Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

O kriz, biz keriz…

16 Eylül, 2018

   Sizlerin ne hissettiğini bilmiyorum ancak 24 Haziran gecesi sonrasında kendimi keriz gibi hissettim!..

   Benim için “Yeni Düzen Profili” hem suçlu, hem güçlü, hem yüzsüz, hem ukalâ…

   Yalanı tespih gibi çekiyorlar maşallah!..
   Bir de “Bilinçli olun” demiyorlar mı?

   Eti seçerken mi, yoksa ülkeyi yönetenleri seçerken mi bilinçli olacağız?

   Sonunda kötürümleşen bir yaşam sürecindeyiz! Düşünsenize ekonomi dersinden sıfırdan yukarı alamayacak insanlar, memleketi krize gömdüler. “Vallah suç bizde değil, billah suç ABD’de, bizi kıskananlarda” diyorlar. “Bu da geçer” diyorlar. Nezle mi bu kardeşim? Mahalle kahvesi kaderciliği, sorumsuzca geçecek işler mi bunlar. Geçmiyor işte kardeşim, geçmiyor! Kangren olmuş, kesip atmak gerek…

   Ciddiyetsizlik, laubalilik had safhada!

   Bir tarafta halka, iş adamlarına tasarruf politikaları dayatılırken, diğer tarafta yan gel yat Osmanlar, çığırından çıkmış savurganlıklar devam ediyor.

   Sıkı mali politika dediğiniz bu mu?

   Şu tablo bu yılın ilk yedi ayındaki durumu gösteriyor:

   -Devletin temsil giderleri 84 milyon 500 bin lira,

   -Kamu binaları kiraları 605 milyon 33 bin lira,

   -Araç kiralama 299 milyon lira harcanıyor.

   - Örtülü ödenek tutarı ise, ilk yedi ayda bir milyar 229 milyon 130 bin lira.

   Bu ne biçim savurganlık, bu ne biçim temsil, kira v.s. Devlette paralar su gibi harcanıyor. Kimsenin de hesap sorduğu yok. Sorgu, sualin kapısı kapalı, devletin önce kendisine bakması gerek.

   Tarihimiz her geçen gün hımbıllaşıyor!.. İnsani çağrılar verimsiz, vaatler sahte, ülke insanı yorgun, umutsuz, endişeli, ahmaklaştırılmış bireylerle, verimsiz, boş arzulara sahip ve esaret içinde bir yaşam biçildi geleceğimize...

Yalan mı?

   Adorno’nun “Karanlıktan yakınana, karanlık simsarı damgası vuruluyor” ifadesindeki gibi karşı geldiğinde kendilerinden olmayanlara düşman etiketlerini yapıştırıyorlar… Haksız yere zenginleşmeler, liyakatsiz insanlara teslim edilen devlet kurumları, eş, dost, akraba kayırmacılığı yapan bir iktidar iyi olabilir mi? İşte bu yüzden kötülük kazanıyor sürekli.

   Kendinizi ne kadar büyük görürseniz görün, gözümün gördüğü kadarsınız.

   Ülke yorgun, kötürüm toplum, ahmaklaştırılmış birey verimsiz, boş arzulara sahip ve esaret içinde yaşıyor. Halka kazandırılan çaresizlikten başka bir davranış değil…

   İşin kötüsü sosyal demokrasinin çöküşü ile birlikte, toplumu yeniden organize edecek vizyona sahip kimse de yok!

   Dünya güce, paraya ve nüfuza sahip küçük bir azınlıktan oluşuyor. Çoğunluğun değil kendi kozmopolit dünyalarıyla, kendi çıkarlarıyla haşır neşir durumdalar. Küreselleşme  küçük bir azınlığa çalışıyor ve azınlığın ideolojisini taşıyor. Zenginle yoksul arasındaki uçurum derinleşirken nasıl bir dünya, nasıl bir düzen ve umut hayal edebiliriz?

   Başımızda kötü ve çirkin adamlar olduğu sürece ve bizler onları bu noktaya taşıyan eylemsizliğimizle aydınlığa nasıl kavuşabiliriz?

   Sonra da sadece yumuşak karnımızdan konuşarak, “Bu nasıl bir dünya, nasıl bir düzen?” diye diye ölür gideriz.

   Çıkan sonucun hep aynı olmasına sebep olanlar, seçmeni yok sayan zihniyet yerel seçimde hangi yüzle oy isteyecek.

   Ben düzenden memnun değilim ve düzenin değişmesini istiyorum. 
Düzeni eleştirmek, değişmesini istemek, işleyişte bir problem olduğunu söylemek hakkımdır. Ben vatanını seven, bu düzensizliğin düzeltilerek ülkenin insanca yaşanabilir hale gelmesini istiyorum!

Onursuz yaşamaktansa, aç kalmaktan korkmayan bir makam var mı, kaldı mı?

   Ekonomik krize rağmen tek suçlu ve sorumlusu olmayan bir ülkede yaşıyoruz! Bana dokunmayan yılan, bizi soktu, farkında mısınız?

   Henry Kissenger’in de bugünün gerçeklerini "Bir ülkeyi işgal etmek istiyorsanız petrolüyle, bir halkı işgal etmek istiyorsanız besinleriyle oynayın." tespiti çok isabetli.

   Kaygılarımız gitgide büyüyor, tedirginliğimiz artıyor.

   Erozyona uğramış bir kültürün düzelebilmesi mümkün mü?

   Değerleri maruz kalmış bir toplumun iyileşebilmesi.

   İyi ile kötü arasındaki çizgi silinmiş, hayat damarları kesilen kuşağın yeniden toparlanması, ruhu yaralanan toplumun iyileşebilmesi mümkün mü?

   Beklediğimiz yarınlar gelecek mi?
   Memleketin bilim insanına, sanatçıya, namuslu üreticiye ihtiyacı var... Sebze yiyin, meyve yiyin, tahıl tüketin. Balkonunuzu bahçe yapın...          Potansiyel Şehir hastanelerine müşterileri olmaktan uzak durun! Neoliberalizme teslim olmayınız.
   Boğazımıza kadar borçluyuz.

   Eğitimde geriledik.

   Alabildiğine yağmalanan savunmasız bir ülke durumuna getirildik…

   Ey vatandaş!
   Üretmeyen ülkeler tükenmeye mahkûmdur! Toprak işleyenin, su kullananındır!
   Üretim yatırımları arttıkça hizmet, yatırımları da artar!
   Kalıcı bir kaynak ve kalıcı bir istihdam yaratılmadığı sürece ülkemize getirisi olmayan, yüklü bir götürü düzeni devam edecektir...

 

 



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Zeynep Bastık Dream Extra’da!

Dream Türk’te Onur Kırış’ın sunumuyla ekrana gelecek olan Dream Extra’nın ilk konuğu Zeynep Bastık oldu. “Lan” şarkısı ile Türkiye ve dünya müzik listelerinin zirvesine oturan ünlü şarkıc...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR