Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Demet İper Dicle Porselene Gizem Katan Sanatçı!

28 Kasım, 2019

Çağdaş seramik sanatçıları, seramiğin bilimini ve teknolojisini iyi tanıyıp, kişisel tecrübeler ile yorumlayarak ürünler ortaya koymaktadırlar. Özgün sanat yapıtlarının üretildiği günümüz seramik eserlerinde sanatçılar, sınırsız bir şekilde konu, biçim, teknik ve malzeme seçeneklerinin yanı sıra şekillendirme, dekor, sırlama ve pişirim çeşitliliği de kullanmaktadırlar. Bu durum sanatçının yorumuna katkı sağlamaktadır. Gizliliğin ortadan kalkması, kapalı gibi görünenin bile içini görebilme isteği ve merak…

İşte yine bir kadının gücü!..

Demet İper Dicle seramik sanatçısı ve aynı zamanda ışık geçirgenliği, inceliği, zarafeti ve sağlamlığı ile porselene artistik görünüm kazandıran bir sanatçı. Demet İper Dicle ile seramik sanatından ve porselenin dantelleşen gizemli öyküsünden konuştuk.

A.Tuncayengin: Seramik sanatı ile buluşma hikâyeniz nasıl başladı?

Demet İper Dicle: Tamamen sergi gezme merakımın bir sonucu olarak başladı. Ankara'da Koreli seramik sanatçılarından oluşan bir sergiye davet edilmiş ve sergide gördüğüm eserlerin zarafetine hayran kalmıştım. Aslında çocukluğumdan beri   heykellere çok meraklı olmama rağmen o tarihe kadar seramiğe karşı hiçbir yakınlığım yoktu. Bu eserler özgün tasarımlarından dolayı tek olduğu için bana çok ulaşılmaz geldi ve müthiş etkilendim. Defalarca sergi kataloğunu incelediğimi hatırlıyorum, sanırım ilk tohumlar öyle atıldı.

Belki de ailem bana ismimi koyarken,daha en başta seramikçi olmamı kodlamıştır.İspanya'daki bir sergi afişinde ismim yanlışlıkla Demet yerine “Demeter” olarak yazılınca uzun bir süre, espri olarak, bu isimle çağırıldım.Halen de bazı arkadaşlarım böyle hitap ederler.Demeter "toprak tanrıçasıdır", uzun saçlarıyla bilinir ve ekinleri özellikle buğdayı simgeler. Her zaman uzun olan saçlarımla, toprağa olan tutkumla ve bir başak burcu kadını olmam sebebiyle bu mitolojik kahramanla özdeşleştirildim. Belki de isimlerimiz, kim bilir yaşam tercihlerimizde sandığımızdan daha önemlidir... 

A.Tuncayengin: Seramik sanatını tercih etme sebebiniz?

Demet İper Dicle: Çocukluğumun ilk yıllarından beri toprakla aram hep iyi oldu. Bulduğum her tohumu ister çiçek, ister meyve-sebze olsun toprağa ekmek gibi bir tutkum vardı.    Sonrasında da çıkacak olan bitkiyi ve ürünü merakla ve sabırla beklemek... Sanırım halen de seramikle serüvenimin temeli buna dayanıyor; sabır ve merak. Ayrıca malzeme olarak tercihimi hep organik olandan yana kullanmamın ve bir şeylere söz geçirmeyi sevmemin de bu sanatı seçmemle ilgisi var. Düşünsenize elinizde bir topak kil var ve siz ona istediğiniz gibi şekil verebiliyorsunuz. İsterseniz küçük çimdiklerle minik bir gaga ve kuyruk şekli verip minimalist bir kuş yaparsınız, isterseniz elinizde çevire çevire eşit kalınlığı sağlayıp bir çanak yapabilirsiniz ya da siz ne isterseniz ona dönüşür elinizdeki çamur. Yeter ki elinize bir kez alın, gerisi hayal gücünüze kalır. Bence müthiş bir şey bu…

A.Tuncayengin: Seramik sanatını nasıl ifade ediyorsunuz?

Demet İper Dicle: Tek kelimeyle büyüleyici… Öyle bir malzeme düşünün ki hem fonksiyonel olarak kullanılıyor. Türkiye’de seramiğin sanatsal yönüyle günümüze dek şaheserler yaratılmış…

A.Tuncayengin: Seramik sanatının size ve yaratıcılığınıza katkıları oldu mu?

Demet İper Dicle: Öncelikle kendimi bu yolla ifade edebilme, hayata başka pencerelerden de bakabilme, sorun çözme yeteneğini geliştirme, ulusal ve uluslararası alanda tanınma ve birçok dost edinme, başarıyla birlikte kendine daha çok güvenme vb. bunlar şu anda ilk aklıma gelenler… Bu sayede dünyanın her köşesinden hayal edemeyeceğim kadar çok sanatçı arkadaşım oldu. Ülkemin ismini, dünyadaki pek çok müze ve sergi alanına taşıdım. Çalışmalarım yurtiçi ve yurtdışında çeşitli sergi ve yarışmalara seçilip sergilendi, müze ve özel koleksiyonlara dâhil edildi.

A.Tuncayengin: Diğer sanat dalları ile ilgili girişiminiz oldu mu?

Demet İper Dicle: Beş yıl kumaş boyama, üç yıl fotoğrafçılık eğitimi aldım ve yine dansın sanat olup olmadığı tartışılmakla birlikte iki yıldır Yunan dansları eğitimi almaya devam ediyorum.  Fotoğrafçılığı öğrenmem ise tamamen mecburiyetten oldu. 2009 yılında değil aklımda, hayalimde bile yokken, hocam tarafından Fransa'da yapılacak olan bir seramik yarışmasına katılmam konusunda yönlendirildim. Uluslararası alanda bu benim için bir ilk idi ve yaptığım çalışmalarımın farklı açılardan fotoğraflarının çekilip uluslararası jüriye sunulması gerekiyordu. Yaptığınız çalışma istediği kadar iyi olsun, fotoğrafları iyi ışık altında, iyi açılardan çekilmemiş ise yarışmalarda hiçbir şansı yoktur. Jüriler ilk elemeyi fotoğraf üzerinden yapar. Ben ilk girişimimde fotoğraf konusunda çok zorlanınca bu konu üzerine biraz daha eğilmem gerektiğini anladım ama birkaç yıl daha evde amatör yöntemlerle fotoğraf çekmeye devam ettim. Bu arada 2 eserle katıldığım Fransa'daki yarışmadan olumlu cevap geldi ve her iki çalışmamın da seçildiği haberini büyük şaşkınlıkla karşıladım. Sadece sevdiğim için ve kendim için yaptığımı düşündüğüm iki objenin uluslararası alanda değer bulması seramiğe bakış açımı değiştirdi. Yıllar itibariyle profesyonel fotoğrafçılara çalışmamın hangi açılardan çekilmesini istediğimi tarif etme konusunda zorluklar yaşayınca, bu konuda kendim eğitim almaya karar verdim ve fotoğrafçılık serüvenim de böylelikle başlamış oldu.

A.Tuncayengin: Seramik sanat üretimlerinizin temelinde yer alan bilgi birikiminiz ve deneyimlerinizin gelişmesinde kimlerden faydalandınız?

Demet İper Dicle: Bu benim çok şanslı olduğum bir konudur çünkü yolum hep çok iyi eğitmenlerle kesişti. 2004 yılında kesinlikle seramik eğitimi almalıyım dediğimde nereden öğrenebileceğim konusunda bir araştırmaya giriştim. En sonunda bu iş için İzmir Resim ve Heykel Müzesi'ne gitmeye karar verdim. Çok da iyi bir karar olduğunu yıllar itibariyle daha da iyi anladım çünkü burada seramik bir müfredat dâhilinde öğretilir. Derse gittiğinizde o gün ne öğrenileceği okul gibi baştan bellidir ve bütün teknikler sırasıyla verilir. Ben de 2 yıl sürecek olan son derece kapsamlı temel eğitimimin sonunda Yıldız Şima ve Aysun Seviğ Hocalarımın özverili çabaları sonucunda seramik ile ilgili pek çok şeyi öğrendim. Henüz başlayalı iki yıl olmasına rağmen Altın Testi Seramik Yarışmasına katıldım ve çalışmam yüzlerce eser arasından seçilerek sergilenmeye layık görüldü. Çok şey borçlu olduğum bu iki değerli hocamın sınıfından mezun olduktan sonra bu sefer yolum Öder Ünsal Hocam ile kesişti. Öder Hocam engin bilgi ve tecrübesiyle bana yön verdi. Uluslararası yarışmalara girmem için beni teşvik ederek seramikte farklı yerlere ulaşmamı sağladı. Benim kendi yolumu ve tekniğimi bulup ona yoğunlaşmam ve sonunda porselenle tanışmam  yine Öder hocam sayesindedir. Hepsine ayrı ayrı minnettarım.

A.Tuncayengin: Seramik sanatına başlarken üretim sürecinizde ve yaratıcılığınızda esinlendiğiniz sanatçılar oldu mu?

Demet İper Dicle: Çalışmalarını hayranlıkla izlediğim pek çok sanatçı var ama bu beğendiğim sanatçılar arasında benim gibi ajur (delikli) yöntemiyle çalışan yok.

A.Tuncayengin: Birikim ve deneyimleriniz sizi yaratıcılığınızda ne tür teknik uygulamalara yöneltti?

Demet İper Dicle: Seramikte temel eğitimim sırasında birçok tekniği öğrendikten sonra bir tanesinde uzmanlaşmam konusunda yine hocam ısrarcı oldu. Hangi tekniği uyguladığım konusu önce basit bir kavram gibi duruyor olsa da eserlerin dünya jürileri tarafından onaylandığı düşünülürse; iyi bir seçim yaptığımı düşünüyorum. İzleyicisinde merak ve hoş duygular uyandıran bu tekniği uygulamak tabii ki beraberinde bir takım zorlukları da getiriyor. Çünkü porselen aşırı yüksek ısıda işlem gören ve bu sebeple fırınlama aşamasında kolaylıkla eriyip deforme olan bir malzeme. Öte yandan ben porseleni organik materyal ile buluşturuyorum ki; organik maddeler de hem üretim hem de fırınlama sırasında hareket edip, değişime uğrayan maddeler. Özetle iki yerinde durmaz malzemeden olumlu sonuç alacak yöntemleri bulmam çok zamanımı aldı. Olgunlaşma dönemim ise uzun bir çalışma evresi ardından geldi. Tasarım aşamasına gelirsek işte o süreç biraz sancılı oluyor. Önce zihinde adım adım tasarlama, sonra hangi materyal ile yapılacağına karar verilmesi, ölçekleme için kareli kâğıtlara onlarca çizim yapılması ve bu çizimler arasından en özgün olanların seçilip hayata geçirilmesi gerekiyor. Yaptıklarımın özgün olması çok önemli çünkü yaratıcılığın temel izleri burada saklı oluyor. İyi sonuç elde edebilmek için de üç boyutlu görebilme becerisi gerekiyor. Bu teknik korkarak asla çalışılmıyor. Benim çalışmalarım zaten çok ince, buna birde başka malzeme ekliyorum, porselenin fırında deforme olma potansiyelini biliyorum birde yaptığım tasarım riskliyse bir çok problemle karşılaşacağımı bildiğim için birkaç gün karın ağrısıyla geziyorum. Sonra merakım ağır basıyor ve işe girişiyorum.

A.Tuncayengin: Sanat eserlerinizde kullandığınız porseleni zarafet, incelik, ışık geçirgenliğiyle birlikte bir dantel ruhu ile işlemişsiniz. Bu tekniğe nasıl yöneldiniz?

Demet İper Dicle: Aslında bilinçli bir şekilde olmadı. Seramiğe ilk başladığım yıldan itibaren sağlamlık bakımından daha kalın çalışmam gerekirken oyumu hep incelikten yana kullandım. Hocamızın bize önerdiği kalınlığı birkaç milim düşürerek çalışıyordum ki şimdi baktığımda çok da doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum. Sonuçta malzemenin size sunduğu bazı gerçekler var. En son işi biraz daha abartıp dantellerle 1-2 mm kalınlığındaki tasarımlarımı hayata geçirmek istediğimde hocam duruma el koydu ve seramik çamurunun bu yönteme uygun olmadığını hayalimdeki çalışmaları yapmak istiyorsam porselene geçiş yapmam gerektiğini söyledi. Yol ayrımına gelmiştim, ya denemek istediğim ajur tekniğinden vazgeçecektim yada seramik çamurundan. Sonuçta incelikten ve deliklerden vazgeçemeyince malzeme olarak porselene geçiş yapmak zorunda kaldım. Porselen son yılların yükselen değeri olduğu için birçok seramikçinin porselen çalışma arzusu var ancak tekniğiniz neyi gerektiriyorsa ona uygun malzeme seçilmesi gerektiğini düşünüyorum.

A.Tuncayengin: Hayat verdiğiniz özgün çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Demet İper Dicle: Yaptığım çalışmaların ben neysem ve hayata nasıl bakıyorsam bunların toplamı olduğunu düşünüyorum. Sergimizde bir ziyaretçimiz "çalışmalarınız huzur huzur duruyor" dedi. Gerçekten de huzur benim hayatımın vazgeçilmezidir… Aynı zamanda çalışmalarımın tıpkı benim gibi yalın, tutkulu, bir parça meydan okuyan, ince ama güçlü bir yanı olduğunu düşünüyorum.

A.Tuncayengin: Eserlerinizi diğer bilinen şekillendirme yöntemlerinden farklı olarak oluşturmuşsunuz.  Teknik olarak, kullanılan nesnelerin seçimi konusunda elde ettiğiniz orijinal dokular da çok farklı. Bu farklılıkları nasıl oluşturuyorsunuz?

Demet İper Dicle: Porselenin yanında kullandığım ikinci malzeme ile aslında bu yıllar itibariyle oluşan bir birikim. Ajur tekniği, seramikte risk taşıyan bir yöntem olmasına rağmen, dekoratif olarak hoşuma gittiği için bu teknikte yoğunlaşma kararı aldım. Delikli formlar üretmek için pastacıların kullandığı krema pompası gibi basit aletler kullandım. Oldukça yumuşak kıvamdaki porseleni pompadan çıkararak tasarımlarımı oluşturuyordum. İlk acemilik yıllarımda, artık hiç yapmıyorum… Daha sonra dantellere ve organik malzemelere geçiş yaptım. Estetik olarak güçlü formları seviyorum. Çalışmalarımın çoğu sadece 1 milim kalınlığında, organik malzeme içeriyor ve 1.265 derecelik bir fırından deforme olmadan çıkabiliyor. İncelik ve organik malzemeden dolayı tasarladıklarımı hayata geçirebilmek için çoğu zaman porselenle mücadele etmem gerekiyor. Her tasarladığınız “teknik olarak yapılabilir” olmuyor.Eğer yapılabilirse de elbette yarışma jürilerinin dikkatini çekip seçilenler listesine girmeyi başarıyor.

A.Tuncayengin: Eserlerinizde dantel den başka hangi ürünleri kullanıyorsunuz?

Demet İper Dicle: Porselenin üzerinde tutunabilecek ve tasarımıma artı değer katacak olan bütün organik malzemeler benim için uygundur. Yılların getirdiği tecrübeyle bu malzemeleri ayırt edebilmek benim için çok zor değil ve üretim sürecimin en önemli kısmını oluşturuyor.

A.Tuncayengin: Şekillendirme konusunda ne tür alternatiflerden yararlanıyorsunuz?

Demet İper Dicle: İki uygulama alanı ürünlerimin temelini oluşturuyor, birincisi form, ikincisi çanak. Eğer form çalışacaksam sıklıkla plaka yöntemini tercih ediyorum. Çanaklarda ise kalıptan faydalanıyorum, döküm, daldırma veya elle şekillendirme yöntemlerini kullanıyorum.

A.Tuncayengin: Seramiğe dönüşen organik nesnelerin sanata katkı boyutunu nasıl değerlendiriyorsunuz.

Demet İper Dicle: Sonuçta bunun da bir teknik olduğunu ve kendine has doğal oluşumlarıyla seramik sanatına farklı bir yorum getirdiğini düşünüyorum.

A.Tuncayengin: Üretim aşamasında ve sonrasında karşılaştığınız zorluklardan bahseder misiniz?

Demet İper Dicle: Porselen, malzeme olarak şeffaflık ve sağlamlık açısından çalışana farklı olanaklar sunsa da, birçok dezavantajı da beraberinde getiriyor. Bunlar elastikiyetin az,  maliyetin, deformasyonun ve firenin seramiğe göre yüksek olması. Fırınlama aşamasında ısı 1300 C’lere yaklaştığı için mükemmel finişing yaptığınız bir ürün hiç istemediğiniz bir şekilde yamulmuş olarak çıkabiliyor. Bu sorunla mücadele etmek için birçok yöntem geliştirmek durumunda kaldım. Türkiye’de katıldığım bir yarışmada yüzlerce çalışma arasından sergilemek üzere 23 çalışma seçildi. Bunlardan 22 tanesi seramik bir tek benim çalışmam porselendi. Malzeme, çalışma zorluğu ve sürprizlere açık olduğu için çoğu seramikçi tarafından tercih edilmiyor ama kontrolü elinize alabiliyorsanız görsel tatmini yüksek sonuçlar elde edebiliyorsunuz.

Bir diğer karşılaştığım zorluk da eserlerin gönderimi kısmında yaşanıyor. İstediğiniz kadar profesyonel yardım alın yine de uluslararası gönderilerde tatsız sürprizler yaşanabiliyor. Hiç unutmuyorum bir çalışmam yarışma sonucu jüri onayından geçip seçilmişti ve sergilenmek üzere Romanya’ya postalamıştım. Diğer seçilen çalışmalarla birlikte sergiye konulmasını beklerken, müze yetkililerinden çalışmamın kutudan kırılmış, üstelik birçok parçaya ayrılmış halde çıktığı haberini aldım. Hem yarışma hem de sergilenme hakkımı kaybedeceğimi düşünürken, birkaç yazışma sonrasında bir umut doğdu ve çalışmam müze restoratörleri tarafından özenle tamir edilip sergideki yerini aldı. Sadece2 milim kalınlığında olan çalışmayı o kadar iyi onarmışlardı ki fotoğraflara baktığımda yapıştırılan bölümü ben bile ayırt edemedim. Böylelikle sergiye katıldığı için kataloğa basılma hakkını da elde etti ve benim seramik anılarım arasında yerini aldı.

A.Tuncayengin: Özgün sanat yapıtlarınızı üretirken eserlerinizde konu, biçim, teknik ve malzeme seçenekleri açısından ne tür çeşitliliklere yer veriyorsunuz?

Demet İper Dicle: Tematik çalıştığımı söyleyemem. En çok çanak yapmayı seviyorum ve son yıllarda daha çok bunun üzerine yoğunlaştım. Uluslararası yarışmalarda çanakların ifade gücünün ve seçilme ihtimalinin formlara göre daha zayıf olduğunu düşünmeme rağmen çanak yapmaktan ve yarışmalara çanakla katılmaktan vazgeçmiyorum. Yine yurt dışındaki bir yarışmada seçilen çalışmalara baktım da 102 eser arasında sadece 6 tane çanak seçilmişti ve bir tanesi de benimkiydi. Seçilme sebebi sanırım malzemede ve/veya formda getirdiğim farklılıktı. Malzeme olarak 2010 yılından beri sadece porselen kullanıyorum.

A.Tuncayengin: Eserlerinizin yer aldığı sergilerden ve aldığınız ödülden bahseder misiniz?

Demet İper Dicle: Seramiğe başladığımın ikinci yılı katıldığım yarışmada, çalışmamın jüri onayından geçerek sergilenmeye değer bulunduğunu öğrendiğimde ilk ödülümü almış oldum. Ondan sonra uluslararası yarışmalar dolayısıyla sergiler başladı. Şimdiye kadar Türkiye dışında Arjantin, Fransa, İspanya, Hırvatistan,  Romanya, Ukrayna, Letonya,  Moldova ve Slovenya ’da yapılan yarışmalarda eserlerim seçildi, sergilendi, müzelerin ve şahısların koleksiyonlarına girdi. Ayrıca Altın Testi Seramik Yarışmasında ve Hırvatistan’da aldığım ödülüm var. Şu anda iki ayrı çalışmam biri Ukrayna Seramik Müzesi’nde diğeri Letonya’ da Riga Porselen Müzesi’nde sergileniyor.

A.Tuncayengin: Seramik sanatındaki hedefleriniz nelerdir?

Demet İper Dicle: Hedefim merakımı gidermek. İşimle ilgilenmek ve heyecanımı canlı tutmak.

Sanatçı Demet İper Dicle’nin organik görünümlü dokulardan elde ettiği ve ürettiği porselen eserleri yurtiçi ve yurtdışında çeşitli sergi ve yarışmalara seçilip sergilendi. Eserleri müze koleksiyonlarına dahil edilen sanatçı; 2010 yılında porseleni dantellerle ve gözenekli yapılı çalışmalarıyla birleştirmiştir ve halen bu yöntemle hayat verdiği özgün çalışmalarına İzmir’de devam etmektedir.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Dilan Polat şikayetini geri çekti, dava düştü!

Dilan Polat, kendisine hakaret içerikli mesaj attığı gerekçesiyle dava açtığı Nez Demir hakkındaki şikayetini duruşmada geri aldı. Polat'ın şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle dava düşerken...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Uykunuzu tam alamıyor musunuz? Daha yaşlı hissetmeniz normal olabilir

Bilim insanları, 1 ay boyunca uykularını tam alan kişilerin oldukları yaştan yaklaşık 6 yaş genç hissettiklerini belirledi. İsveç'teki Karolinska Enstitüsündeki araştırmacılar yeterli uyku almanın ve uykusuzluğun, hissedilen yaşla ilişkisini inceledi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR