İzmir lezzetleri Konak’ta tadılacak

EGE’NİN SESİ/ MUKADDES AYTEMİZ- İzmir Mutfağı’nın çeşitliliğini göstermek ve lezzetli tatların yakından tanınmasını sağlamak amacıyla Konak’ta üç gün sürecek yemek festivali düzenlenecek.

‘Mutfak Konak: İzmir Lezzetleri Festivali’ bu yıl ilk kez Konak Belediyesi’nin ev sahipliğinde 18-19-20 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek. İzmir yemeklerinin yanı sıra festivalde Seferad, Rum, Girit, Levanten, Osmanlı Saray, Balkan, Anadolu ve diğer yerel mutfaklardan tatların sunumu yapılacak.

Ünlü şefler ve alanlarında uzman kişiler tarafından atölye çalışmaları, tadım etkinlikleri, yarışmalar ve dinletiler gerçekleştirilecek festival, Alsancak Dominik Caddesi’nin yanı sıra Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda yer alan Abacıoğlu Han ve Mutfak Konak Binası olmak üzere üç ayrı noktada yapılacak.

Bugün Abacı Han’da gerçekleşen etkinlikte konuşan Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş,

“Bugün bir projenin startını veriyoruz. İzmir lezzetlerini, tarihini yaşatmak gerekir. Dünyada eşi emsali yok İzmir'in. Binlerce yıl önce yaşamış hemşerimiz, dünya edebiyatının öncülerinden, İlyada ve Odessa destanın yazarı, söyleyeni Homeros, gök kubbenin altındaki en güzel şehir olarak tanımlar bu şehri. Dünyanın en eski çarşılarından birisinin tam da ortasındayız. Ve bu çarşıyı yaşatan aynı zamanda mutfak kültürü. Tarihi ipek yolu ve İzmir Limanı’nın buluşma noktasında. Doğunun en batısı batının en doğusu. Asya’nın baharatı, ipeği Avrupa’ya buradan ulaşıyor. Dolayısıyla tatların harmanlandığı bir yer. Bu kadar farklı kültürleri, inançları barış içinde binlerce yıl bir arada yaşatan bu şehrin farklı özellikleri ve farklı yapacağı şeyler olmalıydı. Göreve gelir gelmez kent tarihi birimini oluşturduk. Önce kentte turlar yapalım dedik. İzmirlilerin ne kadar zengin bir tarihte, ne kadar zengin bir şehirde yaşadıklarının farkında olsunlar istedik. Biz bu kent tarihi gezilerine başladık ve bu geziler artarak devam etti. Amacımız buranın turistik, kültürel, ekonomik bir değer olduğunu göstermekti. Kent tarihi birimi belli bir noktadan sonra zenginleşmeliydi. Kent tarihi biriminin en önemli ayaklarından biride mutfak ve lezzetlerdi. Mutfak ve lezzetler olmadan da bu eksik kalacak bir işti. Akdeniz mutfağının en güzel tatlarını burada yaşıyoruz. Yokluklardan, otlardan zengin sofralar yaratan insanların mekanı burası. Yaptıkları her yemeği değiştirerek, renklendirerek, hem göze hem mideye hitap eden insanların şehri burası. Faaliyet sadece karın doyurma faaliyeti değil. Aynı zamanda haz almak. Rengin, sunumun göze hitap etmesini sağlamak. Güzel sofralar kurmak; örtüleriyle, sunumuyla, tabağıyla renklerin bize yansımasını sağlamak da bir kültür. Biz lezzetlerin sadece lezzetleriyle değil, rengiyle, sunumuyla da bir bütün olarak düşünüyoruz. Bütün bunların hepsi mutfağın içinde olan kavramlar. İşte Ege'nin, İzmir'in, Akdeniz'in bu kültürünün gelecek nesillere aktarmak bir borç. Bunların unutulmamasını sağlamak zorundayız. Bizi biz yapan da bu değerler.

"Bu iş devam edecek bir iş"

Liman şehri olduğu o zamandan bu zamana doğudan gelen lezzetler, bütün bunları yaşatmak için bir şey yapmalıydık. Gene bu fikirlerde bir sofrada ortaya çıktı. Bir radyo programından sonra sohbet ederken, bizim Kemeraltı’nda yemekhane olarak açmayı düşündüğümüz bir yerimiz var. Bir yer daha var Abacıoğlu’nda satın alıyoruz. Buralarda bu faaliyetleri yapmak ne güzel konuşması sonrası hemen oradan kalkıp bu yerlere gelip bakmak ve bu fikri ete kemiğe büründürerek kısa sürede el birliği ile hayata geçmesini sağladık. Güzel olan tarafı tüm aşçılarımızın, esnaf ve sanatkarlar odamızın ve pek çok katılımcının bize destek vermesiydi. Bu iş devam edecek bir iş.

Miras aldığımız bu zenginliği ve mutluluğu gelecek kuşaklara aktarmanın mutluluğu içindeyiz. Öğrenmeye hazır insanlar varsa biz onlara bu lezzetleri farklı annelerin, anneannelerin, babaannelerin lezzetlerini öğrenmelerini sağlayacak mekanlar ve etkinlikler yaratalım dedik. Ve burada katkı koyan herkese çok teşekkür ederim. Bu bir başlangıç. Yemek yapmayı öğrenmek kadar bu yemeğin dayandığı kültürü öğrenmek sofranın muaşeretini de öğrenmek önemli. Biz aynı zamanda bir yemek yaptığımızda kokar diye koşularımıza dağıtan bir gelenekten de geliyoruz. Paylaşmacı bir gelenekten geliyoruz. Ortak yemekler pişiren, tarhanalar yapıp kurutan, ortak erişteler kesen, ortak turşuları birlikte kuran gelenekten geliyoruz.

İşte Türkiye’nin ihtiyacı olan tam da bu. Geleneksel değerlerimize sahip çıkmak, dayanışmaya sahip çıkmak, her koyun kendi bacağından asılır deyip insanları yalnızlaştıran ve yok eden bir zihniyete mahkum etmektense, bir arada dayanışarak bu toprakların kadim geleneği olan dayanışma kültürünü de yaşatmak istiyoruz. Aynı tencerede kaynayalım istiyoruz. Aynı topraklarda yaşıyoruz.

Biz geçmişte bir birimizin bayramını kutluyorduk. İşte bayramları kutlanan bir ülke olalım ve bereketimiz artsın istiyoruz. Böyle olursak bereketimiz artar. Kendi topraklarımızın ürünleriyle çok şey yapabileceğimizi, yoktan var edebileceğimizi göstermek istiyoruz. Bu nedenle mutfak atölyeleri, çeşitli sunumlar ve pek çok etkinliklerle bir araya gelmeyi planlıyoruz. Biz bu etkinliğin bir ilk olarak İzmir’e tat getirmesini diliyoruz. Herkesi mutlu etmesini diliyoruz. El birliğiniz ve dayanışmanız için hepinize çok ediyoruz, sağ olun” dedi.