Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Mevsimlik işçiler!

28 Eylül, 2017

   Bizi yetiştiren, vefa borcumuz olan “öğretmenlik mesleğinin” çöküşüne şahit oluyoruz.

   Eğitimdeki dibe vuruşu gördükçe içim acıyor…

   Öğretmenlerimiz mutsuz, veliler mutsuz, öğrenciler ise umutsuz!..

   Öğretmenler mutlu değilse, bizler mutlu olabilir miyiz?

   Son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı yapanlara baktığımızda mesleklerinin eğitimle olan aşinalığı konusunda eğitim sisteminin geldiği noktada fazla söze hacet yok diyor…

   “Bugün niye hala aynı noktadayız?” sorusunu yanıtlamak ve anlamak için aşağıda yer alan listeye bakmak yeterli!

   Öğretmen açığı yokmuş!

   100 bin açık varken atama yapmayan MEB hem öğretmenleri hem öğrencileri mağdur ediyor. Sınava girdikten 1,5 sene sonra işe başlamak neden? 

   O zaman, 100 bin ücretli öğretmen neyin nesi?

   Sözleşmeli öğretmenlik ile öğretmenlerin kutsal meslekleri ayaklar altına alındı.
Ön lisanlar öğretmenlik yapıyor ve açık kapanıyor! Neye göre açık? Çocuklara turizmden mezun, bankacılıktan mezun, hayvancılıktan mezun ne anlatabilir ki?

   Eğitim fakültesi mezunları ne yapacaklar! Hayvanlara onlar mı baksın?

   İşletme yönetimi, turizm otelcilik, adalet, el sanatları, bankacılık, makine mezunu ne anlar sınıf öğretmenliğinden…

   Ücretli öğretmenlerle öğrencilerin geleceğini karartıyorsunuz.

   Kadrolu öğretmene 3 bin TL vermektense ücretliyle hizmeti ucuza kapatmak işinize geliyor değil mi? Hesabınıza göre bütçeden daha az para gidiyor değil mi?

   Ucuz etin yahnisi yavan olur, anlaşılan çocuklarımızın geleceği de sayenizde yavanlaşacak

   Eğitime önem vermediğiniz çalıştırdığınız pedagojik donanımı olmayan “mevsimlik işçilerden” belli oluyor.

   On binlerce açık ve atama bekleyen öğretmen gerçeği, MEB’in, Maliye için  “kadro vermiyor” açıklamasındaki masalıyla hiç örtüşmüyor.

   Neden o zaman kadrolarda asil öğretmenler yerine, ücretli öğretmenleri çalıştırıyorsunuz? Kaçak güreşmek için mi?

   MEB çözümsüz kalıyor, öğretmenler isyanda...
Veli ve öğrenciler de mağdurmuş, kime ne!

   Sürekli Eğitim Fakültesi açarak mezun öğrencilerle işsizliğin şişmesine neden oldular.

   Mezun öğretmenler boşta… Yerine meslekle alakasız ücretliler konuyor.

   Çıkıp bir de eğitim sistemimiz elmas diyorsunuz! Hah hah haaaa…

   Bir söz vardır “yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder” işte o hesap bizde her şey yarım yamalak.

   Formasyonsuz, büyükbaş,  küçükbaş hayvan bakım sorumlusunu sözleşmeli sınıf öğretmeni yaparak, mevsimlik niteliksiz işçilere çocuklarımızı mecbur bırakıyor, geleceklerini yok ediyorsunuz.

   Cumhurbaşkanı da “eğitim istediğimiz seviyede değil” diyor.

   Bu işi kim biliyor, aranızda anlayan var mı?

   Ücretli öğretmen olarak üç yıl çalıştım. Pedagojik Formasyona sahibim. Belki kadrolu öğretmen olurum hedefiyle gittim geldim. 2000/2003 yılları arasında yapmış olduğum öğretmenlik hizmetim süresince haftada 30 saat derse girmeme rağmen devletin sayesinde sigorta haksızlığı yaşadım. SGK çalışma dökümüm devletin haksız uygulamaları konusunda önemli bir belge niteliğindedir.

    Benim de yapmam gereken geçmiş dönem çalışmalarımın eksik yatırılmış prim günlerini 30 güne tamamlamaları için önce MEB’e başvurmam eğer başvurum olumsuz sonuçlanır ise dava yoluna gitmem demektir.

   Bir müfettişin bu konuyla ilgili, beni de kapsayan düşüncesini paylaşmak istiyorum. “Bu durum karşısında bir müfettiş olarak devlet adına yüzüm kızarmaktadır. En düşük devlet memuru maaşının 1500 TL olduğu dönemde aylık 700-800 TL ye üniversite mezunu bir öğretmeni çalıştırmak bir de sigortasını 15-16 gün yatırmak insafsızlıktır.  Sayıları 70 binin üzerinde olan bu genç öğretmenler bizim evlatlarımızdır, vatan haini gibi muamele görmelerinin izahı yoktur.” Diyen müfettişin bahsettiği süreç hala aynı zihniyetle devam ediyor.

   Ücretli öğretmenler açlık sınırı altında çalışmaya mecbur ediliyor. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor. Acı olan da Devlet kendi eliyle sigortasız, asgari ücretin altında işçi pozisyonunda öğretmen çalıştırıyor. Ücretli öğretmenlik başlı başına devletin skandalı…

   Sözleşmeli ve taşeron yani ücretli öğretmenlik eğitimde giderek artıyor.

   Ücretli öğretmenlik ayrı dert, atama bekleyen öğretmenlerin derdi apayrı…

   Parçalanmış öğretmen aileleri de ayrı dert.

   Bir dokun, bin ah işit hesabı ehliyet, liyakat, ülke sadakati kimsenin umurunda değil.

   Aradıkları özellikleri bulamayınca kadrolara kendi torpilli kifayetsizlerini atıyorlar… Çünkü donanımlı öğretmen bu ülkeye lazım değil.

   İşte bütün bu yapılanalar birbirimize nasıl nefret ve öfkeyle baktığımızın davranışıdır.

   Bizden değilsen, işsizsin!

   “Hem atama yapılmıyor, hem temmuzda atanan öğretmenler göreve başlatılmıyor. İki aydır güvenlik soruşturmasının sonucunu bekleyenler var.
Atama olsa dahi mülakat puanıyla alındığı için yine alan bilgisi düşük öğretmenler alınıyor” diyor atama bekleyenler…

   2016 KPSS ile yapılan atamayı 2017de yapmış gibi konuşup,10 bin atama sözü verip daha sonra atamalar 2018’e kaldı diyen de Bakan İsmet Yılmaz'dır.

   Elmas gibi eğitim sistemimizde belki elmasları parlatmaya öğretmenler lazım olur!

   Veliler “ 2 haftadır okulda matematik öğretmeni yok dersler boş geçiyor. Eğitimde "çağ" mı atlıyorduk?” diye soruyor.

   “Eğitim Sisteminin” özeti; “SİL BAŞTAN!

   Yukarıdaki sözler seçimi defalarca kazanmış AKP’nin Bakanlarına ait…
Sanırsın ki her seferinde başka parti kazanmış…
Demek ki eğitim politikamız hiç olmamış!

   Türkiye’de özellikle son 15 yıllık zaman içerisinde eğitim göstergelerinde önemli yetersizlikler barındırıyor. 

   Türkiye’de eğitim özgürlükçü bir temele yaslanmadığı sürece sorunlarımızı çözemeyiz.

   Bu sorunlar arasında özellikle sistemin aşırı merkeziyetçi yapısından dolayı hiçbir iyileşme görülmemiştir. Eğitim sorunlarını derinleştirerek nereye varabiliriz?

   Resmi ideolojinin, baskıcılığın, eğitim kurumları vasıtasıyla bireylere aşılanmaması gerektiğine dair eleştirilerimizi ve çözüm önerlerimizi oturup tartışmalıyız.

   Bir ülkenin farklılıklarla barışık, özgür bireylerini yetiştirmenin yolunun kuşkusuz özgürlükçü bir anlayışla şekillenmiş bir laik eğitim anlayışında, hukukun, insan haklarının, liberal demokrasinin, bilimin, sanatın ve felsefenin doğru anlatımlarla kazandırıldığı bir eğitim sisteminden geçeceği bilinmelidir.

   MEB eğitim sistemindeki;

   Mesleki saygınlığın olmaması,

   Siyasi kadrolaşma ve artan baskıları,

   Eğitim politikalarının sürekli değişmesi konusundaki sorunlarla hesaplaşmadığı sürece havanda su dövmekten kurtulamaz!



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle