Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Sadaka kültürü

20 Temmuz, 2018

   Çapsız bir muhalefetin, beceriksizliği ve öngörüsüzlüğünde 9. kez seçim hezimeti yaşandı! Çıkmaza sürüklediği yetmiyormuş gibi, seçim sonuçlarıyla ilgili hala gevezelik yapmaktan öteye geçmiyorlar. Acil plan sunamıyor!.. Yaşanmış ve deneyimlenen gerçeklerden uzak kalınca, halkın umutları, bağlandıkları değerler, her şey fos çıktı.

   Oysa yaşanan gerçeklerin sonucunda seçimler her zamanki gibi sadaka ve avanta isteyenlerin oylarıyla kazanıldı!

   Halk “herkes emeğinin karşılığını alacak!” sloganına artık yüz vermiyor. Çünkü emeğinin karşılığını değil çok daha fazlasını istiyor. Açgözlü bir yüzyıldayız!

   Devlet kaynaklarına göre: Devlet, 17 kalemde 20 milyon insana yardım yapıyor. Bunların arasında hem yardım alıp, hem de kaçak işçi olarak çalışıp para kazananlar var. Devletin sırtındaki asalak, sadakacılar bu şekilde avantalarla evini de yaptırıyor, arabasını da alıyor ve gül gibi geçinip gidiyor. Kendisine böyle bir avantacı yaşam ortamını sunan AKP’den başka bir partiye oy verir mi?

   Çanta da “oy kekliği” sayılan 12-15 milyon dolayındaki bedavacı, asalak kitle neden CHP’ye oy versin ki? CHP’den çıkarları var mı?

   Türkiye’de her 8 kişiden birinin sosyal yardıma muhtaç olduğu verilerini incelediğimde AKP hükümetlerinin Türkiye’yi getirdiği tabloda, yoksulluğun ve kronikleşen işsizliğin derinleştiğini görüyorum.

   Sosyal yardımlar, sosyal devlet anlayışının da temel ilkelerinden biridir. Sosyal yardımların artması, sosyal devletin varlığının sürdürmesine imkân sağlar mı? Devletin görevi yardım etmek kadar, halkı yoksulluktan kurtarmaktır.

   Sosyal yardıma ihtiyaç duyan kişi sayısı azalmıyorsa, işsizlik artıyorsa, gelir dağılımında düzelme yoksa fırsat eşitliği sağlanmıyorsa yoksulluktan kurtulmanın, toplumsal gelişmenin ve özgürlüklerin önünde engel var demektir. 

Özellikle artan sosyal yardımlar yoksulluğa çözüm değildir. Yoksulluk sosyal yardımlarla önlenemez.

   Sadaka kültürü yaratarak bu durumu siyasi ranta dönüştürenler yoksulluğu ‘iyileştirmek’ niyetinde değildir.

   Yoksulluk ve yoksunluk kime yarıyorsa, kimim işine geliyorsa o konuyu acil ele almak lazım! Hal böyle olunca müzminleşen yoksullar avanta yerine çalışacağı fabrika tercihini seçer mi?

   Uygulanan ekonomi politikaların hedefi toplumsal huzur a ulaşmak değil, negatif etkiler yaymaktır. Halka sürekli kriz endişesi pompalamak, bir “oh be” dedirtmemektir. Halk muhtaç olsun,  sürekli sorunlarla boğuşsun ki düşünmeye fırsatı kalmasın!

   Türkiye’de siyaset kurumu sağlıklı çalışsaydı sonunda “ülkenin varlığı yokluğu” meselesine gelmezdik!

   Değil mi CHP!..

   CHP demokrasiyi kendisine layık göremedi. Türkiye’nin geleceğini öngöremedi. Parti içi alaturka çekişmeler ve Bizans oyunlarından kurtulamadı. Halkın düşüncelerini yaşama geçiremedi. Kararlarını tüm üyeleriyle aynı anda somutlaştıran bir parti modeli olamadı! Halkın görmek istediği isim ve siyasal strateji seçenekleriyle değil, dar bir kadronun kendini korumak için partiye reva gördüğü yöntem ve fikirlerle parti işlerini götürdü.

   Böyle giderse, CHP’nin iktidar olduğunu “Çocuklar ben görmeyeceğim, siz de görmeyeceksiniz, çocuklarınız da, ama belki torunlarınız…” inşallah görür temennisi noktasına geldim!

   Demokrasi umudumuzun yaşaması için CHP’nin yeni bir nefese kavuşması şart. 

   Eskiler gitsin, yeniler gelsin ki CHP yeni bir “enerjiyle” yoluna devam etsin. CHP’nin yaşayabileceği ağır bir yerel seçim hezimetini, hiçbir “koltuk sevdası” bedeli ile kimse ödeyemez. Topluma karşı siyasetten vazgeçmeli, tabanın sesine, eğilimine önem vermelidir.

   CHP seçimdeki davranışları yüzünden güven kaybetti ve çıkmaza girdi. Önce zararlı hücrelerinden kurtulması gerekiyor. Tepeden tırnağa değişim, yeni bir dile ve yeni bir örgüte ihtiyaç var. Gençlerle ve kadınlarla yeniden güçleneceği yeni bir yol bulmalıdır. Gençlerin, sivil toplum örgütleri ve liderleri, insan hakları, emekçi hakları, kadın hakları talepleriyle güçlü organik bağı olan yeni bir model oluşturmalıdır.

   CHP’nin önce yerel ve tabanda iktidar olması için milletvekilleri ve parti örgütünün planlı programlı halk içine yayılması ve güven kazanması gerekiyor. Saydam, katılımcı, halkla birlikte yöneteceği, özüne bağlı yeni bir CHP’yi tasarlamalıdır... Türkiye için gelecek yaratacaklar, yerelde ve tabanda halk önderleri ile birlikte hareket edenler olacaktır. 

   CHP’nin lideri partinin “ali kıran baş keseni”, “adam seçeni” olmamalıdır. CHP parti içi yönetimde demokrasiyi gerçekleştirmeli ve öncelikle “yerelde nasıl iktidar olurum” sorusuna kendi içinde samimi cevap vermelidir!

   CHP’nin “Belediyelerin her birini nasıl alırım?” hedefini, akılcı, stratejik, Atatürk ilkeleriyle donatılmış örgüt hareketlerinde, taban ve yerel halkla beraber uygulayıcı eylemlerinde, “partinin çalışan hamalı ve dışa açılan demokratik yüzü” olarak ispat etmesinin vakti geçmeden, hatalarını önüne koyup harekete geçme zamanıdır...



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

İbrahim Tatlıses oğluna ‘Yok artık öyle beleşten hayat’ dedi: Mirasını açıkladı

Oğlu Ahmet Tatlıses ve torunu Mert Tatlıses ile davalık olmasıyla gündeme gelen İbrahim Tatlıses miras açıklaması yaptı. İbrahim Tatlıses ‘Aramızda Kalmasın’ isimli magazin programına gön...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Uzmanı uyarı: Grip deyip geçmeyin

Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, "Grip deyip geçmemek gerek. Hafif de olsa altta yatan, eşlik eden hastalığı olan kişilerin bir sağlık kuruluşuna başvurması ve gerekli önlemeleri zamanında alması gerekiyor" dedi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, ilkbahar gelinceye kadar sonbahar ve kış aylarında en çok influenza vakalarıyla karşılaşıldığını söyledi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR