İl Başkanımız İzmir’in Tüm İhtiyaçlarına Cevap Verecek

 Herkes bir şeyler konuşuyor ama hiçbir yetkili isim açıklamıyor. Yorumlar havada uçuşuyor. “Bu konuda en fazla bilgi sahibi olan kişi MYK üyesi, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’dır” diye düşünüp, sorularımızı ona yönelttik. Bakın kongreyle birlikte CHP İzmir’de nasıl bir döneme giriliyor... Baykal, nasıl bir il yönetimi arzu ediyor?
Aynı zamanda İzmir Esnaf Odaları Birliği Onursal Başkanı olan, halen Meclis’teki Sanayi Ticaret Bilgi Teknoloji ve Enerji Komisyonu’nda görev yapan Susam’la konuştuk.

Türkiye’nin genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok önemli bir çoğunlukla iktidara gelen parti, ülkeyi yönetmek yerine, rejimi değiştirme gibi bir iddiayla yola devam ediyor. Bu kadar büyük bir halk desteği ve parlamento çoğunluğuyla iş başında bulunan hükümet, ‘iyi hizmet, iyi yönetim’ iddiasında olsaydı, bu süreci Türkiye çok iyi değerlendirebilirdi. Ancak iktidar; mevcut sistemi, düzeni değiştirmek istiyor. Ülkeyi kurumlar arasında işbirliğiyle yürütmek yerine; kavgayı teşvik ederek, temel değerleri ve sistemleri değiştirmeye çalışarak, ciddi kavga ortamı oluşturdu. Ekonomik ve siyasal olarak AKP’nin, giderek ciddi şekilde ülkedeki başarısızlığını örtecek siyasal gerilim, gerginlik ve kamplaşma ortamı yarattığını görüyoruz.

Önce ‘gavur’, ardından DTP konvoyuna taş atılması üzerine ‘faşist’ yakıştırmalarıyla, İzmir’in, bu kamplaşmalara çekilmek istendiği konuşuldu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Söylenebilecek tek tanımlama vardır: İzmir; demokrat, çağdaş bir kenttir. Türkiye’de Batı’ya açık, dünyadaki gelişmeleri en iyi inceleyebilen kentlerin başında gelir. Liman kentleri hep dış dünyaya açık olmuştur. Birçok medeniyeti, her türlü kültürü içinde barındıran, birbirine saygılı, özgürce tartışma ortamına açık bir toplum olarak, Türkiye’nin önemli kentidir. Hep dünyadaki ve ülkedeki gelişmelerin önderliğini yapan, ilklere imza atan bir kent olarak değerlendirmesini yapmıştır. İlk sanayileşmenin, tarımsal sanayinin kurulduğu yer İzmir. Bunun ötesinde ilk demokrasi hareketlerinde Demokrat Parti’nin kuruluşunda önder olmuş. Mesela İzmir’in oylarıyla, 12 Eylül’den sonraki siyasi yasaklar kaldırılmıştır.

Tüm bunlarla birlikte CHP’nin kalesi mi, değil mi konusu da tartışıldı...
- Bu anlamıyla da İzmirlilerin son dönemlerde CHP’yle bütünleşmesi, kentin değerleriyle CHP’nin ideolojik yapılanması ve dünyaya bakış açısının bütünleşmesinden kaynaklanmaktadır. Son seçimlerde, İzmir halkı CHP’ye bu teveccühü gösterirken, şunu açıkça söylemiştir: “Ben bu ülkede yaşam tarzımı devam ettirebilme yolunda mevcut iktidarı tehlikeli görüyorum! Ben, CHP’nin değerleriyle ve savunduklarıyla kendimi daha çok özdeşleştiriyorum. Ben, CHP’nin yerel yönetimde iktidar olmasının, bundan sonra yapılacak ilk genel seçimde de birinci parti olmasının bu ülke için gerekli olduğuna inanıyorum.” Bu desteği verenlerin hepsi CHP’li değildir.

Deniz Baykal, seçim sonuçlarıyla ve İzmir’le ilgili ne düşünüyor?
- Genel başkanımız, “Sadece bir tek düşüncenin savunucusu değil, bu ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek bir partiyiz. Gelin bize oyunuzu verin. İktidar olduğumuzda sizin tüm özelliklerinize sahip çıkan bir ortam hazırlayacağız” demiştir. İzmirli, aslında bu düşünceye en önemli desteği yerel seçimlerde vermiştir. İzmir, yerel seçimlerle Türkiye’ye bir mesaj vermiş, önder olmuştur. Parti meclisimizin, MYK’mizin son toplantıları, genel başkanımızın son demeçleri çok net şekilde bunu söylüyor. Türkiye’de yeni bir dönem başlayacaktır.

Kongre süreci de ‘iktidara yürüyüş’ olarak adlandırılıyor. İzmir’de de bu süreçle partide yeni bir yapılanmanın başlayacağı söyleniyor. Nasıl bir dönem olacak?
- Kongreler ve kurultay sürecimizi, bir anlamıyla iktidara hazırlık olarak görüyoruz. Örgütlerimiz, genel merkezimiz ve genel merkez kadrolarımız yenilenecek. Kurultayda, ‘iktidar manifestomuz’ duyurulacak. İzmirlinin bize verdiği görev doğrultusunda Türkiye’ye işaret ettiği yeni yönetim anlayışı, İzmir kongremizle şekillenecek. İzmirliler bize önemli görev verdi. Genel başkanımız da bunu çok önemsiyor ve İzmir’e önem veriyor. Bu göreve layık olabilecek her türlü çalışmayı yapmak için elinden gelen gayreti gösteriyor. İzmir’in her türlü sorununu, konusunu partimiz açısından çok önemli görüp, sonuna kadar zaman ayırıp, kafa yorup, başarılı olunması için gayret sarf ediyor.

Mevcut İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, adaylıktan çekildi...
- Sayın Nalbantoğlu, MYK’nin görevlendirmesiyle yerel seçimler öncesi il başkanımız oldu. Başarılı bir çalışmayla hem yerel seçimleri götürdü hem de partimizin kongre sürecine kadarki dönemi yönetti. Kendisine teşekkür ediyoruz. İzmir bundan sonraki sürece yeni bir il başkanı adayıyla gidecektir. Ama bu başkanı tayin eden irade, İzmir olacaktır. İlçe başkanları, belediye başkanları ve parti delegeleri olacaktır. Partimiz, İzmirlilerin beklentilerine cevap verebilecek çok önemli bir çalışma arifesinde. İzmir halkı bize, “İktidar olun” mesajı vermiştir. Genel başkanımız da verilen mesajı Türkiye’nin mesajı haline getirerek, ciddi bir iktidar hazırlığı içerisine girmiştir.

Peki Baykal, İzmir için nasıl bir il başkanı düşünüyor?
- Bu süreçte kişiler çok belirleyici değildir. Partinin genel çizgisiyle genel hedefleri önemlidir. İzmir de yeni bir il başkanı ve yeni kadrolarla yönetilmeye başlanacak. İnanıyorum ki bu yönetim, bundan sonraki süreci de götürecek. Nedir bu anlayış? İzmirlinin verdiği mesaja sahip çıkacak, seçmenle örgütümüzü bütünleştirecek bir yapılanma içerisinde olacak. İl Genel Meclisi’nin hizmet alanında da her türlü hizmeti sağlayacak koordinasyonu yapacak... Partimize yeni yapıların, insanların kazandırılması ve sivil toplum örgütleriyle iyi ilişkiler kurarak toplumun demokratik güçlerini bugünkü iktidara karşı ortak platformda toplayacak... Tüm bunları sağlayacak bir yönetim anlayışını ve bu anlayışı hayata geçirecek bir kadrolaşmayı İzmir’de gerçekleştireceğimize inanıyorum. Genel başkanımız, İzmir üzerinde bu anlayışa uygun çalışmalara, kendisine düşen yanıyla her türlü katkıyı vermeye devam ediyor.

‘AKP iktidarı samimi değil’
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün küçük işletmelere verdiği ‘üç destek’ sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Sayın bakan, İzmir’de yaptığı konuşmada, perakende piyasasını düzenleyecek kanunun meclise geleceğini söyledi. Ama AKP iktidarının bu konuda samimi olmadığının altını çiziyorum. Sekizinci yıl... Hepimiz görüyoruz. Ali Coşkun ve Zafer Çağlayan’ın bakanlık dönemlerinde de olmadı. Şu an sayın Nihat Ergün’ün, “Bu yasayı Meclis’e getiriyoruz” demesi, seçime gidilen bu süreçte, toplumdan gelen büyük baskı ve piyasalardaki büyük sıkıntılar sonucunda içi boşaltılmış bir yasayı meclis gündeminde tutmaya yönelik bir açıklamanın ötesinde değil. Yasanın son şeklini aldım, baktım. Sadece yasak savmaya yönelik bir taslak...

Komisyonda üyesiniz. Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
- Komisyonlarda tartışacağız. Benim de verdiğim bir kanun teklifi var. O teklifle desteklemeye çalışacağız. . İnşallah komisyona getirirler. Yalnız bir de topu taca atmaya yönelik bir şey söylüyor... Belediyeleri işaret ediyor. Yatırım isteyen insanlarla belediye başkanlarını karşı karşıya bırakır bu. Avrupa ne yapmış? Çerçeve çizmiş. Bir kısmını da bu çerçeve içerisinde yerele aktarmış. Bu yasayı çıkar önce, çerçeveyi koy. Ondan sonra de ki yerel yönetimlere, “Bu çerçeve içerisinde siz de bunu yapın.” Yerel yönetimlerin bu konuda ayak sürüyen, yanlış yönlendirme ve esnaf ile sanatkarı zor durumda bırakan değerlendirmeleri yok değil. Yeni bir yatırım, orada var olan yatırımı yok etmemeli. Bizim istediğimiz anlayış bu. Yasa koymadan, “Belediye başkanları bunu önlesin” demekle olmaz.

‘Müjde vermek sözle olmaz’
Ne olacak esnafın hali?
- KOSGEB’in destekleri konusunda durum ortada. “Kredi Garanti Fonu kurulsun” demiştik. Çünkü KOBİ’lerin krediye ulaşması ciddi şekilde zorlaştı. Bankalar küçük işletmelere kredi vermiyor. Çok büyük teminatlar isteyerek veriyor. Amacına ulaşmadı KOSGEB kredileri. Sayın bakan hala “KOSGEB kredilerinden 280 milyon İzmir’e kaynak aktardık” diyor. Bu, gerçek ihtiyaç sahiplerine mi, yoksa bankaların para satmak istedikleri uygun koşulları olan insanlara mı gitti? Bu konularda hükümete öneriler götürüyorum. Sektörün içerisinden gelen bir insan olarak hangi sıkıntıların olduğunu yakından biliyorum. Bulunduğum Sanayi, Ticaret, Bilgi, Teknoloji ve Enerji Komisyonu’nda da her konuda katkı koymaya çalışıyorum. Parlamento’da konuşmalar yapıyorum. Sanayinin de ciddi sorunları var. Bu ülke sanayisinin sorunlarını genel görüşme ile çözüp işsizliği önlemek durumunda değil mi? Ama bunları yapmıyorsunuz. İzmir’e gelip, müjdeler veriyorsunuz. Müjde, sözle olmaz. Çıkarsınız, konuşuruz, yasal düzenlemesini yaparız. Teşviklerini, kredilendirmesini, altyapısını hazırlarız. O zaman olur işte.

“Aziz Bey’e gözümüzün içi gibi bakarız”
Bazı ilçe kongrelerinde gerginlikler yaşandı. Örneğin; Bornova’da Aziz Kocaoğlu’nun başlattığı ‘adam ve şalgam’ polemiğinde söylediklerini üzerinize alındınız mı?
- Aziz Kocaoğlu bizim büyükşehir belediye başkanımız ve benim de çok değerli bir dostum. Büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde de aday olmasına destek vermiş ve her çalışmasında kendisine katkı koymuş bir arkadaşı olarak da severim, sayarım. Dürüst, çalışkan, İzmir halkına hizmet yapmaya gayret eden bir başkan olduğuna inanıyorum. Kongre sürecinde yaşanan ufak tefek olayların çok önemli olmadığını, o heyecan içerisinde söylenmiş bazı sözlerin çok anlam ifade etmediğini düşünüyorum. İzmir halkı Aziz Bey’i sevmiş, güvenmiş, yüzde 56.5 oy vermiştir. Böyle bir başkanın bundan sonraki süreçte de partimize önemli katkıları olacaktır. Genel başkanımızın tek isteği var: Yerel yönetimlerle örgütümüzün birbirleriyle bütünleşmesi, dayanışma içinde olması. Örgütlerimizden beklentimiz; belediye başkanlarımızla çatışma değil, tam tersine halka hizmette daha etkin olmasına katkı koymaktır. Aziz Kocaoğlu’yla ilişkilerimiz de bu düzeydedir. Hem genel başkanımız, hem MYK’mız, hem ben, Aziz Bey’in İzmir’de başarılı olması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Bu konuda da Aziz Bey’e gözümüzün içi gibi bakarız.

Metro’yla ilgili sıkıntılı dönemden geçiyor...
- Hükümetin engellemeleri karşısında da hem parlamentoda hem de İzmir kamuoyunda savunulmasını yapmaya özen gösteririz. Bizim için, kişisel olaylar önemsizdir. Önemli olan bu partinin iktidar olmasıdır. Bu kurultayda genel başkanımız, partiyi iktidar yapacak program ve tüzük değişikliklerini yaparak kamuoyuyla paylaşacak. Hazırlıklarımız bitti. Sosyal projelere çok önem veriyoruz. Bu anlamda yaptığımız hazırlıklarla, 1 milyon 200 bin ailenin gerçekten devlet yardımına ihtiyacı olduğunu tespit ettik. Bunların hepsine birer maaş vereceğiz.

Hipermarketlerden halıcı da şikayetçi
İzmir Halıcılar Yer Döşemeciler Derneği Başkanı ve Ticaret Odası Halı meslek grubu meclis üyesi Naci Ölçen, hipermarketlerin faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Türkiye’de toplumun her kesimini memnun edecek ticari bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Ölçen, “Büyük bir alışveriş merkezi veya zincir mağaza, çalıştığı bölgenin ticari potansiyelinin nerede ise tamamını almaya yönelik bir ticari faaliyet göstermek istemektedir. Almanya, Fransa, Hollanda gibi kalkınmış ülkelerin, büyük ve küçük arasındaki ilişkilerini düzenleyen kanunlarını örnek almalıyız. Ülkemizde de KOBİ’lere gereken önem verilmeli” dedi.