Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

İş hayatında ne kadar etik davranıyoruz?

18 Eylül, 2020

 

   İş hayatında bildiklerimiz kadar bilmediklerimiz daha fazla.

   Çünkü hepimiz iş hayatına hazırlıksız yakalanıyoruz. Benim en büyük avantajım fakülteye girer girmez iş hayatına 1. sınıftan itibaren başlamış olmaktı. Okulu bitirene kadar iş hayatındaki deneyimlerim ve iletişimlerim de artmış oldu. 

   Zaman öyle bencil bir zaman ki artık iş hayatına girerken ruhlarımızı geride bırakıyoruz.  Ne ilke kalıyor ne idealler!İnsanlar hayatın her alanında o kadar hızlı yaşıyor ki adeta o eski kadim Afrika hikâyesinde olduğu gibi ruhları geride kalıyor. Eski Afrika hikâyesini hatırlayalım; Afrikalılar, beyaz adamlarla birlikte Afrika’da bir yerde seyahat ediyor. Beyaz adam hep hızlı hızlı gitmek istiyor. Afrikalılar ikide bir durup oturuyor. “Ne oluyor? Niye oturuyorsunuz? Hadi acelemiz var” denildiği zaman, Afrikalılar’ın verdiği cevap ise çok manidar: “O kadar hızlı gidiyoruz ki, ruhlarımız geride kalıyor”. Biz de maalesef ruhlarımızın geride kaldığı bir hayat düzeninde çırpınıp duruyoruz.

   İnsanlar birbirini eziyor ve çiğniyor! Çünkü bütün amacı enerjisini para kazanmak, mülk edinmek gibi maddi uğraşlara harcamak… İşte o zaman ne etik biliyor ne de iş ahlakı…

   İstanbul’da bir firmanın “Etik Kurulunun” denetleme süreçlerini yönetiyorum. Kurum ve işletmelerin bünyesindeki kayıpları önleyen, suiistimalleri minimuma indiren, firmanın kurumsal kimliğini koruyan ve çalışanların hayatını kolaylaştıran bir mekanizma. Yapılan araştırmalar neticesinde kayıpların ortaya çıkarılmasını sağlayan en önemli idari sistemdir. Amaç kaynakların etkin kullanımını sağlamak, itibarı, marka korumak ve kayıpları önlemektir.

   Bu nedenle iş etiği ve iş ahlakı söz konusu olunca denetçiliğim çıkar ortaya! 

   Etik tartışmalarının kökeni Sokrates’e dayanıyor. Sokrates “en yüksek iyiye” diğer bir değişle “eudomonia”ya ya ulaşmak için insanın etik davranmasının gerektiğini  söylüyor.

   Tecrübelerim iş hayatında ahlak ve etiğin birbirine karıştırıldığı yönündedir. İlk çalıştığımız iş yeri bizim iş ahlakı değerlerimizin temelini oluşturuyor. Okul hayatımızdan Locke’un ifadesi ile “tabula rassa” halinde iş hayatına geçiş yapıyoruz. İş yerindeki gözlemlerimiz ve iş yerinin kurumsal kuralları olarak bize söylenenler iş hayatı ile ilgili boş olan tahtamıza ilk yazılanlar oluyor ve bizim iş ahlakı ve etik değerlerimizi oluşturuyor. Kurum değiştirdikçe ve kurum içinde farklı pozisyonlarda çalıştıkça  “tabula rassa” yeni bilgilerle doluyor ve bizler de ilk güne nazaran çok farklı bir anlayışa sahip olabiliyoruz.

   İş hayatında her gün kural ihlalleriyle karşılaşıyoruz. Bu ihlallerin bazılarını bilerek bazılarını ise bilmeden yapıyoruz. Hakkımız olan konularda haksızlığa uğrayabiliyoruz.

   Ne yazık ki etik konusunun doğru ve yanlış sınırları tam olarak yok. Birey ve kurum ancak zarar gördüğünde  gelecekte bu olayın bir daha yaşanmaması için bir kural oluşturabiliyor. Evrensel bir kuralı benimseyebiliyor ama asla sorun olmadan bir çözüm bulmaya yanaşmıyor. Bunun nedeninin insanın sorunlu ve problemi seven bir canlı olmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum.

   Çoğu insanda “Fırtına geliyor dersiniz, gelsin o zaman bakarız” düşüncesi vardır…

   Kurumsal eğitim işletmenin çalışanlardan beklentilerini ve beklenen davranışların neler olduğunu öğretmeyi amaçlar. Eğitim sürecinde iş kıyafetinin seçimini, telefonla konuşma tekniklerini, sözlü iletişimi, sözel olmayan iletişimi ve diğer genel kuralları öğretmektedir.

   Hangimiz bu eğitimleri aldık? Yolumuzu hep kendimiz bulduk…

   Çalışanların veya yöneticilerin olumsuz ve etik olmayan davranışlar sergilediği bir işyeri düşünün. O işyerinde çalışmaktan mutlu olabilir misiniz? Ya da o işyerinde üretken ve verimli bir çalışma sergileyebilir misiniz? Mümkün değil!

   İş hayatındaki davranışları yönlendiren, onlara rehberlik eden etik prensipler standartlar olmalıdır. Yanlış bir davranış yalnızca bir kişiyi küçük düşürmekle kalmaz, mesleğe ve işe duyulan bütün güveni yok edebilir. Oysa bir işin saygınlığını yitirmesi tüm toplum için bir kayıptır. Çünkü bütün iş hayatı toplumsal yaşam için vazgeçilmezdir. 

   İnsanın amaçları doğrultusunda çalışması, maddi ve manevi gereksinimlerinin karşılanması için etik değerler ve iş ahlakının yaşamsal önemine bütün çalışanların uyması zorunludur.

   İş ahlakı, her çalışanın olabildiğince iyi olması ilkesine dayanır. 

   İş hayatında etik değerlerle saygınlık ve güvenilirlik kazanmak, aynı zamanda toplumsal yaşamda da kabul görmeyi sağlar!

   Sağlık ve Sevgiyle Kalın...



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin'

Ünlü oyuncu Aslı Enver ile eşi Berkin Gökbudak tatile çıktı. Bir mekanda çekildiği kareleri sosyal medyadan paylaşan Aslı Enver, pozuna "Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin" not...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR