Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Kadınlar Şiir Kokar

14 Nisan, 2018

Hamdım oldum oluyorum…

İşte şiir serüvenimin başladığı “Kadınlar Şiir Kokar” kitabım çıktı. 18 yaşımda başladığım şiir serüvenimde nereden nereye geldiğimin sonucudur. 1982’den 2017’ye kadar aşk, coşku ve duygularımın zirvesinde olduğum yaşlarımdan, gelişen, değişen, farklılaşan Aydan’ın izlerini taşıyor.

Şiir yazarken ruhum dans eder, çırılçıplak olurum. Şiir de çırılçıplak olmalı…

Şiir yazmak şiirin içinde olmaktır. Aslında şiir öyle bir büyüdür ki,  öyle bir güzelliği,  öyle bir yüksekliği vardır ki uyaklı dizelerin… Şiir kitabının ticari meta olup olmaması da aslında önemli değil; şiirin kendisi yaşamdır,  aşktır,  her şeydir,  metalaşmaya muhtaç değildir. Nasıl ki ayrılık sevdaya dâhilse şiir yazmak da şiire dâhildir. Şiir, sabır ve coşkuyla akar gider.

Şiir, dizelere sıkıştırılmış bazen patlamaya hazır bir bomba, yüksek enerji, bazen sığındığınız liman bazen bir yol arkadaşıdır. Şiir patlayacak duyguların sesidir.

Şiir bir direnmedir, sistemi, düzeni, egemenleri korkutan sessiz çatışmadır. Şiir hem haz, hem derinlik, hem sonsuz bir bağımsızlık, bağsızlık, hem çok ince bir denge, hem de bir iç düzendir.

Kadınlar Şiir Kokar kitabım hayatımın bir parçası! İçinde aşk var, umut var, öfke var, bekleyiş var, suçlarım var, güneş var, özlemek var, yağmur var, direnme var, bulut var, çığlık var, mavi var, başkaldırış var. Duygu yüklü, maskesiz yaşamlarıyla, cesur bir kitap! Kadınların şiir koktuğu yaşamlar var!

“Sizce neden şairler genellikle erkeklerden oluşur?

İyi şairler neden hep erkektir denir?

Neden kadın şair sayısı az?

Kadın şairler neden yeterince varlık ortaya koyamıyorlar?

Kitapları neden satılmıyor?

Kaliteli şiirler yazılmıyor?

Neden iyi şairler yetişmiyor?” gibi birçok soru sorabiliriz…

Ben bu soru yaklaşımlarına katılmıyorum. Kimi kadın vardır, şiir yazar. Kimi kadın vardır şiir yazdırır. Şiir yazdırmak da şiirin ta kendisidir. Erkek şaire şiir yazdıran da kadındır. Cemal Süreya da “Sen vardın içimde sadece, Ben içimi döktüm” der kendisine şiir yazdıran kadına.

Erkek egemen şiir ortamı, dönemin sosyal yapısı ve erkek egemenliğinde köklü bir geleneğe sahip şiir anlayışının varlığı göz önüne alındığında, kadın şair olmak, ateşten gömlek giymeye talip olmak gibidir…

Yüzyıllar boyunca en güzel örneklerini bulan Türk şiirinde, kadın şairlerin yeri meselesi de giderek daha fazla dikkat çeken bir konu haline gelmiştir.

Kadınlar, tarihsel süreç içinde toplumsal haklarını kazandıkları ölçüde, hayatın diğer alanlarında olduğu gibi sanatta da varlıklarını daha fazla ortaya koyma imkânı bulmuşlardır.

Kadın şairlerimize, yeterince yer verilmemiş, verilse de kalıplaşmış ifadeler ya da üstü örtülü bir alay içeren ifadelere maruz bırakılmışlardır.

Erkek sanatçıların kıskançlıklarına da maruz kalmışlardır. Bununla birlikte çoğu şair ve yazar kadınlar dönemin koşullarından çekinerek gerçek kimliklerini gizleyerek erkek ismi kullanmışlardır.

Kadın şairlerin çoğunluğunun daha çok erkek meslektaşlarına özendiği ifade edilse de erkek egemen üslubu kullanarak şiirler yazdıklarını ve bu durumun onları bir kadın üslubu oluşturmaktan uzaklaştırdığı konusuna katılmıyorum.

Kadın şairlerin kendilerini egemen şiir ortamında kabul ettirmesi konusunda benim endişem yok-olmayacak da!

Bugüne kadar antolojilerden başlayarak yapılan çalışmaları kimin hangi zihniyetle ve cinsiyetle yaptığına bakmak gerekiyor.

Kadın şairin varlığını ne ölçüde ortaya koyabildiğine bakarken, kadının toplumda ne kadar var olabildiğine de bakmak gerekir. Kendilerini özgürce ifade etmeleri, yaşam ve düşünce bağımsızlığı için kadınların ekonomik sefaletten kurtulması gerekiyor.

Kadın şairlerimizden aklıma gelen Nilgün Marmara, Didem Mamak, Sennur Sezer, Birhan Keskin, Gülten Akın Türkan İldeniz Lale Müldür, ve Umay Umay’ın şiirlerinde yaşam mücadelelerinden direnen izler bulursunuz. Ve bu direnişin geleceğini Günseli İnal  “Bir toplumda kadın şairin varlığı, o toplumun ilerleme ve uygarlık düzeyi göstergesidir” şeklinde ifade eder… Toplumsal olarak kadın duyarlılığı önemlidir. Erkek şairlerimizden Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Şükrü Erbaş, Cemal Süreya, Atilla İlhan, vb. bir çok toplumsal gerçekçi şairler…

Kadınlarımız Atatürk’ünde dediği gibi milletin hakiki anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden daha münevver olmalıdırlar.

Günümüzde geldiğimiz nokta, edebiyatın erkek-egemen marjinal, başarısız ve etkisiz olduğu günlerden, kadın ve erkek yazarın aynı şekilde evrensel olabileceği anlayışa gelindi. Kalemin erkekliği temsil ettiği günlerden, sayfanın kadın yaratıcılığını temsil ettiği günlerdeyiz. Kadın donatıldığı mahremiyetinden sıyrıldı. Kadın her meslekte, her alanda, her yerde amazonluğunu konuşturuyor…

Her şairin Nâzım veya diğerleri gibi olmasını beklemek haksızlıktır. Her şair, her şiir kendi içinde kucaklanmış bir dünyadır.
Şiir okumalıyız. Okuyarak, düşünerek şiiri anlayabiliriz. Şiirin mısraları,  anlatımlarının ardındaki esrarı çözebilecek hale gelmeliyiz.

Şairi anlamak için şiir sevmeliyiz. Şiir kitapları alalım, şiirsiz kalmayalım!

****

“Kadınlar şiir Kokar”  23.TÜYAP İzmir Kitap Fuarında okurlarıyla buluşacak. Kitabımı “Etki Yayınevi” standında 17 Nisan Salı günü saat:16.00’da imzalayacağım kitap dostlarımı bekliyorum.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin'

Ünlü oyuncu Aslı Enver ile eşi Berkin Gökbudak tatile çıktı. Bir mekanda çekildiği kareleri sosyal medyadan paylaşan Aslı Enver, pozuna "Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin" not...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR