde kaldı Milli birlik ve beraberlik?

Milli birlik ve beraberlik söyleminin arkasına saklanarak, onlarca canın kaybından dolayı hiçbir sorumluluk duymamak sessiz tanıklıktır…

Sessizlik tehlikelidir!

Toplumu kanlı coğrafyanın sessiz tanıkları olmaya zorlayan ne siyasetçilerle ne akılla ne hukukla nede geleceği yakalamakla işleri yok!

Akılla bağlarını koparan toplumlar ne yazık ki geleceği yakalamak yerine geçmişe tutunmaya, geçmişi yeniden yazmaya koyuluyorlar. Dünyanın geri kalanıyla bağını kopararak, tarihlerini yeniden yazma peşindeler…

Çadır tiyatrosuna çevirdikleri geçmişin ihtişamı olsaydı, bitpazarına nur yağsın diye sızlanmazdık!

Ölümün ve vahşetin her türlüsünün sıradanlaştığı ülkelerde ‘yarın’ bile bilinmeyen bir geleceği ifade ediyorsa, ‘gelecek’ yoktur, geleceğe yatırım da yoktur…

Yöneticisi zengin, halkı fakir olan ülkelerde kimse yetkililere hesap soramıyorsa, bu bir otoriter başkaldırı olarak nitelendiriliyorsa, Meclis göstermelik mesai doldurup, birbirini yiyorsa, toplumun emrinde ve bülteninde olduğu otoritenin nefesi kadar yaşam hakkı vardır!

Oysaki irfan geleneği kadar, hikmet geleneği de asırlardır kainattaki düzenin, güzelliğin, ahengin farkındaydı. Kâinattaki evrensel yasa ile ahlak yasası arasındaki sırrı çözmeye çalışıyorlardı.

Hayatını bilime ve hikmete adayan İbn Sina “Ruh Kasidesinde” varlığın anlamını açık ve net olarak görüyor ve bütün insanlıkla paylaşıyordu:

“Varlığı besbelli, bir bak yörene,
Aşk olsun fark edip onu görene!
Âlemde ne ulvi hakikatler var,
Ne bilsin gafiller, bundan köre ne…”

Âlemdeki ulvi hakikatleri göremiyoruz. Gafiliz ve körüz!

Ulvi hakikatlerimizden uzaklaşan bilim geleneğini Müslümanlar da koruyamadılar… Oysa bir zamanlar Yahudi ve Hristiyan bilim âşıkları Müslüman bilim insanlarının kapısını çalıyordu. Bir zamanlar Müslümanların bir bilim geleneği olduğunu bilmek lazım. Tıp konusunda en iyi eğitim veren yer Müslüman okulları, yani dönemin medreseleriydi.

Ya şimdi Ortadoğu 12’nci yüzyılın sonuna kadar rasyonalizmin ve bilimin temsilcisi iken, bugün bilimin en düşük seviyede seyrettiği bölgelerden biri. Türkiye; terör, nüfus hareketleri, dini ve etnik gerilimler olarak bu sorunlardan en çok etkilenen ülkelerden biridir.

Ortadoğu’daki sorunlara kendimizi kaptırarak, bu sorunların temelindeki sosyolojik yapıyı ve zihniyeti iyi analiz edemedik ve dersler çıkaramadık!

Türkiye Ortadoğu’dan çok ileride… Ülkemiz yüz elli yıllık bir modernleşme tarihine sahip. Evrensele yönelen bir hukuk geleneğimiz var. Fakat daha ileri gitmemizin yolu, öfke yerine itidali hâkim kılmaktır. Hukukun üstünlüğünü, devletin tarafsızlığı ilkesini benimsemektir. Daha fazla tahrip olmadan, toplumsal enerjimizi üretici ve yaratıcı konulara daha fazla yöneltmeliyiz.

Oysa biz; komplo teorilerinden kendimizi kurtaramadık!

“Orta gelir” düzeyinden bir türlü çıkamadık, kendi ekonomik üretim aktiflerimizi koruyamadık!

Toplumsal fay hattı derinleşmeden, çatışmacı yönetim anlayışından sıyrılıp, demokratik laik sosyal hukuk devleti kimliğimize sahip çıkarak, sessiz tanıklık rollerimize son vermeliyiz…



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin'

Ünlü oyuncu Aslı Enver ile eşi Berkin Gökbudak tatile çıktı. Bir mekanda çekildiği kareleri sosyal medyadan paylaşan Aslı Enver, pozuna "Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin" not...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR