Yukarı
426811

78 . Cannes Film Festivali’nden notlar: Adalet, polis ve devlet terörü...

17 Mayıs 2025 08:43

Altın Palmiye için yarışan iki çarpıcı film, dünyamızın hangi coğrafyasında bulunuyorsak bulunalım, en acil yurttaşlık görevimizin “tehlike” olmadığını; ancak tehlikeli ve yaşamsal bir önem taşıyan demokrasiye sahip çıkma mücadelesi olduğunu, yüksek sesle anımsattı.

İzleyicisini omuzlarından kavrayıp silkelercesine uyaran her iki film de hepimizi yakın tarihin önemli gerçeklerini görmeye ve üzerinde düşünmeye davet etmekteydi.

Baskı düzeni, siyasi davalar...

Önce, Sergei Loznitsa (1964), “İki Savcı” adlı filminde, siyasi iktidarların maşası olarak kullanılan “adalet” sisteminin nasıl çürüdüğünü (daha doğrusu çürütüldüğünü), keskin ve çarpıcı bir mizansen eşliğinde gözler önüne sermekteydi.

1930’lu yılların ortasında, Stalin’in tek adam rejimini güçlendirdiği dönemdeyiz. Baskı düzeni, siyasi davalar, hukuk kurallarını hiçe sayan gizli polisin dokunulmazlığı... İşkencenin sistematik olarak uygulandığı karanlık hapishaneler... Her tür manipülasyona kolayca kucak açan polis kuvvetlerinin meşrulaştırılmış şiddeti... Devlet terörünün dehşeti...

Herkesin korktuğu, sindiği, bireysel küçük çıkarlar uğruna vicdanının sesini dinlemediği, derin devletle resmi devletin terör uygulamakta buluştuğu bu gergin ortamda, genç ve idealist bir savcı, işini dürüstçe, hukuk kuralları çerçevesinde gerçekleştirmek istemektedir.

Gizli polisin, Bolşevik ideallere gerçekten sahip çıkan has devrimcileri bile sahte suçlamalarla, işkence altında imzalatılan düzmece itiraflarla zindanlarda çürüttüğü sistemin hukuksal ve ideolojik yanlışlarını düzeltmeye çalışır.

Azimlidir; gerçekleri ortaya çıkarmak için görevli olduğu taşra kentinden kalkıp Moskova’ya, devletin başsavcısına gidecek kadar da inatçıdır. Ancak, kendisi kadar cesur olmayan (yoksa tertemiz ve saf mı olmayan?) ve ne yazık ki çoğunluğu oluşturan hukukçuların uysallığı (ya da bencil çıkarcılığı) sayesinde güçlenen ve sertleşen sistem tarafından bir lokmada, kolayca yutulacaktır...

“İki savcı”, biçimsel açıdan son derece tutarlı bütünlüğü yanında, tiyatrosal yalın mizanseniyle de ödül kazanacak güçte bir film. Loznitsa, zaman ve coğrafya ötesi (yer yer de kafkavari) içeriği yanında, biçimsel düzeyde sergilediği soğuk estetiğin hüzünlü şiirselliğiyle de ödüllendirilebilir.

FRANSIZ 'SARI YELEKLİLER' BAŞKALDIRISI VE POLİS ŞİDDETİ

Fransa’nın yakın tarihine, 2018 yılında patlak veren “Sarı Yelekliler” hareketinin önemli boyutlarından olan ve polis şiddeti konusuna odaklanan Dominik Moll’un (1962) filmi “137 Numaralı Dosya” da içeriğiyle çok önemli bir film.

Biçimiyle iddialı olmayan, tersine, sıradan bir polisiyenin (hatta bir televizyon dizisinin) akıcı klasik dilini tercih eden Dominik Moll, öncelikle bir geniş kitle sineması örneği gerçekleştirmeyi hedeflemiş. İyi ki de bu yolu seçmiş. Çünkü siyasilerden polislere, toplumbilimcilerden hâkim ve savcılara, avukatlardan gazetecilere kadar herkesin, milyonların izlemesinde yarar olan bir film “137 Numaralı Dosya”...

Alman kökenli Fransız yönetmen Dominik Moll yaşanmış bir olaydan yola çıkarak, gerçekleri çarpıtmadan, “polis şiddeti” konusunu siyasal, etik, toplumsal ve psikolojik boyutlarıyla derinlemesine işliyor.

“Sarı Yelekliler” hareketi sırasında, Aralık 2018’de Paris’te, Champs-Elysées caddesine yakın bir ara sokakta, silahlı beş polisten oluşan mobil tim, hiçbir grup içinde bulunmayan ve tehdit oluşturmayan iki gence, ellerindeki uzaklaştırıcı bombalarla 14 metre mesafeden ateş ederler. Gençlerden biri başından ağır yaralanarak olduğu yerde, sokak ortasına yığılıp kalır. Silah kullanan polislerden biri, ambulans çağırmak yerine, kanlar içinde hareketsiz yatan genci tekmeleyecektir...

Taşralı ailenin şikâyeti üzerine, polislerin polisi denilen denetim mekanizması devreye girer.

Kurumsal düzeyde yürütülen soruşturma ekibini yöneten kadın polisin (Léa Drucker) gerçeği ortaya çıkarma konusundaki kararlılığı sonucu, polislerin ve hiyerarşik sorumluların yalan söyledikleri; hiçbir meşru müdafaa durumu yokken orantısız şiddet uyguladıkları; üstelik, emir almadan ateş ettikleri; kurallara uymayan kovboylar gibi keyfi davrandıkları, görsel belgelerle kanıtlanır. Güvenlik kameraları ve herkesin cebindeki telefonlarla çektiği videolardan bazıları yadsınamaz delillerdir.

İki polis gözaltına alınır ama “Sarı Yelekliler” ayaklanması sırasında ülke kontrolünü bir süre kaybeden iktidar, kamu düzenini sağlamak için ihtiyaç duyduğu polis teşkilatını hoşnut etmek zorundadır.

Gözaltı kararı, yukarıdan gelen emirlerle, ertesi sabah hemen kaldırılır...

Fransa gibi hukuk devletinin hâlâ var olduğu, bağımsız adaletin sesini taviz vermeden duyurabildiği bir ülkede polis şiddeti (ya da benzer bir nitelemeyle devlet terörü), zaman zaman hukuk devletini bile susturabiliyorsa siz gelin, demokrasi ve hukuk devleti kavramlarının amaç değil araç olduğu coğrafyalardaki durumdan dehşete kapılmayın...

İyice uçuk bir dünya diktatörü çıksa da, yukarıda sözünü ettiğimiz filmlerin, küresel düzeyde tüm televizyon kanallarında ve sinemalarda aynı anda gösterilmesini emretse... Bir şeyler değişir mi?

Cumhuriyet



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

Anne ve babalar oyuncu oldu Tartuffe’yi sahneye koydu

Muğla’nın Bodrum ilçesinde ki bir okulun Okul Aile Birliği’nde görev yapan anne ve babalar Dünyaca ünlü yazar Moliere tarafından yazılan Le Taruffe (İki yüzlü dindar) isimli oyunu sahnele...

İlhan Şeşen'in ailesinden duygusal kutlama: 'Sensiz ilk doğum günün'

Unutulmaz şarkılara imza atan İlhan Şeşen, 76 yaşında hayatını kaybetti. Akciğer kanseriyle verdiği uzun mücadelenin ardından vefat eden sanatçı, 27 Mayıs’ta İstanbul’da toprağa verildi. ...


Yeşilçam oyuncusu Aynur Akarsu hayatını kaybetti

'Üç Kağıtçılar' 'Battal Gazi Destanı' 'Bir Türk'e Gönül Verdim' 'Arkadaşımın Aşkı-Köroğlu' ve daha birçok Yeşilçam filminde rol alan oyuncu Aynur Akarsu 76 yaşında hayatını kaybetti. 1970...

Matthew Perry'nin doktoru 40 yıla kadar hapisle yargılanacak!

Friends dizisinde canlandırdığı Chandler Bing karakteriyle hafızalara kazınan ünlü oyuncu Matthew Perry, 28 Ekim 2023’te Malibu’daki evinin jakuzisinde ölü bulunmuştu. 54 yaşındaki oyuncu...


Dünyaca Ünlü Oyuncu Kelsey Grammer’den Büyük Sürpriz!

Dünyaca ünlü sit-com 'Cheers' da dokuz yıl boyunca canlandırdığı Psikiyatrist Dr. Frasier Crane rolüyle tanınan 70 yaşındaki Amerikalı oyuncu Kelsey Grammer sekizinci kez baba olmaya hazı...

Dünya yıldızları, Efes Antik Tiyatrosu'nda sahneye çıkacak

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 8'inci Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali, 27 Haziran-13 Temmuz tarihleri arasında, Efes Antik Tiyatrosu'nda dünyaca ün...


Dost Oyuncular Kadirli’de Pir Sultan Abdal’ı oynadı

Kadirli Belediye Başkan Yardımcısı Şahin Açıkoğlu, Alevi Kültür Dernekleri Kadirli Şube Başkanı Gül Ali Yılmaz, Eğitim İş Kadirli Şube Başkanı Yasin Evlice, Eğitim-Sen Kadirli Şube Başkan...

İzmirliler Kültürpark’ta Yaza Merhaba Festivali’nde buluşacak

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 18-22 Haziran tarihlerinde Kültürpark’ta düzenlenecek “Yaza Merhaba Festivali” ile İzmirliler unutulmaz anılar biriktirecek. Yazın gelişini İzmir ru...


Gören büyüleniyor, ilk kez ziyarete açıldı

Antalya'nın Kumluca ilçesindeki Olympos Antik Kenti'nde yürütülen çalışmalarda ortaya çıkarılan Roma dönemine ait kaya mezarları, bu yıl ilk kez ziyaretçilerin erişimine açılarak gezi rot...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Kızılcık Şerbeti'nde beklenmeyen ayrılık

Kızılcık Şerbeti’nin Metehan karakterini canlandıran Rahimcan Kapkap, yeni sezonda Show TV’nin Veliaht dizisine transfer oldu. Kapkap’ın diziden sessizce ayrılması ve yeni projesi izleyic...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Gebelikte yapılıyor, doğumdan sonra hayat kurtarıyor!

Gebelikte yapılan boğmaca aşısı, bebekleri doğumdan sonraki ilk aylarda karşılaşabilecekleri ciddi solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyor. Aşı, artık rutin bağışıklama programında yer alıyor. Uzmanlar zamanlamaya dikkat çekti.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR