- Erdoğan'a 'Filistin' protestosu yapan ve tutuklanan gençler mektup yolladı: 'Hakikati haykırmaktan onur duyuyoruz'
- Özgür Özel'den vekillere sosyal medya uyarısı
- Alman bankadan Türkiye için asgari ücret, enflasyon, büyüme ve faiz tahmini
- Aliağa Belediye Meclisi Aralık Ayı Toplantısı Yapıldı
- NATO'da savaş bütçesi çağrısı
Sokullu'da Rönesans buluşmaları: 'Mücadele ettikleri için Nazım’ı daha iyi anlıyorlar'
Ankara Sokullu Semt Evi, dün, “Sokullu’da Rönesans” buluşmalarından “Nazım’ın Küba Seyahati Belgeseli, Film/Söyleşi” etkinliğine ev sahipliği yaptı.
1961 yılında komünist şair Nazım Hikmet’in Küba’ya yaptığı seyahat ve buna dair eserlerini konu alan, 2008 yılı yapımı “Nazım’ın Küba Seyahati” belgesel filmi buluşmaya katılan mahalleliler tarafından ilgiyle izlendi. Program, filmin yönetmeni Çağrı Kınıkoğlu’yla söyleşiyle devam etti.
Filmin ardından söz alan Çağrı Kınıkoğlu, bu film projesinin akıllarına Nazım’ın 100. Doğum yılı çerçevesinde geldiğini fakat o dönem koşullarının elvermediğini anlatarak başladı sözlerine. Türkiye Komünist Partisi ve Küba Komünist Partisi’nin kültürel işbirliği protokolü kapsamında filmi çektiklerini anlattı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“2008 yılında bitirdik, 2009 itibarıyla da gösterime başladı film. Bizim yaptığımız şey, senaryo ve yönetmenliğinde benim ismim var; ama sonuçta bu devrimi yapmış halk/onun önderleri ve Nazım var. Biz bu iki unsuru bir araya getirmiş olduk aslında; yani bizim yaptığımız hiç önemsenecek bir şey değil. Şöyle bir yapı tasarlamıştık, Nazım’ı kendi sesinden dinledik “Havana Röportajı” şiiri üzerinden, o Küba devrimini anlatıyor, Kübalılara da Nazım’ı anlattırmaya çalıştık. Böyle ikili bir yapı ortaya çıkarmaya çalıştık.”
'Mücadele ettikleri için Nazım’ı daha iyi anlıyorlar'
Nazım’ın bu kadar kısa zamanda Küba’yı bu kadar güzel anlatması, Kübalıların bu kadar kısa zamanda Nazım’ı bu kadar iyi anlamalarının nasıl olduğunun ve Che Guevara’nın filmde çok resmi olmasına karşın ondan bahsedilmemesinin sebebinin sorulması üzerine, Çağrı Kınıkoğlu şunları söyledi:
“Nazım her yazdığı şeyle zaten şaşırtıyor. Bilirsiniz “Karanlıkta Kar Yağıyor” diye bir şiiri vardır, İspanyol iç savaşıyla ilgili, “Madrid Kapısında bekleyen nöbetçi” diye başlayan bir şiir. Bilmem kaç bin km uzaktaki bir iç savaşı en hararetli ve en insanın yüreğini attıracak şekilde yazabilmeyi beceren biri var karşımızda. ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nda, biliyorsunuzdur, gitmediği bir sürü şehre dair ya da Anayurt savunmasını bir Sovyet şairinden belki daha iyi anlatıyor, üstelik cezaevindeyken yazdığı bir şey. Gerçekten özel bir vakıa.
Diğer bir mesele, sorduğunuz şey: Oradayken ben de şaşırmıştım açık söyleyeyim. Türkiyeli ortalama bir ilerici solcudan daha ileri anladıkları çok açık Nazım’ı. Nasıl böyle olabilir diye düşünmüştüm. Beni vardığım sonuç şuydu: mücadele ettikleri için Nazım’ı daha iyi anlıyorlar. Mücadeleden uzak düştükçe Nazım’ı anlama kapasitesi geriliyor gibi geliyor bana. Bu gerçekten çarpıcı bir şey.
Sonrasında Che ile ilgili soru. Sanırım o zaman Küba’yı ziyaret ettiği yıl, Che biliyorsunuz çeşitli bakanlıklar yapıyor, Kuzey Afrika’dan Çin’e kadar birçok ülkeye ziyaretler yapıyor. Sanırım o dönem Küba’da değil Che ve dolayısıyla Nazım’ın şiirine dahil olamıyor. Biz o şiire sadık kalarak devam ettirdiğimiz için… Yani biz bu film üzerine çalıştığımız zamana kadar Nazım’ın kendi sesinden “Havana Röportajı” şiirini okuduğu bilinmiyordu ama biz bir şekilde edinmiş olduk ve ilk defa bu film sayesinde ortaya çıktı bu şiir. O yüzden de o belgenin değeri çerçevesinde çok fazla da müdahale etmemeye çalıştık. Ama işte görsel olarak Che’nin yerini, katkısını bir şekilde dahil etmeye çalıştık.”
'20. Yüzyılda yazılmış en önemli eserdir dünya çapında'
Ayrıca dünyanın dört bir yanında, Irak’ta, Hindistan’da da Nazım’ın çok fazla okunduğuna dair Aziz Nesin’in yazılarına değinen Kınıkoğlu devam etti:
“Maalesef Nazım konuşulurken hep evladına hasret gitti, yurduna hasret gitti, yıllarca içeride yattı, neler çekti filan diye konuşulur, oysa ki Nazım bir komünist olarak ne yaptığının gayet bilincinde olan, bunları göze almış ve başı daima dik, mücadele etmiş birisi. Bu insanı hep böyle hüzünle, yenilgi, özlem, hasret gibi, daha ziyade negatif boyutlarıyla bizim üstümüze çökertilen bir halde algılamak gibi bir problem var gerçekten. Bunun da bir katkısı var ülkemizde iyi tanınmaması konusunda.
Bir başka şey, bu ülkenin okumuş insanlarının belki daha büyük kazancı, ama kolaycılığımız var, Nazım’ı 10-15 şiiriyle biliyoruz en fazla; Nazım o kadar çok şey biliyor ki bu ülkeyle, toplumla ilgili, Memleketimden İnsan Manzaraları, ben kendi bilgim çerçevesinde söyleyeyim, bence 20. Yüzyılda yazılmış en önemli eserdir dünya çapında. Ama hacmiyle de biraz göz korkutan bir şeydir. Neredeyse kimsenin okumadığı ama muazzam bir eserdir o. Bir tür Türkiye tarihi anlatır Nazım aslında, neredeyse II. Meşrutiyet’ten II. Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar diyelim, yaklaşık 40 yıl, bu dönemde Türkiye denilen ülke nasıl kuruldu, niye kuruldu, kimin sayesinde kuruldu, kurtuluş savaşında kim kâr etti, kim canı pahasına savaştı her şeyi anlatıyor. Ve muazzam bir estetik geliştirerek yapıyor ki bunu, Nazım’ın “Memleketimden İnsan Manzaraları” eserine baktığınız zaman halk şiiri de, gerçeküstücü anlatımlar da, bilinç akışı denen teknikler de, destansı ve masalsı boyutları da görüyorsunuz. “
Nazım’la Buluşma” diye bir film daha yapmıştık 2002’de. Sadece bir coşma değil Nazım’ın yaptığı şey, mücadele eden insanı duygusal olarak ayağa kaldırma değil; aslında bir bilinç de aktarıyor, hem siyasi mücadele bilinci, hem tarih bilinci. O yüzden hepimizin Nazım’ı daha çok okuması, okutması lazım. Esas olan şey, o mücadele meselesi bence. Bu toplum örgütlendikçe, mücadeleyi yükselttikçe Nazım daha çok okunacak.”
'Nesnellik, toplumu bir şeylerle yüzleşmeye zorluyor'
Devamında Kınıkoğlu; geçen ay İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Sovyet Sineması Atölyesi” düzenlediklerini, izlediği Sovyet filmlerinde bir dönem toplumun devrime sahip çıkmayı bıraktığını, 1960'ların ortalarıyla birlikte çanların çalmaya başladığını, 1970'lerde Sovyet sinemasında romantik komedi denilebilecek filmler yapılmaya, bu filmlerde bir tür meta ekonomisinin anlatılmaya başlandığını gördüğünü; bununla filmde gördüğü Küba halkını karşılaştırdığı zaman halkın örgütlenip mücadele etmesinin, politik süreçlerini zorlamasının epey önemli bir şey olduğuna değindi.
“Toplumsal mücadele motivasyonumuzu nasıl sağlarız, toplumu nasıl ayağa kaldırırız, Küba devrimi bize nasıl ışık tutabilir?” sorularına yanıt olarak, Çağrı Kınıkoğlu, “Öncelikle kendi motivasyonumuzu zinde tutmalıyız. Küba’nın devrim mücadelesi uzun yıllar boyu sürüp zafere ulaşmıştır. Mücadelenin sürmesi lazım. Ben açıkçası diyalektik bakmaktan yanayım; içinde yaşadığımız çağa, güncelliğe, topluma, ülkeye. O bakışı yakaladığımız sürece umutlanacağımız çok şey var.
Bir yandan da 'kapitalizme güvenmemiz lazım'. Kapitalizm öyle bir düzen ki, kriz çıkarmadan, her şeyi mahvetmeden duramayan bir düzen. Ve bu düzen sayesinde, bu böyle olduğu için biz zaten komünistiz, başka türlüsü imkânsız olduğu için bu halk mücadele edecek. Yeter ki, halkın mücadele etme noktasında yani şurasına geldiği noktada; yalancılar sahtekârlar değil de, doğru bir politik önderlik onlara doğru ufku sunuyor olsun.
Bu coğrafyada bir kurtuluş savaşı ve arkasından cumhuriyetin kuruluşunu yaşadık biz. Nesnellik, toplumu bir şeylerle yüzleşmeye zorluyor. O yüzleşme süreçlerinde ne kadar ileri bir bilinç düzeyine sahip olursanız o kadar ileri sıçrayabilirsiniz. Küba’nın başardığı şey bu. Rusya’da Bolşeviklerin başardığı şey bu. Bizim de başaracağımız şey bu.”
Yorum Ekle
Diğer Haberler
RTÜK'ün cezası sonrası 'Yabani' dizisinin final tarihi değişti
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) toplantısında program durdurma cezası kararı verilen 4 dizi arasında yer alan 'Yabani' için daha önce planlanan final tarihi değişti. NOW'da ekranlar...
Devrim Erbil'in eserlerinin de yer aldığı Winter Tale sergisi açıldı
Ressam Devrim Erbil'in de eserlerinin olduğu Winter Tale sergisi, The Stay Boulevard Nişantaşı'nda açıldı. Küratörlüğünü Renk Erbil'in yaptığı ve 31 eserin yer aldığı 'Winter Tale'de Devr...
Bakü'de Azerbaycan Atabeyleri belgesel filminin galası yapıldı
Bakü'de, 12-13. yüzyılda Azerbaycan'da hüküm sürmüş Atabeyler devletinin kurucusu Şemseddin Eldeniz ile dönemin komutanlarından Kara Sungur'un hayatını konu alan Azerbaycan Atabeyleri bel...
Çatalhöyük’te zaman yolculuğu: 9 bin yıl öncesine gitmeye hazır mısınız?
Konya’nın Çumra ilçesindeki UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Çatalhöyük, 9 bin yıllık geçmişini dijital teknolojilerle ziyaretçilere sunuyor. Tarihin derinliklerini keşfetmek iste...
Edebiyat Söyleşileri’nin konuğu Işıl Madak
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Edebiyat Söyleşileri’nin 5. buluşması, yazar Işlıl Madak’ın katılımıyla 7 Aralık Cumartesi günü 16.30’da İzmir Milli Kütüphane’de gerçekl...
Kadir İnanır'dan haber var
Mart ayından beri tedavi gören usta oyuncu Kadir İnanır'ın sağlık durumuyla ilgili bir gelişme yaşandı. İstanbul Beykoz'da yaşadığı evde 24 Mart'ta rahatsızlanarak Ümraniye Eğitim ve Araş...
Vefalı Galip’e İran’dan ödül
“En uzun yaşayan futbolcuya filmografimin en kısa belgeselini çektim. Onun sportmen kişiliği ve nüktedanlığını unutmayacağım. Galip abi filmi izleyemedi, ödülü de göremedi. Onun eşsiz hat...
Star Wars: Skeleton Crew Türkiye'de yayına girdi!
Star Wars: Skeleton Crew, Disney+’ın yeni dizisi, 3 Aralık'ta Türkiye’de yayına girdi. 8 bölümden oluşan dizi, dört çocuğun galakside hayatta kalma mücadelesini konu alıyor. Jude Law’un b...
Zeki Demirkubuz'un Oscar'dan umudu yok
Yönetmen Zeki Demirkubuz, filmi 'Hayat'ın Oscar yolculuğuna ilişkin "Bizim için büyük ihtimalle iyi bir tecrübe olarak kalır. Devamının geleceğini sanmıyorum" dedi. Kültür ve Turizm Bakan...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Melek Mosso ve Serkan Sağdıç krizi aştı
Geçen yıl evlenen Serkan Sağdıç-Melek Mosso çifti yaşadıkları krizi aşmayı başardı. Mersin'de nikâh masasına oturan çiftle ilgili geçen günlerde şaşırtan bir iddia ortaya atıldı. Bir sene...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Türkiye’de her 30 kişiden 1’i diyabet olduğunu bilmiyor!
Dahiliye Uzmanları Derneği’nin (DAHUDER) Türkiye genelinde yaptığı tarama çalışmasında her 30 kişiden 1’inin diyabet hastası olduğunu bilmediği ortaya çıktı. Diyabet farkındalığının düşük olması, tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilecek riskler taşıyor.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.