Yukarı
112058

Kocaoğlu'nun 44 sayfalık savunmanın tam metni

05 Nisan 2012 10:00

İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aziz Kocaoğlu'nun savunmasını yaptığı 44 sayfalık savunmanın tam metni...

İşte tarihi savunmanını tam metni:
İZMİR 8.AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA
3 Nisan 2012 /İZMİR
Dosya No :2012/12 E
SAVUNMALARINI SUNAN : Aziz KOCAOĞLU
KONU : Savunmalarımı içerir dilekçedir.
A-) AZİZ KOCAOĞLU KİMDİR?
1. 1948 yılında Tokat'ta doğdum. 1973 yılında Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldum ve 1974 yılında İstanbul Üniversitesi’nde işletme dalında yüksek lisansımı tamamladım. 1975-1978 yılları arasında bir kamu kuruluşunda muhasebe uzmanı olarak çalıştım ve 1978-1979 yılları arasında ise özel sektörde yöneticilik yaptım. 1979 yılında kendi işimi kurdum. Ortak bir girişimle, 1986 yılında toprak sanayi dalında çalışmaya başladım.
2. Yerel düzeyde siyasi faaliyetlerim yoğunlaşıncaya kadar başarılı bir müteşebbis ve işadamı olarak ticari hayatımı sürdürdüm. Aktif politik yaşamımın başlamasıyla birlikte, işletmemin yönetimini oğluma ve profesyonel çalışanlarıma bırakarak iş yaşamımı fiilen sonlandırdım.
3. Siyasi yaşamıma çok uzun yıllar önce Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları’nda başladım. 2001-2003 yılları arasında aynı partinin Bornova İlçe Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüm. 28 Mart 2004 tarihinde düzenlenen yerel seçimler sonucunda Bornova Belediye Başkanı seçildim.
4. Çok kıymetli Ahmet Piriştina’nın vefatı nedeniyle boşalan İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na, 21 Haziran 2004 tarihinde toplanan İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin oybirliği ile aldığı kararla getirildim.
5. 29 Mart 2009 tarihinde düzenlenen yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı olarak gösterildim. % 56.7 oy oranıyla 2009-2014 dönemi için de İzmir halkının güvenoyunu alarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı görevini üstlenmeye devam ettim. Bu oy oranı, bugüne kadar İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimlerinde alınmış en yüksek oy oranıdır. Bu oran, kanımca değerli hemşerilerimin bana duydukları güveni de tescil etmektedir.
B-) BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ TEŞKİLATININ HUKUKİ DAYANAKLARI
6. Anayasa’nın 127 nci maddesinin birinci fıkrasında, mahalli idarelerin il, belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere, kuruluş esasları kanunla belirtilen, karar organları kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileri oldukları; ikinci fıkrasında mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği; beşinci fıkrasında ise merkezi idarenin mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının kurulması ve mahalli ihtiyaçların karşılanması amacıyla kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahip olduğu kurallarına yer verilmiştir.
7. Belediyelerin kuruluşu, organları, yönetimi, görev, yetki, sorumluluk ve imtiyazları ile çalışma usul ve esasları hakkındaki temel kanun 5393 sayılı Belediye Kanunu’dur. Yasa koyucu nüfusu belirli bir büyüklüğün üzerindeki kentlerde belediye hizmetlerinin hemşerilere planlı, programlı, verimli, etkin ve uyum içinde götürülebilmesini sağlamak amacıyla ayrı bir yerel yönetim örgütlenmesi öngörmüş ve büyükşehir belediyelerinde uygulanmak üzere 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nu çıkartmıştır.
8. Büyükşehir belediyelerinde asıl olarak büyükşehir belediyeleri için özel kanun olan 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu uygulanmakla birlikte, 5216 sayılı Kanun’un 28 nci maddesindeki, “Belediye Kanunu ve diğer ilgili kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri ilgisine göre büyükşehir, büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyeleri hakkında da uygulanır” hükmü gereği, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 5216 sayılı Kanun’a aykırı olmayan hükümleri büyükşehir belediyelerinde de uygulanmaktadır.
9. Belediye, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 3/a maddesinde, “Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini, ifade eder” şeklinde tanımlanırken; büyükşehir belediyesi 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 3/a maddesinde, “En az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan, bu belediyeler arasında koordinasyonu sağlayan; kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan; idarî ve malî özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisini ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
10. Gerek Anayasa’da yapılan yerel yönetim düzenlemesinde, gerek 5216 ve 5393 sayılı kanunlarda yapılan tanımlarda belediyelerin; (i) mahalli müşterek ihtiyaçları karşılamak üzere kurulan, (ii) karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, (iii) idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişileri oldukları belirtilmektedir.
11. Mahalli müşterek ihtiyaçları karşılaması: Anayasa Mahkemesi’nin 26.6.2002 tarihli E.2001/377, K.2002/59 sayılı kararında, Anayasa’nın 127 nci maddesinde belirtilen “mahalli müşterek ihtiyaç” kavramına açıklık getirilerek, “Maddede belirtilen yerinden yönetim ilkesi yerel yönetimlerin özerkliğini vurgulamakta, mahalli müşterek ihtiyaç kavramı da, herhangi bir yerel yönetim biriminin sınırları içinde yaşayan kişi, aile, zümre ya da sınıfın özel çıkarlarını değil, aynı yörede birlikte yaşamaktan doğan eylemli durumların yarattığı, yoğunlaştırdığı ve güncelleştirdiği,
özünde yerel ve kamusal hizmet karakterinin ağır bastığı ortak ihtiyaç ve beklentileri ifade etmektedir” denilmiştir.
12. Bu bağlamda, belediye ve büyükşehir belediyeleri, özünde yerel ve kamusal hizmet karakterinin ağır bastığı ortak ihtiyaç ve beklentileri idari ve mali özerklik içinde karşılayan yerel yönetim birimleridir.
13. Belediyeye yasalarla verilen görevlerin harcamayı gerektirdiği ve dolayısıyla gider yapabilmenin gelirle mümkün olduğu göz önüne alındığında, yerel özerkliğin idari ve mali olmak üzere iki boyutunun olduğu ortaya çıkar.
14. İdari özerklik Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, özerk yerel yönetimlerin seçimle oluşmuş kendi karar organları ile serbestçe karar alabilmelerini ifade ederken; mali özerklik ise yerel yönetimlerin merkezi idareden ayrı gelir kaynaklarına sahip olmalarını ve yasal düzenlemeler çevresinde kendi organlarının kararları çerçevesinde bütçelerini yaparak harcamada bulunabilmelerini gerekli kılar. Gerçekten de özerk bir idarenin alacağı kararların serbestliği, görev ve sorumluluklarıyla orantılı öz gelir kaynaklarına sahip olmasına; aldığı kararları uygulayabilmesi ise yeterli mali gücünün bulunmasına bağlıdır. Dolayısıyla, idari ve mali özerklik, birbirine bağlı ve birbirini tamamlayan bir nitelik taşımaktadır. Diyebiliriz ki, yerel topluluğun yerel düzeydeki kamusal işlerinin seçimle oluşmuş organları tarafından kararlaştırılarak yürütülmesi ve bunu gerçekleştirebilecek ekonomik ve mali kaynaklara sahip olması hem yerel özerkliğin hem demokratik toplum yaşamının gereğidir.
15. Nitekim Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı yerel özerkliği, idari ve mali bütünlüğü içinde kapsamakta ve Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin tümünün paylaştığı demokratik ilkelerden biri olarak nitelemektedir.
16. Türkiye, 21.11.1988 tarihinde imzaladığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın onaylanmasını bazı maddelerine çekince koyarak 8.5.1991 tarihli ve 3723 sayılı Kanun’un 1 nci maddesiyle uygun bulmuş; çekince koyduğu maddelerin ileride kabulü için ise aynı Kanunun 2 nci maddesiyle Bakanlar Kurulu’na yetki vermiştir.

C-BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN GÖREV VE YETKİLERİ
17. Bilindiği üzere “Kamu Yönetimi Reformu” kapsamında belediye kanunları değiştirilmiştir. 1930 yılından beri yürürlükte olan 1580 sayılı Belediye Kanunu, 03.07.2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ile, 1984 yılından beri yürürlükte bulunan 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun ise 10.07.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır.
18. 5393 ve 5216 sayılı kanunların, 1580 ve 3030 sayılı kanunlardan temel farkı, belediyelerin görev, yetki, sorumluluk ve imtiyazları ile beledi hizmetleri üretme usullerindedir.
19. Belediyelere diğer kanunlarla verilenler hariç, 1580 sayılı Kanun’un 15 nci maddesinde tek tek sıralı 76 ayrı görev verilmiş ve bunlar zaman içinde yapılan eklemelerle 81 göreve çıkarılmıştı. Maddede belediyelerin görevlerinin tek tek sıralanmasının nedeni, kamu hizmetleri konusunda genel yetkinin merkezi idarede olması, belediyelerin yapacakları hizmetlerin ise tek tek sayılarak belediyelerin merkezi idarenin görev alanına girmelerinin engellenmesidir. Bu görevlerden 59’u tüm belediyeler için zorunlu; 7’si gelir düzeyine göre zorunlu, 14’ü ise isteğe bağlıdır. Zorunlu görevler yerine getirilmeden isteğe bağlı görevlere ödenek ayrılamayacağı ve harcamada bulunulamayacağı ise kanunun idari vesayetle denetim altına alınmış temel kuralıdır.
20. 1580 sayılı Kanun’un 15 nci maddesinde tek tek sıralanan görevler incelendiğinde, bunların; (i) kentsel altyapı ve imar, ulaşım, çevre sağlığı ve temizlik, zabıta, itfaiye, nikâh, defin ve mezarlıklar gibi mahalli müşterek nitelikteki geleneksel beledi hizmetler; (ii) beldede yaşayanların medeni ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik sosyal ve kültürel hizmetler; (iii) yerel kalkınmayı sağlamaya ve kentin ekonomik ve ticari hayatını toplum yararına düzenlemeye yönelik ekonomik ve ticari hizmetler olduğu anlaşılabilmektedir.
21. 5393 sayılı Kanun’da ise, merkezi idareye ait görevlerin yerelleştirilerek belediyenin görev ve yetkilerinin artırılması hedeflenmiştir. Bu amaçla, belediyenin görevleri 5393 sayılı Kanun’un 14 ncü maddesinin birinci fıkrasında, “Belediye, mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla” denildikten sonra iki fıkra halinde düzenlenmiştir.
22. Birinci fıkranın (a) bendinde geleneksel belediye hizmetlerinden, “imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel altyapı; coğrafi ve kent bilgi sistemleri; çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; nikâh, meslek ve beceri kazandırma” hizmetleri spesifik olarak sıralandıktan sonra esas olarak merkezi idarenin görev alanına giren, ancak yerelleşme ile birlikte yerel yönetimlere devri öngörülen; “sosyal hizmet ve yardım, kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi” hizmetlerine genel ifadelerle yer verilerek belediyenin bu hizmetleri yapacağı veya yaptıracağı belirtilmiştir.
23. Fıkranın (b) bendinde ise daha önceleri merkezi idareye ait olan, ancak 5393 sayılı Kanun’la yerelleşen, “Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesis açabilir ve işletebilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihi dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir. Gerektiğinde, öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir” görevlerine yer verilmiştir.
24. Öte yandan, Kanun’un 15 nci maddesinde belediyelere geniş ve esnek yetkiler verilmenin yanında, 1580 sayılı Kanun’la kıyaslanamayacak geniş bir imtiyaz alanı tanınmıştır.
25. Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları ise 3030 sayılı Kanun’a göre artırılarak, 5216 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinde (a)’dan (z)’ye 23 bent halinde düzenlenmiştir. Öte yandan, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14 ncü maddesinde, belediyelere verilen görev ve sorumluluklar, 5216 sayılı Kanun’un 28 nci maddesindeki, “Belediye Kanunu ve diğer ilgili kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri ilgisine göre büyükşehir, büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyeleri hakkında da uygulanır” hükmü gereği büyükşehir belediyelerinin de görev ve sorumlulukları arasında yer almakta; ayrıca, 5216 sayılı Kanun’un 10 ncu maddesindeki “Büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyeleri; görevli oldukları konularda bu kanunla birlikte Belediye Kanunu ve diğer mevzuat hükümleri ile ilgisine göre belediyelere tanınan yetki, imtiyaz ve muafiyetlere sahiptir” hükmü gereği, 5393 sayılı Kanun’un 15 nci maddesinde belediyelere tanınan yetki ve imtiyazlar büyükşehir belediyeleri için de geçerlilik taşımaktadır.

D-) BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE HİZMETLERİNİN DAYANAKLARI VE KAPSAMI
26. 1580 ve 3030 sayılı kanunlar için “yapmak ve işletmek” kanunları nitelemesi kullanılır ise, 5393 sayılı Kanun ile 5216 sayılı Kanun için kullanılabilecek niteleme, “yapmak, yaptırmak; işletmek, işlettirmek; kurmak, kurdurmak” olmak durumundadır.
27. 5393 sayılı Kanun’da belediyelerin görevlerinin düzenlendiği 14 ncü madde ile belediyelerin yetki ve imtiyazlarının düzenlendiği 15 nci maddede ve 5216 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinde yapmak, işletmek, kurmak şeklinde yer alan ifadeler, hizmet ve tesislerin belediye tarafından yapılacağı, işletileceği ve kurulacağına işaret ederken; yaptırmak, işlettirmek ve kurdurmak ifadeleri ise doğrudan ihaleye göndermede bulunmaktadır.
28. 5216 ve 5393 sayılı kanunlarda, idari hizmet üretme usulü, bir yandan belediye ihaleleri ve belediye şirketleri temelinde ticari hizmet üretme usulüyle ikame edilirken; diğer yandan idari hizmet üretme usulü esnek çalışma ve ücretlilik ilişkileriyle baskı altına alınmaktadır.
29. 5393 sayılı Kanun’un 71 nci maddesinde, belediyenin özel gelir ve gideri bulunan hizmetlerini İçişleri Bakanlığı’nın izniyle bütçe içi işletme kurarak yapabileceği belirtilerek, 1580 sayılı Kanun’a paralel bir düzenleme getirilmiştir. Sözü edilen hüküm, 5216 sayılı Kanun’un 28 nci maddesindeki “Belediye Kanunu ve diğer ilgili kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri ilgisine göre büyükşehir, büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyeleri hakkında da uygulanır” hükmünden dolayı büyükşehir belediyeleri için de geçerlidir.
30. Belediyelere görev olarak verilen mahalli müşterek ve medeni ihtiyaçların bir kısmı kamusal mal niteliğinde iken; bir kısmı ise yarı kamusal mal niteliğindedir. Yarı kamusal malların temel özelliklerinden biri fiyatlandırılabilmesidir. Şehir içi ulaşım, su ve kanalizasyon işleri, belediye mezbahası, akaryakıt istasyonu, belediye hastane ve eczanesi, sosyal konut ve ekmek üretimi, tanzim satış mağazası, eğlence yerleri ile belediye sineması ve tiyatrosu gibi beledi hizmetler bu kapsamdadır. Dolayısıyla belediyeler özel gelir ve gideri olan bu kapsamdaki hizmetleri belediye bütçesi ve hesap planı kapsamında doğrudan ifa edebilecekleri gibi, gelir ve giderlerinin belediye gelir ve giderlerinden ayrı tutulduğu belediye bütçesi içinde işletme kurarak da yürütebilirler.
i) Belediyelerin Belediye İktisadi Teşebbüsleri Eliyle İdari Hizmet Üretmesi
31. Belediye İktisadi Teşebbüsleri’nin kökeninde, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul, İzmir ve Adana illeriyle Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara için yabancılara verilen belediye hizmetlerine ilişkin imtiyazların, 1930’ların ikinci yarısından itibaren satın alınarak belediyelere devri yatmaktadır.
32. İstanbul’un su ihtiyacının karşılanması amacıyla 1868 yılında “Dersaadet Anonim Su Şirketi”ne verilen imtiyaz, şirketin sözleşme hükümlerini yerine getirmemesi ve bunda direnmesi üzerine 1932 yılında satın alınarak 27.05.1933 tarih ve 2226 sayılı Kanun’la kurulan İstanbul Belediyesi’ne bağlı Sular İdaresi (İSİ)’ne devredilmiştir. Bunu 1888 yılında “Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi”ne verilen imtiyazın 1937 yılında satın alınması ve 11.04.1938 tarih ve 3359 sayılı Kanun’la İSİ’ye devri izlemiştir. İSİ ise 1981 yılında 2560 sayılı Kanun’la kurulan İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Genel Müdürlüğü’ne devredilmiş ve 5.6.1986 tarih ve 3305 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle 2560 sayılı İSKİ Kanunu’nun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanması sağlanmıştır.
33. 1869 yılında yapımı ve işletmesi için yabancılara imtiyaz verilen İstanbul Tünel Tesisleri ile Tramvay İşletmesi 1939 yılında 3645 sayılı Kanun ile millileştirilmiş ve bir süre katma bütçeli idare şeklinde hizmet verdikten sonra tüzel kişiliğe sahip İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmesi (İETT) Umum Müdürlüğü kurularak İstanbul Belediyesi’ne devredilmiştir. 1945 yılında ise Yedikule ve Kurbağalıdere havagazı fabrikaları ile İstanbul ve Anadolu havagazı dağıtım sistemleri millileştirilerek İstanbul Belediyesi’ne bağlı Havagazı İşletmesi Umum Müdürlüğü kurulmuş; Genel Müdürlük, 27.06.1984 tarih ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun Geçici 1 nci maddesi ile İETT’ye devredilmiş; havagazı üretim ve dağıtımı 1993 yılına kadar İETT bünyesinde sürdürülmüştür.
34. 24.06.1943 tarihinde İzmir Tramvay ve Elektrik Türk Anonim Şirketi imtiyaz ve tesisatı, 8.11.1943 tarihinde ise İzmir Suları Türk Anonim Şirketi imtiyaz ve tesisatı satın alınmış ve satın alma sözleşmeleri sırasıyla 4483 ve 4583 sayılı kanunlarla onaylanmıştır. Bunlar için Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı katma bütçeli geçici işletmeler kurulmuş ve geçici işletmeler 1.1.1945 tarihinde tüm hak ve borçlarıyla İzmir Belediyesi’ne devredilmiştir. Tramvay ve Elektrik İşletmesi ile Su İşletmesine aynı yıl Havagazı İşletmesi de eklenerek katma bütçeli İzmir Belediyesi Elektrik, Su, Havagazı, Otobüs ve Tramvay İşletmesi (ESHOT) Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
35. TBMM’nin açıldığı, Kurtuluş Savaşı’nın yürütüldüğü, Cumhuriyetin ilan edildiği süreçte Ankara, bir Anadolu kasabasıydı ve bu yıllarda Ankara’nın elektrik enerjisi yoktu. Savaştan yeni çıkılmıştı ve elektrik üretimine tahsis edilecek kaynak da bulunamamıştı. 1925 yılında yabancı bir firmaya elektrik üretim ve dağıtımı imtiyazı verildi; bunu 1929 yılında havagazı üretim ve dağıtımı imtiyazı izledi. 1942 yılında ise söz konusu imtiyazlar satın alındı ve 16.12.1942 tarih ve 4325 sayılı Kanun ile tüzel kişiliğe sahip Ankara Elektrik ve Havagazı İşletme Müessesesi (EGO) Genel Müdürlüğü kurularak Ankara Belediyesi’ne devredildi.
36. Ankara’nın su hizmetleri ise 6 Nisan 1949 tarih ve 5363 sayılı Kanun ile Ankara Belediyesi’ne bağlı Ankara Sular İdaresi (ASU) tarafından yürütülmekte iken, 2560 sayılı İSKİ Kanunu’nda 3305 sayılı Kanun’la 1986 yılında yapılan değişikle, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdürlüğü kuruldu.
37. Özetle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İETT ve İSKİ, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı EGO ve ASKİ, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ESHOT ve İZSU ile diğer büyükşehir belediyelerine bağlı su ve kanalizasyon idareleri, belediye iktisadi teşebbüslerini oluşturmakta ve bunların temelinde ise yabancılara verilen imtiyazların Düyun-u Umumiye borçlarının ödenmesinden sonra millileştirilerek belediyelere devri yatmaktadır.
38. Bunlar da fiyatlandırılabilen yarı kamusal hizmetler ürettiklerinden belediye bütçesi içinde kurulan işletmelere benzemektedirler. Belediye bütçesi içinde kurulan belediye işletmelerinden farkları, büyükşehir belediyelerine bağlı olmakla birlikte, ESHOT hariç tamamının bağlı oldukları belediye tüzel kişiliğinden ayrı tüzel kişiliklerinin olmasıdır. Ticaret Kanunu hükümlerine göre ticari şirket olarak kurulmamışlar; tamamına ait özel kuruluş kanunu bulunmaktadır. Kuruluş kanunlarında faaliyetlerini kamu hukukuna tabi olarak idari süreçler içinde ve kamu personeli eliyle yürütmeleri öngörülmüştür.
ii) Belediyelerin Ticari Hizmet Üretme Usulleri
39. Belediyelerin ticari hizmet üretme usulü, belediyenin ihalelerle gerçek ve tüzel kişiler ile belediye şirketlerine yaptırdığı hizmetler ile belediye şirketlerine ihalesiz verdiği hizmetlerden oluşmaktadır.
40. Belediyelerin ticari hizmet üretme usullerinden birincisi ve asli olanı, satım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlerini 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na; mal veya hizmet alımları ile yapım işlerini ise 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre gerçek ve tüzel kişilere (belediyenin ticari şirketleri dahil) ihale ile yaptırması şeklinde olmaktadır.
41. İkincisi ve istisnai olanı ise, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26 ncı maddesinde belirtildiği üzere, büyükşehir belediyesinin mülkiyetindeki veya tasarrufundaki hafriyat sahalarının, toplu taşıma işlerinin, sosyal tesislerin, büfe, otopark ve çay bahçelerinin belediye ve bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere ihalesiz olarak belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletmesinin devredilmesi şeklinde olmaktadır. Büyükşehir belediyelerinin kuruluşuna katıldığı şirketlere, hissesine düşen sermaye yükümlülüğünü karşılamak üzere malvarlığındaki taşınmazların sermaye olarak konarak işletme hakkının devredilmesi de bu kapsamda değerlendirilebilir.
42. Garip ama gerçektir; belediyelerin ticari şirket kurmalarına açıkça veya örtülü bir şekilde yetki ve izin veren yasal bir düzenleme -1580 sayılı Kanun’un 19 ncu maddesinin (5) nolu bendine 1988 yılında yapılan değişiklikle getirilen belediye sınırları içinde otobüs, omnibüs, otokar, tünel troley ve füniküler ile yolcu naklinin belediyenin kuracağı şirketler eliyle de yapılabileceği hükmü dışında, ne 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda, ne 3030 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda, ne de herhangi bir başka yasal düzenlemede yer almamaktadır.
43. Belediyeler ticari şirketleri, 1580 sayılı Kanun’da belediyelerin hakları, yetkileri ve imtiyazlarının düzenlendiği 19 ncu maddesinin birinci fıkrasının (1) nolu bendindeki; “Belediye idareleri kanunun kendilerine tahmil ettiği vazife ve hizmetleri ifa ettikten sonra belde sakinlerinin müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tesviye edecek her türlü teşebbüsatı icra ederler” hükmüne dayanarak kurmuşlardır.
44. Madde metninde geçen “teşebbüsatı icra ederler” ifadesi, 1970’lerin ikinci yarısına kadar tartışmasız bir şekilde ‘girişimde/faaliyette bulunurlar’ biçiminde anlaşılırken; 1980’lerden sonra egemen olan liberalleşmeye dayalı olarak kamu kesiminin kuralsızlaştırılması sürecinde anlam değişikliğine uğratılarak ‘şirket kurarlar’ şeklinde yorumlanmıştır.
45. Bunun temelinde ise, 1980 yılından itibaren Türkiye ekonomisinin liberalleşme sürecine girmesi yatmıştır. Kentler büyür ve dolayısıyla belediyelerin beledi hizmetleri götüreceği alan ve nüfus artarken, belediyelerin memur ve işçi kadroları dondurularak ek kadrolar verilmemiş; emekli olanların kadroları iptal edilmiş; liberalleşmenin giderek yerleştiği bir ortamda belediyeler şirket kurmaya zorlanmıştır.
46. Belediyelerin şirketleşmesinden, istihdamın esnekleştirilerek iş güvencesinden yoksun çalışan ve dolayısıyla şirkete mahkûm olan çalışanlar yoluyla üretkenliğin artırılması ve çalışanlara yapılan asgari ücret düzeyindeki ödemeler yoluyla işgücü maliyetinin düşürülmesi hedeflenmiştir.
47. Belediyeler ise istihdamın esnekleştiği ve dolayısıyla işe alma ve işe son vermenin kolaylaştığı ve beledi hizmetleri kamu hukukunun dışında kuralsız üretebilmenin mümkün hale geldiği bu süreçte şirketleşmeye hız vermişlerdir. Öyle ki, belde nüfusu 5.000’in altında olan belediyeler dahi şirket kurmuşlardır.
48. Şirketleşmenin yaygınlaşarak kontrolden çıkmaya başlamasıyla ise, 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu’nun 26 ncı maddesinin dördüncü fıkrasıyla, belediye ve diğer mahalli idarelerin ve bunların kurdukları birliklerin ticari amaçla faaliyette bulunmak üzere ticari kuruluşlar kurmaları, mevcut veya kurulacak şirketlere sermaye katılımında bulunmaları Bakanlar Kurulu’nun iznine tabi kılınmıştır. Bekleneceği üzere Bakanlar Kurulu bu yetkisini siyasi olarak kullanmış; kendinden olan belediyelere şirket kurma iznini kolayca verirken; kendinden olmayanların ise şirket kurmalarını engelleme yoluna gitmiştir.

E-) İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ HİZMET USULLERİ VE DAYANAKLARI
49. İzmir, ülkemizin 3.büyük kenti olup binlerce yıllık bir geçmiş üzerine inşa edilmiş kökleri çok derinlerde olan devasa bir çınardır. Gölgesinde milyonlarca İzmirlinin yaşadığı, çok büyük ve önemli bir coğrafyayı içine alan, Türkiye’nin en batısında bulunmasına rağmen, herkesin gıptayla izlediği, takip ettiği her şeyiyle demokratik ve çağdaş bir kenttir. Pek çokları açısından ise bu saydıklarımın yanısıra, güçlü bir lokomotif ve korunaklı bir sığınaktır.
50. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin birçok şirketi bulunmaktadır. GRAND PLAZA A.Ş., 1985 yılında turizm tesisleri ve seyahat acenteleri kurmak ve işletmek, gıda üretiminde bulunmak, bar, cafe, restoran, çay bahçesi işletmeciliği yapmak üzere; İZBELKOM A.Ş., 1986 yılında, çevrenin koruması, düzenlenmesi, iyileştirilmesi amacıyla projelendirme, uygulama ve danışmanlık hizmetleri yürütmek üzere; EGE ŞEHİR PLANLAMA A.Ş., 1987 yılında şehir planlama, proje, müşavirlik ve kontrollük hizmetleri ile elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesisleri kurmak üzere; İZBETON A.Ş., 1990 yılında yol, köprü, alt ve üst geçit ile çevre düzenlemesi yapmak, asfalt, hazır beton, parke, bordür vb. altyapı malzemelerini üretmek üzere; İZFAŞ A.Ş. 1990 yılında İzmir’in fuarcılık hizmetlerini yürütmek üzere; İZULAŞ A.Ş. 1990 yılında kentiçi ulaşım, akaryakıt istasyonu ve otopark işletmeciliği işlerini yürütmek üzere; İZELMAN A.Ş., 1992 yılında temizlik ve hizmet işleri ile ana okulu ve otopark işletmeciliği yapmak, kültürel ve sanatsal organizasyon işlerini yürütmek üzere; İZDENİZ A.Ş., 1999 yılında TDİ’den devralınan İzmir Körfez Hattı Deniz Yolu ile Şehir İçi Yolcu ve Araç Taşımacılığı hizmetlerini yürütmek üzere;
ÜNİBEL A.Ş., 1994 yılında kent bilgi sistemleri proje ve uygulamalarının gerçekleştirilmesi, bilişim alanında projelendirme, uygulama, teknik destek ve danışmanlık hizmetleri yapmak üzere; İZENERJİ A.Ş., yer altı sıcak su kaynaklarını çıkarmak, jeotermal enerji üretiminde bulunmak, gerçek ve tüzel kişilere temizlik ve bakım hizmetleri vermek, kültürel ve sanatsal faaliyetlerde bulunmak üzere; İZMİR METRO A.Ş., 2000 yılında İzmir metrosunu işletmek üzere kurulmuştur. İzmir Büyükşehir Belediyesi, son dönemde kamu kurumlarıyla “yarı yarıya” ortaklık modeliyle kurduğu şirketlerde önemli başarılara imza atmıştır. 2005 yılında Belediyemiz ve İl Özel İdaresi’nin yüzde 50’şer ortaklığıyla kurulan İZMİR JEOTERMAL A.Ş., bu birlikteliğin oluşturduğu sinerji ile kısa sürede çok önemli yatırımlara imza atmıştır. Ülkenin en büyük kent içi toplu taşıma projesi olan 80 kilometrelik Aliağa-Menderes Raylı Sistem Hattı’nın işletimi için 2008 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TCDD’nin yüzde 50’şer ortaklığıyla kurulan İZBAN şirketi ise bir kamu kuruluşu ile bir yerel yönetimin kurduğu ilk ortaklık olarak Türkiye’de örnek bir model oluşturmuştur.
51. Yukarıda İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan şirketlerin nerdeyse tamamının, 1580 ve 5393 sayılı belediye kanunları ile 3030 ve 5216 sayılı büyükşehir belediyesi kanunlarında belediyelere görev olarak verilen hizmet alanlarında kurulduğu gözlenmektedir.
52. Nitekim, 5393 sayılı Kanun’un 70 nci maddesinde, “Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir.” denilmiş ve aynı hükme 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26 ncı maddesinin ilk tümcesinde aynı ifadelerle yer verilerek, bir yandan mevcut ve kurulacak olan ticari şirketler yasal dayanağa kavuşturulurken; diğer yandan belediyelerin şirket kurmaları belediyelere görev olarak verilen alanlar ile sınırlandırılmıştır.
53. Öte yandan, 5216 sayılı Kanun’un 26 ncı madde gerekçesinde, “Madde ile bir taraftan büyükşehir belediyelerinin hizmetlerini daha etkili, verimli ve ekonomik şartlarda sunmasına ve kaynak yaratmalarına yardımcı olmak amacıyla sermaye ortaklığı kurmasına izin verilmekte; diğer taraftan kurulacak ortaklığın belediyenin görev alanıyla ilgili olması şartı getirilerek şirket kuruluşunun disiplin altına alınması ve belediyelerin haksız rekabete yol açmalarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
54. Doğal olarak, madde hükmü gereğince belediyelerin kurdukları veya ortak oldukları şirketlerden, belediyenin görev alanıyla ilgili olmayan şirketleri tasfiye etmesi veya ortaklıktan çekilmesi gerekecektir” denilmiştir.
55. Yukarıda yer alan madde hükmüne ve gerekçesine göre, büyükşehir belediyelerinin belediye hizmetlerini belediye şirketleri eliyle yürütmesi, hizmetlerin daha etkili, verimli ve ekonomik sunulmasıyla sonuçlanmakta; ayrıca, belediye şirketleri belediyenin kaynak yaratmasına da yardımcı olmaktadır. Bununla birlikte, belediye şirketlerinin piyasada haksız rekabete yol açmasının önüne geçmek için belediyelerin, görev alanıyla ilgili alanlarda şirket kurmalarına izin verilmekte, ilgili olmayanların ise tasfiye edilmesi veya belediyenin ortaklıktan çekilmesi öngörülmektedir.
56. Belediye şirketleri, belediyelerin görev alanıyla ilgili alanlarda kurulacak ve belediye hizmetlerinin daha etkili, verimli ve ekonomik sonuçlanması belediye hizmetlerinin belediye şirketleri eliyle sunulmasından geçecek ise, belediye hizmetlerini belediye şirketlerinin sunabilmesi nasıl sağlanacaktır? Temel soru budur.
57. Belediyeler, kamu hukukuna tabi kamu tüzel kişileridir. Ticari şirketler ise özel hukuk hükümlerine tabi özel hukuk tüzel kişileridir. Belediyeler ile ticari şirketleri arasındaki ilişki, sermayeye dayalı sahiplik ilişkisidir. Bu bağlamda belediyeler, ticari şirketlerine belediye kaynaklarından sermaye tahsis etmekte; şirketler söz konusu sermaye ile hizmetleri yürüteceği tesisler kurmakta, makine ve teçhizat edinmekte ve personel istihdam etmektedir. Bu yanıyla belediye şirketinin malvarlığı, belediyenin malvarlığıdır.
58. Belediyelerin belediye şirketleri eliyle yürüteceği hizmetler ise, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabidir. Belediye şirketleri ile piyasada faaliyet yürüten diğer şirketlerin belediye ile ilişkilerinin hukuki niteliği arasında hiçbir fark bulunmadığından, 2886 ve 4734 sayılı kanunlarda belediyelerin şirketleri lehine ayrımcılık yapmaları da hukuken yasaklanmış bulunmaktadır.
59. Bu durumda görev ve hizmetleri 5393 ve 5216 sayılı kanunlarda yazılı kamu tüzel kişisi büyükşehir belediyeleri, bu görev ve hizmetlerini kendinden ayrı özel hukuk tüzel kişisi olan ticari şirketlerine gördürebilmelerinin yolu belediyelerin ihalelerini şirketlerinin kazanmasından geçmekte; belediye şirketinden başka bir firmanın kazanması durumunda belediye şirketinin ve dolayısıyla belediyenin üretim kapasitesi atıl kalarak belediye şirketi zarar ederken; belediyenin mal varlığı da şirketlerin zararı miktarında azalmaktadır.
60. Öyleyse, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 25, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 16 ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 11 şirketi, sermayelerinin sahibi olan belediyelerin açmış oldukları ihaleleri nasıl kazanabilmektedirler? Sorulması gereken ikinci soru budur.
61. Bu durumlar, yasa koyucu tarafından da bilinmektedir. Bilinmediği hiçbir şekilde ileri sürülemez. 5216 ve 5393 sayılı kanunlar, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti tarafından TBMM Başkanlığı’na kanun tasarısı olarak sevk edilmişlerdir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mevcut 25 şirketinden 8 adedi [İSTAÇ A.Ş. (1994), KİPTAŞ A.Ş. (1994), UGATEM A.Ş. (1995), AĞAÇ A.Ş. (1997), BELTUR A.Ş. (1997), BİMTAŞ A.Ş. (1997), BOĞAZİÇİ YÖNETİM A.Ş. (1997), SAĞLIK A.Ş. (1998)], Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı yaptığı 1994 – 1998 yılları arasında kurulmuş ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin diğer şirketleri gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin açmış olduğu ihaleleri kazanarak var olmuşlardır. Sayın Başbakan’ın belediye ihalesi, belediye şirketi ilişkileri bağlamında 4 yıllık uygulamaya dayalı ve yeni sekiz şirket kurma destekli azımsanamayacak deneyimleri vardır.
62. Bunun içindir ki, belediyenin her türlü ihtiyaçlarının karşılanmasının ihale mevzuatına tabi olduğu bilindiği halde, 5216 ve 5393 sayılı kanunlarda belediyelere belediyenin görev alanıyla ilgili olan alanlarda şirket kurma izni verilirken; belediyenin görev alanıyla ilgili olmayan alanlarda şirket kurma yasağı getirilmiştir. Böylece belediye şirketleri, ağırlıklı olarak belediye ihalelerine mecbur bırakılmıştır.
63. Büyükşehir belediyelerinin ticari hizmet üretme usullerinden ikincisi ve tali olanı ise, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26 ncı maddesinde belirtildiği üzere, büyükşehir belediyesinin kendine ait büfe, otopark ve çay bahçelerini belediye ve bağlı kuruluşlarının % 50 sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere ihalesiz olarak belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletmesinin devredilmesi şeklinde olmaktadır. 29.03.2011 tarihli ve 6215 sayılı Kanun’un 21 nci maddesiyle bunlar arasına hafriyat sahaları, toplu ulaşım hizmetleri, sosyal tesisler de eklenmiş ve maddede geçen “kendine ait” ibaresi, “mülkiyetindeki veya tasarrufundaki” şeklinde değiştirilmiştir.
64. Büfe, otopark, çay bahçeleri ve sosyal tesis işletmeciliği belediyenin geleneksel mahalli müşterek beledi hizmetleri arasında yer almaktadır. Buraların işletmesinin, belediye şirketlerine ihalesiz bir şekilde verilmesinin nedenlerinden birincisi, beledi hizmetlerin, belediyenin belirlediği fiyatlar üzerinden belediye kontrolünde hemşerilere sunulmasının sağlanması; ikincisi ise örgütlü suçların yoğun olduğu büyükşehirlerde buraların suç örgütleri tarafından kara para aklama, bağımlılık yapıcı maddeler pazarlama, değişik amaçlarla suç işleme amacıyla kullanma vb. amaçlarla kullanılmasının önüne geçilmek istenmesi; başka bir anlatımla suç işlemek amacına aracılık etmesinin engellenmesidir.
65. Toplu ulaşım hizmetlerinin madde metnine dahil edilmesinin nedeni, büyükşehir belediyelerinde İETT, EGO, ESHOT gibi belediye kuruluşları eliyle kamu hukukuna tabi süreçlerde yürütülen toplu taşıma hizmetlerinin özel hukuk tüzel kişisi belediye şirketleri eliyle ticari esaslar dahilinde yürütülmesinin sağlanmasıdır.
F-) İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN TEŞKİLAT YAPISI
66. Büyükşehir belediyesinin teşkilatı, 5216 sayılı Kanunun 21 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Büyükşehir belediyesi teşkilatı; norm kadro esasına uygun olarak genel sekreterlik, daire başkanlıkları ve müdürlüklerden oluşur.” şeklinde düzenlenmiştir. Büyükşehir belediyesi teşkilatına, Büyükşehir Belediye Meclisi, Belediye Encümeni, Belediye Başkanı ve Başkan danışmanlarını eklemek gerekir.
i-) Büyükşehir Belediyesi İdaresi
67. İzmir Büyükşehir Belediyesi idaresi ise, büyükşehir belediyesi teşkilatına, büyükşehir belediyesinin bütçe içi fon, döner sermaye ve katma bütçeli işletmeleri ile ayrı kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulan su ve kanalizasyon idareleri ve özel kanunlarla kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip ESHOT (tüzel kişiliği yok) gibi toplu ulaşım hizmetlerini yürüten bağlı kuruluşlarının dahil edilmesiyle oluşur.
68. Bu bağlamda büyükşehir belediyesi idaresi, büyükşehir belediyesi teşkilatı ve bütçe içi işletmeleri ile bağlı kuruluşlarından meydana gelmektedir.
ii-) Büyükşehir Belediyesi Malvarlığı
69. Büyükşehir belediyesinin mal varlığı ise, büyükşehir belediyesi idaresinin mal varlığına, büyükşehir belediyesinin ortağı olduğu şirketlerin mal varlığının eklenmesinden oluşur. 5393 sayılı Kanun’un 18 nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendine göre, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na tabi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına; (j) bendine göre ise, belediyeye ait şirket, işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar verme belediye meclisinin yetkisindedir. Belediyeler, öz kaynaklarını ortağı olduğu şirketlere ortaklıkları oranında sermaye olarak tahsis ederek şirket kurmaktadırlar. Bu yanıyla büyükşehir belediyesi şirketinin malvarlığı, sermayenin sahibi olan ortakların malvarlığıdır. Büyükşehir belediyesi şirketlerinin ortakları ise, büyükşehir belediyeleri ile büyükşehir belediyesinin kurduğu şirketlerden oluştuğundan ve şirketlerin kar ve zararları ortakların kar ve zararı olduğundan, şirketlerin tüm malvarlığı büyükşehir belediyesinin mal varlığı arasında yer almaktadır.
iii-) Büyükşehir Belediye Başkanının Görev ve Yetkileri ile Sorumlulukları
70. 5216 sayılı Kanunun 17 nci maddesine göre, büyükşehir belediye idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisi olan belediye başkanı, 18 nci maddesine göre;
71. Görev ve yetkilerine ek olarak 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 38 nci maddesiyle belediye başkanına verilen görev ve yetkileri yerine getirirler.
72. Belediye başkanının sorumluluğu ise 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda düzenlenmiştir.
73. 5018 sayılı Kanun’un “Hesap verme sorumluluğu” başlıklı 8 nci maddesinde, “Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır” denilmiş; üst yöneticilerin iyi yönetim/performans sorumluluğunun düzenlendiği 11 nci maddesinde ise aynen, “Bakanlıklarda müsteşar, diğer kamu idarelerinde en üst yönetici, il özel idarelerinde vali ve belediyelerde belediye başkanı üst yöneticidir. Ancak, Millî Savunma Bakanlığı’nda üst yönetici Bakandır.
74. Üst yöneticiler, idarelerinin stratejik planlarının ve bütçelerinin kalkınma planına, yıllık programlara, kurumun stratejik plan ve performans hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını sağlamaktan, kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden, malî yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi, izlenmesi ve bu kanunda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinden Bakan’a; mahallî idarelerde ise meclislerine karşı sorumludurlar.
75. Üst yöneticiler, bu sorumluluğun gereklerini harcama yetkilileri, malî hizmetler birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getirirler” hükmüne yer verilmiştir.
76. Bu bağlamda, belediye başkanlarının sorumluluğu, 5018 sayılı Kanun’un 11 nci maddesine göre, bir “iyi yönetim/performans” sorumluluğudur.
77. Nitekim, 5393 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesinin dört, beş ve altıncı fıkralarında, belediye başkanınca meclise sunulan bir önceki yıla ait faaliyet raporundaki açıklamaların, meclis üye tam sayısının dörtte üç çoğunluğuyla yeterli görülmemesi durumunda, yetersizlik kararıyla görüşmeleri kapsayan tutanağın, meclis başkan vekili tarafından mahallin mülkî idare amirine gönderileceği; valinin dosyayı gerekçeli görüşüyle birlikte Danıştay’a göndereceği ve yetersizlik kararı, Danıştay’ca da uygun görülürse belediye başkanının, başkanlıktan düşeceği hüküm altına alınmıştır.

E- SORUŞTURMANIN AMACI
78. Hayatım boyunca hiçbir haksız kazanç veya yolsuzluk içerisinde bulunmadım. Dürüst ve güvenilir insanlarla birlikte olmaya, onlarla çalışmaya çalıştım. Soruşturmanın başından bu yana bu nedenle hem kendime hem de mesai arkadaşlarıma güvendim. Bugün huzurunuzda; özellikle de iddianameyi okuduktan sonra; kendime ve bürokrat arkadaşlarıma güvenim tamdır ve bu güven soruşturmanın başından bu yana bir nebze olsun azalmamıştır.
79. Bu güvenimin en önemli nedeni bizlerin dürüstlüğü, daha sonraki nedeni ise soruşturmanın hukuksal gayelerle ve deliller üzerine yürütülmediğini görmemizdir.
80. Bizler yukarıda kısaca belirttiğim üzere, İzmir kentinin ihtiyaçlarına cevap verebilmek üzere canla başla çalışan, her birisi çok uzun yıllara dayanan onurlu bir çalışma geçmişine sahip İzmir Büyükşehir Belediyesi üst yönetimi, hiçbir çıkar gözetmeksizin, kimseyi bizden ya da bizden olmayan şeklinde ayırmaksızın gecemizi gündüzüme katarak çalışan bir topluluğuz. Bugün neredeyse hepimiz hakkında bir suçlama var ve ne yazık ki, dürüstlüğüne kefil olduğumuz birçok arkadaşımız bir yıla yakın zamandır tutuklu oldukları için bizlerden ayrılar. Elimizden geldiğince onların yokluğunu İzmir halkına hissettirmemeye çalıştık. Bu çabamızda en büyük desteği, cezaevinde olmalarına karşın onurlu ve vakur duruşlarını hiçbir zaman bozmayan sevgili arkadaşlarımızdan aldık.
81. Kimimiz hakkında yüzlerce yıllı bulan iddialar olmasına karşın, hiçbir zaman hakkımızdaki soruşturmayı ilk sıraya almadık. Çünkü yarısından fazlası bize güvenerek oy vermiş, içinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun bizlerden hizmet bekleyen hemşerilerimizi ikinci plana atamazdık. Soruşturma nedeni ile sayılamayacak kadar büyük güçlüklerle karşılaştık. İşlerimizi çok zor idare eder, karar alamaz, hizmet götüremez noktaya yaklaştık. Belediye’deki ilk aramadan bu yana yaklaşık bir yıl geçmiş olmasına karşın, Belediyemizden halen hemen hemen her gün evrak talep edilmekte, sürekli üzerimizdeki baskı arttırılmaktadır. İçinde bulunduğumuz bu duruma karşın hizmet aşkımızı kaybetmedik, çalışıyoruz ve çalışacağız. İnanıyoruz ki, Aziz Kocaoğlu ya da başka bir arkadaşımız İzmir’e önümüzdeki dönemlerde de hizmet etmeye devam edecektir. Ancak şunu belirtmeden geçemeyeceğim ki, içinde bulunduğumuz durum gerçekte soruşturmanın hukuki temelden uzak olarak yürütüldüğünü ve tek amacının büyükşehir belediyesinin hizmet götüremez noktaya gelmesi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu yöntem İzmir’de daha önce de denenmiş ancak en güzel cevap bir sonraki yerel seçimlerde sevgili hemşerilerim tarafından sandıkta verilmiştir. Bu sefer de aynı sonucun çıkacağından zerre kadar kuşkum bulunmamaktadır.
82. İzmir çok büyük ve tarihsel öneme haiz bir kenttir. Bu kentin seçilmiş bir numaralı yöneticisi olarak hem benim hem de bürokrat arkadaşlarımın üzerindeki yük büyüktür. Kuruluşundan bu yana İzmir’i yönetmeye hak kazanamamış birçok siyasi partinin İzmir Büyükşehir Belediyesi seçimini kazanmak için uğraştığı bir gerçektir. Bu gerçek ile soruşturmanın seyrini karşılaştırdığımızda, soruşturmanın tek amacı göze batacak netlikte ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, belediyemiz hakkındaki ilk operasyon genel seçimlerden hemen önce gerçekleştirilmiştir.
83. Takip eden operasyon için ise şehrimiz adına çok önemli bir organizasyon olan EXPO gezisi ve sunumu için Paris’te bulunduğumuz sırada gerçekleştirilmiştir. Önceden planlanmış ve bulunmamın çok önemli olduğu bu geziden sadece bu nedenle ayrılmak zorunda kaldım. Bu durum güzel şehrimizin ekonomisine ve saygınlığına zarar verdiği gibi, EXPO’nun şehrimize kazandırılması halinde başarısının bizimle paylaşılmaması amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Bizleri iş yapamaz, siyaseten kötü duruma düşürmeyi amaçlayan bu soruşturmaya karşı hukuka olan saygımızdan direngen davranmadık ve bizlerden istenilenleri yaptık. Ancak artık sayın heyetinizin takdirindeyiz ve sizlerden adalet bekliyoruz.
84. Benim ve tüm bürokrat arkadaşlarımın hayatı, onuru ve tüm geçmişi siyasi nedenlerle yara almaktadır. Hiçbir zaman İzmir’e hizmetten başka amacımız ve gizli ajandamız olmadı. Adaletiniz ile hem benim hem de tüm arkadaşlarımın üzerinde oluşan haksız lekeyi kaldıracağınıza inanıyoruz.
85. Sayın Mahkemenize soruşturmanın siyasi olduğunu, son olarak mahkemeniz dosyasındaki evraklarla kanıtlamak isterim. Dosya içerisinde özel yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından Emniyet Müdürlüğü’ne 09.04.2010 tarihinde yazı yazılmış ve hakkımızda cebir ve tehdit unsurları bulunması istenilmiştir. Ben ve bürokrat arkadaşlarım hayatları boyunca kimseyi tehdit etmemiş, hiç kimseye zor kullanmamış, sabıkasız insanlarız. Ancak soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcıları, peşin hükümle bizleri cebir ve tehdit kullanan kişiler olarak kabul etmiştir. Buna karşın aylar boyunca bu konuda bir delil elde edememiş ve sonuçta bu yükü polislere yönlendirmişlerdir. İddianame incelendiğinde, polisin de bu görevi yerine getiremediği görülmektedir. Hiçbir suça karışmamış, hele de hayatı boyunca kimseyi tehdit etmemiş, kimseye zor kullanmamış bizler siyasi amaçlarla soruşturmaya konu edilmiş durumdayız. Sayın mahkemenizin hakkımızda en adil sonuca ulaşacağını düşünüyor, siyasi işkenceye dönüşen bu süreci sona erdireceğinize inanıyoruz.

F-İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN “SUÇ” ÖRGÜTÜ, ŞAHSIMIN DA ÖRGÜT LİDERİ OLDUĞU İDDİASINA İLİŞKİN SAVUNMALARIMIZ

86. Sayın Cumhuriyet Savcısı tarafından bir örgüt kurduğumuz ve kurulan örgütün de liderinin şahsım olduğu iddia edilmektedir. Örgüt lideri olduğum tartışmasız bir şekilde doğrudur. Beni örgüt liderliğine de İzmir halkının oyları getirmiştir. Buna karşın örgütü bizim kurduğumuz iddiası doğru değildir. Zira İzmir Büyükşehir Belediyesi, 3030 sayılı Kanun uyarınca kurulmuştur. Lideri olduğum örgüt bir belediye yapılanması olup suç örgütü değil kanunla kurulmuş bir örgüttür.
87. İddianameyi okuduğumda, Sayın Cumhuriyet Savcısı’nın tüm örgütümüze ulaşamadığını anladım. Bu nedenle ekte belediyemizin tüm örgütünü gösterir şemayı da sunmaktayım. Şema incelendiğinde görüleceği üzere, Sayın Savcı’nın suç örgütü olarak isimlendirdiği yapılanma İzmir Büyükşehir Belediyesi’dir.
88. Büyükşehir Belediyesi’nin Başkanı olarak, 5216 sayılı Kanun ile belediye teşkilatının en üst amiri olduğum, teşkilatı yönetip sevk ve idare edebileceğim, İzmir kentinin hak ve menfaatlerini koruyabileceğim, strateji belirleyebileceğim, bütçe hazırlayabileceğim, belediyeye verilen görev ve hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli önlemleri alabileceğim, büyükşehir belediyesinin ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin etkin ve verimli yönetilmesini sağlayabileceğim, büyükşehir belediyesi ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin bütçe tasarılarını, bütçe üzerindeki değişiklik önerilerini ve bütçe kesin hesap cetvellerini hazırlayabileceğim, belediye personelini atayabileceğim, belediye ve bağlı kuruluşlarını denetleyebileceğim, diğer kanunların belediye başkanlarına verdiği görev ve yetkilerden büyükşehir belediyesi görevlerine ilişkin olan hizmetleri yerine getirebileceğim ve sayılanlara ilişkin yetkileri kullanabileceğim ortadadır.
89. Büyükşehir Belediyesi’nde hizmetlerin yürütülmesi ise benim adıma, direktifim ve sorumluluğum altında mevzuat hükümlerine, belediyenin amaç ve politikalarına, stratejik planına ve yıllık programlarına uygun olarak bana bağlı olarak çalışan Genel Sekreter tarafından yerine getirilir. İddianame ile suçlandığımız konular, yukarıda sıralanan yetkilerimizi kullanmaktan ibarettir. İşte bu yüzden hakkımızdaki soruşturma hukuki değildir ve bizleri iş yapamaz hale getirmeyi amaçlamaktadır.
90. Kanuna dayanan yetkilerimizi kullandığımız durumlar, Sayın Cumhuriyet Savcısı tarafından suç olarak kabul edilmiştir. Örneğin ihaleler öncesinde kendi personelim ile ihalenin stratejisini konuşmamız ve kamu yararı için ihaleyi iptal etmemiz gibi durumlar, suç gibi anlatılmıştır. Bu durumun; benim konumumda olan başkaca belediye başkanlarının, mahiyetindeki tüm bürokrat ve diğer yöneticilerine stratejiler ile ilgili direktifler vermesinden bir farkı yoktur. Benim, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ile aramda geçen konuşmalar da, belediyenin ve kamunun çıkarlarını korumak adınadır.
91. Zaten hukuken de benim belediye bürokratları ile anlaşarak ihaleyi etkilemem mümkün değildir. İhaleye fesat karıştırma maddesinde de açıkça belirtildiği üzere anlaşma, ihaleye katılmak isteyen veya katılan kişiler arasında gerçekleştirilirse suçtur.
92. Dahası, ekibimi oluşturan bürokratlarımla ihale konularında görüşmem, İzmir kentinin yüksek yararı için vazgeçilmez bir gerekliliktir. Aksi halde ekip olarak çalışmanın nasıl bir anlamı olabilir.
93. Belediye başkanı ile bürokratlarının birbirlerinden gizli iş yapmaları nasıl mümkün olabilir. Daha doğru bir ifadeyle söylemek gerekirse bürokratların bırakın benimle anlaşmayı, bana her an bilgi vermesi ve birlikte karar üretmemiz, çağdaş temsili demokrasinin vazgeçilmez bir zaruretidir.
94. Yukarıda belirttiğim üzere 64 yıldır onurumla yaşadım. Bu çabam sonucunda tüm İzmir’de ve Türkiye’de dürüstlüğümle örnek olarak gösterilen bir kişi haline geldim. Hatta siyasi rakiplerim dahi kasalarının anahtarını bana teslim edebileceklerine dair açık söylemlerde bulunmuşlardır.
95. Bir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak doğaldır ki, eleştiri de almaktayım. Buna karşın mahkemenize sunulan iddianameye kadar; ki iddianame içerisinde de herhangi bir haksız kazanç elde ettiğim yönünde bir iddia bulunmamaktadır; hayatımda hiçbir kişi ya da kurum tarafından dürüstlüğümle ilgili bir eleştiri almadım. 64 yıllık hayat mücadelem ile sağladığım ve muhafaza ettiğim bu erdem ne yazık ki, kamu önünde lekelenmeye çalışılmaktadır.
96. Bu nedenle, hayatım boyunca özveri ile koruduğum dürüstlüğüm, sayın heyetinize emanettir. Ben kendimin bir suç işlemediğinden ne kadar eminsem, benimle birlikte yargılanan bürokrat arkadaşlarımın da bir suç işlemediğinden o kadar eminim. Arkadaşlarımın hepsi dürüst ve liyakatle bu devlete, İzmir kentine hizmet etmiş insanlardır.
97. Hakkımızdaki iddianame ilk açıklandığında “bu iddianame bizim iftihar belgemizdir” dedim. Zira iddianame, tamamen bizi suçlamaya yönelik olmasına, yanlı ve bilgisi zayıf bilirkişi raporlarına dayanmasına, bize karşı kızgınlığı olan ve haksız çıkarlarını engellediğimiz kişilerin iddialarına itibar edilerek hazırlanmış olmasına rağmen, hiçbir yerinde ne benim ne de bürokrat arkadaşlarımın haksız kazanç elde ettiğine dair en ufak bir iddia dahi bulunmamaktadır.
98. Bu nedenle hakkımızdaki iddianame gerçekte benim ve tüm bürokrat arkadaşlarımın iftihar belgesidir. Hiçbirimizin haksız çıkarı yoksa biz nasıl oluyor da haksız çıkar örgütü olabiliyoruz? Haksız bir çıkarımız yoksa ne amaçla suç işliyoruz? Ben aktif siyasete başlamadan önce defalarca İzmir’de vergi rekortmenleri arasında ismi anılan bir kişiyken, aktif siyaset yaşamım ile kazançlarım düşmüştür.
99. Hayatta ekonomik olarak istediğim her şeye ulaşmış bir insanım. Ancak hiçbir zaman paraya ve ekonomik değerlere önem vermedim. Eğer benim kazanç sağlamak gibi bir düşüncem olsaydı, tek yapmam gereken aktif siyaseti bırakıp işime geri dönmek olacaktı.
100. Sayın heyetinizin de takdir edeceği üzere, iddianamede haksız kazanç sağlamaya yönelik suç işlediğimize dair hiç delil ve kanıt elde edilememiştir. Neredeyse üst düzey yönetimde yer alan ekip arkadaşlarımın tamamının telefonları aylarca dinlenmiş, evleri ve işyerleri baskın yapılmak suretiyle aranmış, tüm özel kayıtlarına el konulmuştur. Aylarca süren tüm bu hukuksuz işlemler sırasında haksız çıkar elde ettiğimiz iddiasını destekleyebilecek tek bir delilin bulunamaması, bu iddianamenin ne kadar hukuka aykırı ve maksatlı olduğunun açık kanıtıdır.
101. Sonuçta suç işlediğimiz ve örgüt kurduğumuz yönündeki suçlamalar mantıklı ve doğru değildir. Yukarıda kısaca arz ettiğim üzere İzmir kentinin ihtiyaçlarına cevap verebilmek üzere canla başla çalışan, her birisi çok uzun yıllara dayanan onurlu bir çalışma geçmişine sahip İzmir Büyükşehir Belediyesi üst yönetiminin neredeyse tamamı 02.05.2011 tarihinden bu yana büyük bir stres ve baskı altında faaliyet göstermeye çalışmaktadır.
102. Savcılık makamı, belediyemizi neredeyse abluka altına almışçasına hemen hemen her gün sürekli bilgi ve belge istemekte, iş bununla da kalmayıp devletimizin tüm kurumları İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin neredeyse son 10 yıllık tüm faaliyetlerini didik didik etmektedirler.
103. Şayet bir hukuk devleti isek, bu baskılara son verilerek şahsım ve ekibim hakkındaki suçlamalar açısından beraat kararı verilmesini talep ediyorum.
  METNİN DEVAMI....
 &l



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

İYİ Parti Genel Başkan Adayı Tolga Akalın adaylıktan çekildi: 'Bundan sonraki süreci...'

İYİ Parti Genel Başkan Adayı Tolga Akalın, ikinci tur oylamanın başlamasına dakikalar kala kürsüye çıkarak söz aldı. Genel Başkan Adaylığı yarışından çekildiğini açıklayan Akalın, "Muazza...

İYİ Parti'de başkanını seçiyor... İlk tur sonuçları belli oldu

İYİ Parti, Meral Akşener’in görevi bırakacağını açıklamasının ardından bugün gerçekleştirilen olağanüstü kurultayla yeni genel başkanını seçiyor. İlk tur oylamada adaylardan hiçbiri gerek...


Özgür Özel, 'şatafatlı oda'da israf uyarısı yaptı

CHP lideri Özel, yönetimi AKP'deyken yeni bina ve başkanlık odası için 2021'de kasasından 4 milyon dolar çıkan Yunusemre Belediyesi'ni ziyaret etti. Özel, gelecek hafta israf ve tasarruf ...

İYİ Parti'de kurultay günü... Adaylar sırayla konuşma yaptı: 'Erdoğan'la hesaplaşmak istiyorum'

İYİ Parti'de kurultay heyecanı yaşanıyor. Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu, Tolga Akalın ve Günay Kodaz genel başkanlık için mücadele ediyor. Son kez kürsüye çıkan ve 'veda' eden Meral Akş...


Mansur Yavaş 'Büyük Savunma Mitingi'ne katıldı

'Büyük Savunma Mitingi'ne destek veren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, "Ülkemizin en büyük ihtiyacı olan hukuka, adalete olan güveniniz bizleri ayakta tutuyor" dedi. Anka...

İYİ Parti'de kurultay günü... Adaylar konuşma yapıyor: Yeni genel başkan kim olacak?

İYİ Parti'de kurultay heyecanı yaşanıyor. Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu, Tolga Akalın ve Günay Kodaz genel başkanlık için mücadele ediyor. Son kez kürsüye çıkan ve 'veda' eden Meral Akş...


Erdoğan'dan benzinlik ziyareti

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,  Üsküdar'da bulunan bir akaryakıt istasyonuna uğrayarak çalışanlarla sohbet etti. Erdoğan öğle saatlerinde Kısıklı'da bulunan konu...

Ankara'da Avukatlar'dan 'Büyük Savunma Mitingi'

Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve baroların öncülüğünde "şiddete ve angaryaya karşı meslek onurunu ve emeği savunmak için" düzenleyeceği "Büyük Savunma Mitingi" öncesinde, Türkiye Barolar ...


İYİ Parti'de kurultay günü: İşte salondan kareler...

İYİ Parti 5. Olağanüstü Kurultayı bugün yapılıyor. Meral Akşener'in yeniden aday olmayacağını açıkladığı kurultayda 4 isim genel başkanlık için yarışıyor. İşte salondan fotoğraflar... 31 ...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Deniz Çakır: Başörtülü rolü oynarım

“Ben hayatım boyunca bütün özgürlüklerin arkasında durdum. Başörtülü kadınları da savundum, başörtüsüz kadınları da. Bahsi geçen olayda da benim haklı olduğum ortaya çıktı. Ben kazandım o...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Beyinde şimşek çakması tehlikeli midir?

Prof. Dr. Uludüz ‘’Durup dururken başınızda yüzünüzde gözünüzde veya ensenizde oluşan şimşek çakması ya da elektrik çarpması hissi önemli bir nörolojik sorundan kaynaklanabilir’’ uyarısında bulundu. Uzmanlar, ‘’Sanki beynimde şimşek çaktı’’ ya da ‘’Başımda elektrik çarpması gibi bir şey hissettim’’ şeklinde tarif edilen şikayetlerin nedeninin nörolojik problemler olabileceğine dikkat çekiyor.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR