Yukarı
89672

'Türkiye hoşgörüsüz bir ülke'

28 Ocak 2015 10:29

Türkiye dedim; İstanbul dedi. İnsan dedim; Mevlut dedi. Aşk dedim; Aslı dedi. Futbol dedim; Fenerbahçe dedi. Roman dedim; dolmakalem dedi. Anlaşılmak dedim; satmak dedi. Sevilmek dedim; kıskançlık dedi. Sosyal medya dedim; bilmem dedi… Ve Cihangir’deki o evde benim karşımda Nobel ödüllü bir yazardan çok, içindeki çocuğu çok net görebildiğim bir insan vardı. Çabuk seven, çabuk sevinen, çabuk kızan, çabuk geçen… O kadar sahici ki, hakikaten son kitabının kahramanı Mevlut’a benzeyen…

-Tartışmalara noktayı koyalım. “Kafamda Bir Tuhaflık” ne romanı? Aşk mı, şehir mi, dönem mi?

Üçü de doğru aslında. Ama bence bu kitabın yaptığı bir buluş varsa, en orijinal şey; yoksul bir kahramanın bireyliğini sonuna kadar anlatma isteği. Yani yoksul olduğu için hayatı önemsiz değil.

NİŞANTAŞILI ORHAN HALKA İNDİ

-Bence en ilginci de bu. “Nişantaşılı Orhan”ın, ya da bir burjuvanın halka inmesi gibi…

Evet ben Nişantaşı’nda varlıklı bir ailenin çocuğuyum. İyi eğitim aldım. O çevrelerde yaşadım. 8 romanımın 7’si Nişantaşı’nda burjuvaların arasında, en azından Batılılaşmış, burjuvalaşmış orta sınıf arasında geçerdi. İlk defa daha muhafazakar, cuma namazına giden, ama asla siyasal İslam’a kapılmayan bir kahramanı anlattım.

-Asıl mesele ekmek kavgası. Nitekim Mevlut’un da derdi o…

Mevlut’un kavgası ekmek kavgası. Ama buna rağmen asla zengin olamıyor. Onun insan olmaktaki başarısını, başkalarının hayatına girerkenki saygısını görüyoruz. Zaten bu kahramanın tüm yoksulluğuna rağmen büyük harflerle söylüyorum ki iyimserliğinin, doğruluğunun, dürüstlüğünün ve insanlığının kabul edilmesi, kitabın en büyük başarısı olur.

BEN DE SEVİLMEK İSTİYORUM

-Zor okunan ve hatta anlaşılamayan yazar diye üzerinize yapışmış bir eleştiri var. Bu eleştirilere hiç yanıt vermediniz..

Bu durum yalnızca benim sorunum değil. Benim gibi dünyaca ünlü yazar arkadaşlarım da bu sorunu yaşıyorlar. Bu eleştirileri “Beni kıskandıkları için yapıyorlar” gibi bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü bunu öncelikle kendime yakıştırmıyorum. Ama tabii ki memnun değilim. Tabii ki üzülüyorum. Tabii ki herkes gibi daha çok sevilmek isterim. Ancak buradaki asıl çelişki başka bence. Anlaşılmıyorsa, kim alıyor bu kitapları? Orhan Pamuk Türkiye’nin en çok okunan yazarı. Maalesef hoşgörüsüz bir ülke Türkiye.

-Öyleyse Türkiye’de sanat ve sanatçıyı konuşalım…

Çok kötüdür o. Hatta o kadar kötüdür ki; 23 yaşımda Teknik Üniversite’de mimarlık okurken “Ben romancı olacağım” dediğimde sanata ve sanatçıya nasıl bakıldığını ilk kendi ailemde gördüm. Babam; “Oğlum emin misin, iyi düşündün mü, bir daha düşün istersen” dedi. Onun üzerinden 40 yıl geçti. Bu 40 yılda durum biraz düzeldi. Türkiye zenginleşti. Ama gene edebiyatçı ve sanatçı, polisten, askerden, din adamından ve siyasetçiden aşağıdır bu ülkede. Hep de böyle olacaktır. İster ressam olsun, ister yazar hiç fark etmez. Hatta yazarın da siyasete gireni makbuldür. Yazarları ve sanatçıları siyasi kavgalarda başlarına gelenler yüzünden severiz ya da sevmeyiz falan. Fazıl Say bir örnektir mesela. Başına gelenlere çok üzüldüm. Benzer şeyler benim de başıma geldi. Benim başım dertteyken Fazıl aradı, onun başı dertteyken ben aradım. Hiç olmazsa biz ikimiz birazcık görüştük. İkimizin de başımızın derde girmesinin sebebi görüşlerimiz değildir aslında. Toplumdaki genel hoşgörüsüzlüktür.

-Orhan Pamuk, Mevlut’le toplumu hoşgörüye mi davet ediyor?

Evet… Diyorum ki; aramızdaki siyasi kavgayı bu kadar büyütmeyin. Tekkeye giden köylü Mevlut’u da, şehirli Mevlut’u da anlamaya çalışıyorum. Benim romancılığımın en kıymetli yanı da bu. Bir romancı herkesi anlayan insandır. Milliyetçiyi de anlarım. Dinciyi de anlarım, anlatırım.

Ben de normal bir insanım, küstüğüm zamanlar oluyor

-Hoşgörü ve hoşgörüsüzlüğü bu kadar irdelemişken sormadan geçemeyeceğim… Küstünüz mü yoksa?

(Gülüyor) Ben de normal bir insanım sonuçta. Elbette küsebilirim. Küstüğüm zamanlar olur…

-En son ne zaman küstünüz?

Size sözlü saldırırlar. Eleştirirler. Haklı bir gerekçeniz vardır. Söylemek istersiniz, ama toplumda söyleyecek mikrofon bulamazsınız! “O öyle değil, böyle” diyemezsiniz. Hatta çok yakın çevrenizde arkadaşlarınız der ki; “Sana çok haksızlık ediyorlar…” Ama biri de çıkıp, bunu ulu orta söylemez. Çok basit bir şeyi, öyle değil, böyle diye söyleyemezsiniz. Yalnızlık mı diyeyim, kasıtlı kötülük mü diyeyim bilemedim. Ama kasıtlı galiba… Ancak kötülük ederek bir ülke güzelleşmez. Bunlar üçüncü dünya ülkelerinde, zenginleşememiş, modernlik öncesi insan dürtülerinden ibarettir. Birini döveyim, birine kötülük edeyim, birini öldüreyim, birine çamur atayım diyerek insanlar belki o an için kendilerini iyi hissedebilirler. Ama aslında hayatları güzelleşmez, bunu yapmış olmaları onlara iyi bir hayat vermez. Böyle bir öfkeyi görüyorum ben. Bunu tetikleyen neden ise ben değilim. Kitapları 62 dile çevrilmiş, 12 milyon okuru olan bir Türk yazar olarak ben bundan daha fazla ne isteyebilirim ki aslında. Haklı bile olsam şikayet etmemem gerekir. Siz sordunuz diye şikayet ediyorum ama şunu da içtenlikle söylüyorum ki; okur beni sevmese de, Mevlut’ü sevsin yeter! 

Benim kahramanlarım Fenerli futbolculardı

-Sizi keyiflendirecek bir sorum var şimdi. Fenerbahçe sizin için ne ifade eder?

Çok büyük bir zevkle Fenerbahçe’yi konuşurum. Ben size hemen 1959’daki Fener kadrosunu sayayım; Özcan, Nedim, Basri, Akgün, Naci, Avni, Mikro, Can, Yüksel, Lefter, Ergun. Çünkü onlar çocukken benim kahramanlarımdı. Biz Nişantaşı’nda Pamuk apartmanında otururduk. Fener-Galatasaray maçında Fenerbahçe kaybederse, amcam masaya kova koyardı. Ama esas ilginç olan neydi biliyor musunuz? Ailede mal, mülkle ilgili amcalar, halalar çekişmesi vardı. Tıpkı son romanda Mevlut’un ailesinde olduğu gibi. Bizi birleştiren şey, futbol muhabbetiydi.

Aslı işe gidiyor, ben evde yazarak onu bekliyorum

-“Aslı’ya”… Böyle yazmışsınız kitabın ilk sayfasına…

Aslı Hanım’la 3 yıllık bir arkadaşlığımız var. Paparazziler arada bizi yakalayıp, resmimizi çekiyorlar. Ama bu kitabın yazılmasında asıl editörüm Aslı Hanım’dır. Ben de ona “duygusal editör” dedim kitabımda. Kitabı ona ithaf ettim. Kitabı yazarken çok da nasihat aldım Aslı’dan.

-Nasihat mi?

Bütün bir kitap boyunca; o adam onu demez, orada o olmaz gibi inandırıcı olmayan bir şey yaptımsa, hep Aslı uyardı beni. Hakikaten çok ders aldım, çok nasihat aldım ondan. Ama yine onun sayesinde bu kitabı yazarken çok da mutlu oldum, mutlu yaşadım.

-O mutluluk kahramanınız Mevlut’la kurduğunuz bağ diye düşünmüştüm…

Mevlut’la çok mutluyduk tabii. Ama Aslı ile de şöyle bir durum oldu. Normalde erkek işe gider, kadın evdedir. Bizde tam tersi, sabah o işe gidiyordu, ben evde yazıyordum. Sonra akşam olup da eve geldiğinde, ona o gün yazdığım bölümü okuyordum. Benim için günün mutluluğu, gün sonunda Aslı’nın eve gelip, benim ona yazdıklarımı okumamdı. Kızımdan sonra, yazarken kitabımı okuduğum kişidir Aslı…

-Bence kitap aşkı sorguluyor…

Aşk konusunda kitabın dediği ve anlatmak istediği pek çok şey var. Ama birincisi romantik aşk. Yani kadının erkeği görmeden, erkeğin kadını görmeden hayal gücüyle yarattığı, kadınla erkeğin birbirleriyle sevişmediği romantik aşkın arka planında, yine erkekle kadının birbirleriyle tanışıp, buluşup, konuşmadığı toplum yatar. Bunu söylüyor…

-Feminist bir bakış açısı da var. Hoşuma gitti açıkçası…

Bir erkek olarak, benim olabileceğim kadar feminist bir roman yazdım. Daha ne kadar feminist olabilirdim ki…

 



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

"O'na Adanmış Öyküler" Okuyucularıyla Buluştu

İçerisinde barındırdığı çeşitli öykülerle okuyuculara farklı bir deneyim sunan “O’na Adanmış Öyküler” kitabı, kitapseverler tarafından ilgiyle karşılandı. Uşkun'un kaleminden çıkan bu ese...

Brooke Shields'ten şaşırtan itiraf

Dünyaca ünlü model Brooke Shields, kocası uzaktayken yetişkin kızlarının onun yatağında uyuduğunu söylüyor: "Onlar benim bebeklerim." 58 yaşındaki model, kocası Chris Henchy şehir dışınd...


Ezel ekibi yıllar sonra bir arada

Ay Yapım imzalı, Kerem Deren ve Pınar Bulut’un yazdığı, Uluç Bayraktar’ın yönetmenliğini üstlendiği Ezel; Kenan İmirzalıoğlu, Cansu Dere, Yiğit Özşener, Barış Falay, Haluk Bilginer ve Tun...

Bornova’da sıradışı sergi

Sanat dostu Bornova Belediyesi, özel bir sergiye ev sahipliği yapmaya başladı. Şükran Dursun, karma resimlerden oluşan ilk sergisini Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerin...


Amy Winehouse kendini anlatıyor

Son yıllarda sinemada müzikal biyografiler çoğalmaya başladı: Freddie Mercury için Bohemian Rhapsody, Judy Garland için Judy, Elvis Presley için Elvis, Whitney Houston için I Wanna Dance ...

Bir ton metal atıkla dev geyik heykeli yaptı

Dicle Üniversitesi (DÜ) Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü'nden mezun olan 3 çocuk babası Nurettin Çakmak, evinin altındaki "Mardin Sanat Merkezi" adını verdiği at...


Doğa Kent Sanat Karma Sergisi İzmirlilerle buluştu

İzmir Büyükşehir Belediyesi Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde küratörlüğünü Zehra Çiçek ve Nuri Aslan’ın yaptığı Doğa Kent Sanat Karma Sergisi İzmirli sanatseverlerin beğenisine açıldı. Farkl...

Antik kentler dijital ortamda hayata dönüyor

Antalya'da yaşayan dijital tasarımcı Hüseyin Gazi Gül, çocuklara ve gençlere antik kentleri tanıtabilmek ve sevdirebilmek için tarihi kentleri 3 boyutlu modellemelerle dijital ortamda can...


Doğa, insan ve mitler

Uzun bir yolculuğun ardından, iki heykelin bizi karşıladığı bir kapıdan içeri doğru ilerliyoruz. Büyük heykellerin olduğu bahçenin yanından yuvarlak ama kendi tabiriyle “bokböceği” şeklin...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Murat Yıldırım 'Teşkilat'a veda ediyor

Ünlü aktör Murat Yıldırım iki sezon boyunca başrolünü oynadığı Teşkilat’a veda etmeye hazırlanıyor. "Teşkilat" dizisi 111. bölümde sezon arası veriyor. Ankara’da başlayan ve Milli İstihba...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Alzheimer’ı erken yakalayın

Alzheimer genellikle ileri yaşlarda görülen bir bunama türü olarak biliniyor. Oysa hastalığın yıllar öncesinden belirti vermeye başladığını belirten Prof. Dr. Uludüz, ‘’Bu nedenle Alzheimer’ın evrelerini bilmek, erken teşhis edilerek, ilerleme hızını yavaşlatmak için önemlidir’’ dedi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR