Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Gazetecilik mesleği pazar tezgâhına düştü!

27 Ekim, 2018

   Gazetecilik piyasa işi mi?

   Her meslekte olduğu gibi işini şahsi çıkarları için kullanan gazeteci/muhabirler etik değerleri hiçe sayarak meslek yaşamını sürdürmektedir. Böyle çalışan gazetecilerin temel amacı insanları bilgilendirmek değil, birtakım çıkar odaklarının menfaatlerine uygun haber yaparak onların çıkarlarını korumak ve birtakım gerçekleri halkın görmesini engellemek oluyor.

   Bunun nedeni ortak etik duyarlılıktan beslenen siyasi anlamda uzlaşmış bir kamunun bulunmamasıdır.

   Gazetecilik mesleğinin etik çalışma kodları çıkar ilişkilerine bağımlı bir zemininde her geçen gün yozlaşmaktadır…

   Sistem siyasal müdahale ve yasakçı zihniyetle devam ederse, gazetecilerin iş gördüğü endüstriyel mekanizma ve çalışma koşulları daima gazetecilik etiği ile ilgisi kurulamadan kalacaktır. Yurttaşın siyasi tartışmalara ve karar alma mekanizmalarına katılımı için hâlen haber endüstrisi ve medya, tek araç olarak tanımlanmaktadır.

   İşsiz kalırsın!

   “Gazetecilik mi yapacağız, reklam peşinde mi koşacağız” dersen, mesleki ilkelerinizden taviz vermezsen işsiz kalırsın!

   Medya patronunla farklı ideolojilere sahipsen mahalle baskısına karşı ya susacaksın ya da işsiz kalırsın!

   Karanlık insanlarla, karanlık işler iş yapmak istemediğinde de işsiz kalırsın.

   Gazetecilikten anlamayan insanlar medya patronluğuna soyunduğunda, gazeteci olmayan ucuz insan gücü ve yalaka insanlarla çalışırsa işsiz kalırsın?

   Gazeteci(!) arkadaşlarınız size kazık atarsa işsiz kalırsın.

   Basın İlan Kurumu'nun asgari çalışan sayısını 7'den 6'ya düşürürse işsiz kalırsın.

   Kâğıt krizi olur, işsiz kalırsın.

   Birkaç kişinin işini yapmak zorunda bırakılırsan, sen işini yapmak istersen yine işsiz kalırsın.

   Mesleki yoksulluk yaşatırlar, dayatırlar, biat etmeni isterler…

   Gazetecilik mesleği çok sesli basın mesleği olmaktan çıkıp,  tek sesli bir ülke imajında yapılması dayatılırsa da işsiz kalırsın.

   Demokratik güçlerin sesini kısmaya çalışan bir iktidarda işsiz kalırsın! Gazeteciliği suç sayan, basın özgürlüğünden uzaklaşan sistemin baskılarında ya içeri atılırsın ya da işsiz kalırsın.

   Tek sesli bir iktidarla OHAL ile birlikte yayınlanan KHK’ler ile birlikte çok sayıda medya kuruluşu kapatılır işsiz kalırsın.

   Kapatmalar, sadece KHK’ler ile sınırlı kalmadı. Daha sonra RTÜK kararlarıyla da bir dizi televizyon kapatıldı. KHK’ler sonucunda basın yayın kuruluşlarında çalışıp da işsiz kalanların sayısı, 10 binin üzerinde…

   Yandaş(!) olmazsan işsiz kalırsın.

   İşsiz bırakılma sadece kapatmalar yolu ile olmadı. Gazete ve ajansların politikaları değişti, medya kuruluşları satın alındı, “gazeteciler şeytanlaştırıldı”, bu yolla da geriye kalan gazeteciler mobing ve baskı ile işsiz bırakıldı. Gazeteciler cezaevine girdi. Dışarıda kalan çok sayıda gazeteci hakkında da çeşitli soruşturma ve davalar açıldı.

   Gazeteciler üzerinde Demoklesin Kılıcı gibi sallanan yasal düzenlemeler demokratikleştirilmek yerine iktidarın korku salma aracı haline geldi. Gözaltı ve tutuklama furyaları ile gazetecilik mesleğinin kodları ve karakteri ile oynandı.

   Birçok uluslararası meslek ya da gözlemci örgütünün verilerine göre, Türkiye basın özgürlüğü bakımından en alt sıralarda gösteriliyor.

   Halkın haber alma hakkına kim hizmet edecek?

   Gazeteciliği demokrasinin vazgeçilmez unsuru sayan ülkelerden olamadık… Özgür medya için verilen mücadele, aynı zamanda özgür bir ülke ve demokrasi mücadelesidir.

   Gazetecilere yönelik baskı ve şiddet sürüyor!

   Siyasi hamlelerle devlet güdümünde gazetecilik yaptırılmaya çalışılıyor. Amaç gazetecilerin seslerini susturmak…

   Medya kuruluşlarını satın alanlar para ve güç sarmalında medya ve sermaye ilişkisinde siyasi baskılar ve iktidar medyasının tetikçi kalemlerine iş veriyor.

   Gazeteciler mobing ve baskı ile işsiz bırakıldı.

   İktidar ve medyası karşısına siyasi ve sermaye yönüyle kuvvetli bir medya yapılanması çıkmadıkça, gazetecilerin mesleklerini eskisi gibi sürdürme yani geniş kitlelere ulaşma, iyi maaşlarla çalışma gibi imkânları yok. 

   Gazeteler, özellikle Türkiye’de yıllarca medya patronlarının elindeki en büyük silahtı. Gazete manşetleriyle ekonomiye yön, hükümetlere ayar verilirdi. Tek bir manşet, bir ismi zirveye taşıyabilir ya da siyasi hayatını bitirebilirdi. Bu sınırsız gücün, sermaye sahiplerine nasıl bir getirisi olduğunu/olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Bugün geldiğimiz noktada dijital medya ve yurttaş gazeteciliğinin de yaygınlaşmasıyla gazetelerin eski gücü kalmadı. Patronlar da gazetelerini riske atacak, yargıyla uğraştıracak bu tip yöntemler kullanmayı tercih etmiyor, çünkü herkes korkuyor!

   Hemen her gün ülkenin bir yerinde, bir ya da birden çok gazetecinin gözaltına alındığı haberlerini alıyoruz. Gözaltına alınan gazetecilerin daha çok bölge kentlerinde görev yapan gazeteciler olduğu dikkati çeken bir başka noktadır.
Karşıt görüşlerin çatışması sırasında da gazeteciler benzeri şiddet türleriyle karşılaşıyor…

   Özellikle patron ve hükümet baskıları ile AKP’nin kurduğu yeni rejimde sansürün değil, özgür basının topyekûn ortadan kaldırılması hedefleniyor. “Basın kartı yönetmeliğinde” yapılan değişikte de olduğu gibi basın kartı dağıtma işinin devletleştirilerek, gazetecilik mesleğinin içi boşaltılmaya çalışılıyor. Gerçek gazetecilikle uğraşanlara indirilmiş bu ağır darbe antidemokratik ve hukuka aykırıdır. Özellikle yerel medyada gazete patronları veya yönetici konumunda bulunan kişiler sayesinde akraba, eş, dost ilişkileri ile sarı basın kartı sahibi ve resmi olarak gazeteci olmaları sağlanıyor.

   Sarı basın kartını hak etmeyenlerin sarı basın kartları iptal edilmeli, emek hırsızlığının önüne geçilmelidir.

   Gazetecilere yönelik saldırıların daha da artıyor. AKP iktidarında uzun bir süredir basına ve basın emekçilerine yönelik saldırılar sürüyor. Terörle mücadele adı altında çıkarılan yasalar ve Türk Ceza Kanununda basın aleyhine yapılan değişikliklerle onlarca gazeteci kumpas mağduru olarak yargılanmaya başlamıştı. İlerleyen süreçte basın kuruluşları ve emekçileri, sistematik olarak iktidarın hedefi haline getirildi ve iktidarı ‘rahatsız eden’ haber sahipleri cezaevleri ve işsizlikle tehdit edildi, hatta cezalandırıldı. Bu utanç tablosu karşısında, halkın haber alma hakkına ve gerçek gazeteciliğe sahip çıkarak işini yapan “cesur kalemlerin” mücadelesine sahip çıkılmalıdır.

   İşsizlik tehditlerine rağmen halkın doğruları öğrenmesi adına gazetecilikte ısrar etmeliyiz. Kalemini satmadan mücadele eden gazeteciler bugün basın etiğine sahip çıkanlardır.

   Gerçek gazetecilerimizin halkı doğru bilgilendirme şiarıyla korkusuzca işini yapmalıdır.

   Basın için dünyada dördüncü kuvvettir derler. Bu söz Türkiye için geçerli değil. Birinci kuvvet Türkiye’de ordu mu? Hayır… Basındır… İkincisi, ordudur…

   Yurttaşların demokratik haber alma hakkı ancak gazetecilerin işlerini özgür ve tarafsız yapmasıyla mümkün olacaktır.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Zeynep Bastık Dream Extra’da!

Dream Türk’te Onur Kırış’ın sunumuyla ekrana gelecek olan Dream Extra’nın ilk konuğu Zeynep Bastık oldu. “Lan” şarkısı ile Türkiye ve dünya müzik listelerinin zirvesine oturan ünlü şarkıc...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR