Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Oysaki NARİN de bugün okula gidecekti!

10 Eylül, 2024

   Hani Mustafa Kemal Atatürk “Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar, Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır" diye vasiyet etmişti…

   Hani kız çocukları okula gitmeli, meslek sahibi olmalı, mutlu olmalıydı?
   Hani çocuklarımızın geleceğinin sorumluluğunu taşıyacaktık?
   Hani çocuklarla ilgili sorunları görmezden gelmeyecektik?
   Hani çocukların geleceğini korumak, hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluktu?
   Hani onların sağlıklı, mutlu ve güvenli bir ortamda büyümelerini sağlayacaktık?
   Hani çocuklarımıza iyi bir eğitim vermek, onların gelecekte başarılı olmalarını istiyorduk?
   Hani çocuklarımızı sevgi ve ilgi ile büyütüp, kendine güvenli bireyler olarak yetişmelerine rehber olacaktık?
   Hani çocukları fiziksel, duygusal ve cinsel istismardan koruyacak, onları sağlıklı bir gelişim sürecine hazırlayacaktık?
   Hani çocuklarımız bizleri taklit ederken, onlara iyi örnek olacaktık?
   Hani sınırlarımızı koyarken, onların doğru ve yanlış arasındaki farkı anlamalarına yardımcı olacaktık?

   Demek ki biz yetişkinler toplumsal düzeyde çocuk haklarını ve korunması konusunu hiç ciddiye almamışız…
   Demek ki çocukların haklarını koruyan yasalar etkin bir şekilde uygulanmamış…
   Demek ki çocuklara yönelik sosyal hizmetler yeteri kadar geliştirilmemiş ve güçlendirilmemiş!
   Demek ki çocuk istismarı, ihmal ve şiddet gibi konularda toplumda farkındalık yaratmak için gerekli çabalar verilmemiş!
   Demek ki çocukların da yaşama katılım imkânı sağlamak için karar alma süreçlerinde görüşleri alınmamış.
   Demek ki çocukları, toplumun geleceği olarak görmemişiz.
   Demek ki kılına zarar gelmemesi, sağlıklı ve mutlu bir şekilde büyümesi için doğru önlemler  almamışız.
   Demek ki toplumun daha iyi bir geleceğe sahip olmasının ancak çocukların korunması, aynı zamanda insan haklarının da temel bir ilkesi olduğu kavramlarını görmezden ve duymazdan gelmişiz.
   Her defasında çocuklarla ilgili giderek büyüyen sorunlara karşıyeteri kadar sesimizi çıkarmamış, kararlı bir duruş sergilememişiz.
   Çocukların sesini kendi sesimizmiş gibi duyurmamışız!
   Çocuk hakları konusunda bilinçlenmemişiz. Çocuklara destek olmamışız.
   Devletle işbirliği yapmamışız.



   HANİ “DEVLET YAŞATIR” DİYORDUNUZ?
   Oysaki bizler çocukların geleceğini korumanın, hepimizin sorumluluğu olduğunu bildiğimiz halde hiçbir şey yapmadık!
   Oysaki bizler bireysel ve toplumsal çabalarla, çocukların daha iyi bir geleceğe sahip olmalarını sağlayabilirdik.
   Oysaki töreleri var ama insanlıkları olmayan, kalpleri var ama vicdanları, merhametleri olmayan, kafaları var ama aklı olmayanların geleceğimizde yaratacağı tehlikeleri atlamışız!
   Oysaki her kötülüğü yaptıktan sonra tövbe edip temizleneceklerine inanan insanın yozlaşması bu ülkenin geleceğini zehirli sarmaşık gibi sarmış.

   Oysaki biz bu acıları tanıyoruz! Çünkü çok yakın acılardı... Hukuksuzlukları da biliyoruz… Soruşturmaların etkin ve şeffaf bir şekilde yürütülmediğini, hak edenlerin hak ettikleri kadar ceza almadığını da biliyoruz.
   Hatta "Küçüğün rızası ile" cümlesini kuran bir Adalet Bakanının çocuğa nasıl bakış açısında olduğu sözlerine de şahit olduk, değil mi?
   Oysaki akıl melekeleri sağlıklı olan bir insan, söz konusu ‘KÜÇÜK!’ çocuk olduğunda, önce kendi evlatlarının aklına gelmesini isterdik, değil mi?
   İşte o gün HUKUK İNSANI! çocuğun haklarına tecavüz edilmesine izin vermeseydi, bugün belki de Narin’e ve diğer çocuklara dokunmaya kimse cesaret edemeyecekti…



   Bu nedenle hukuk sistemi etkin bir şekilde işlerse, zaten çocukları korumaya hazır!
   Geldiğimiz noktaya bakınız!
   Çok acı ve çok kaygı verici…
   22 yılın sonunda ahlaksızlığı ve çürümüşlüğü inşa edenler ne vatanı koruyabiliyorlar, ne çocuklarımızı… 
   Aile kavramının kutsallığını korudukları bahanesiyle, Adaleti sağladıklarını sandıkları beton binalarda gösteriş yapıyorlar!
   Her yer itibar kokuyor!
   Burnuma pis kokular geliyor, ya sizin?
   Oysaki insana verilen değer, adalet sistemi, özellikle kadınların ve çocukların kaderi böyle mi olmalıydı?
   Merhamet, sevgi, insanlık adına hiçbir şey kalmamış. Katiller yetişiyor, hırsızlık özendiriliyor!
   Kin ve nefret söylemleriyle, baskıcı, müdahaleci, ötekileştirici tavırlarla bu ülkenin toplumsal ve ahlaki değerlerini yerle bir edenlerden çocuklara iyilik çıkar mı?
   Ahlaki yapıyı bozanlar var elbet! En kötüsü, ahlaksızlıklar karşısında susanlar değil midir?
   Demek ki yitirdiğimiz tüm çocuklarımızın sorumlusu bunlardır!
   Cemaat ve tarikatların toplumun her bir hücresine sızmasına göz yumup, bunu destekleyenlerdir.
   Demek ki bağımsız ve tarafsız yargıya müdahale ederek, gerçeklerin ortaya çıkmasını engelleyenler yüzünden normalleşemiyoruz?
   Demek ki çocuklarımızın canı güvende değil!



   ÇOCUKLAR VATANDIR…
   Bu topraklarda çocuklarımızı, kadınlarımızı, koruyamayanlara tahammülümüz kalmadı.
   YETER ARTIK!
   Ahlaksızlığı ve kötülüğü kökünden temizlemek zorundayız!
  “Narin” gibi, bu ülkede, çocuk yaşta hayatı sönen binlerce çocuğu kendi evladınızmış gibi düşünmek zorundasınız.
   Ben sokaktaki her kız çocuğuna, her erkek çocuğuna kendi evlatlarım gibi bakıyorum. İçim onları görünce cız ediyor.
   Sizler nasıl canlılarsınız? Evlatlarınızı da mı, torunlarınızı da mı sevmiyorsunuz?
   Yaşattığınız acılar kadar kahrolun!
   Her kim ki çocuklar için çekilen acılara bundan sonra çözüm bulamazsa, hepinizin oy’u da, soyu da batsın!

   Çocukları korumanın çözümüne üstü örtülü evlerden başlayabiliriz! Evlerde dört duvar arasında yaşananların tespit edilmesi ve okullarda sınıf ve rehber öğretmenlerin çocuklarla ilgili evdeki yaşam ve ilişkiler üzerine mutlaka konuşmaları gerekiyor. İmamların değil!
   Çok kızgın ve öfkeliyim! Kalbim acıyor…

   OYSAKİ NARİN DE BUGÜN OKULA GİDECEKTİ!



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Demet Evgar'dan 'normal doğum' kamu spotuna tepki

Ünlü oyuncu Demet Evgar, Sağlık Bakanlığı’nın "Sağlıklı olan normal doğumdur" kamu spotuna tepki gösterdi. Kamu spotunun kadınların korkularını artırdığını ve altyapı eksikliği olduğunu b...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Balık tüketimi yüzde 28 azaltıyor!

Balık, yapılan araştırmalara göre saldırganlığı azaltan omega-3 yağ asitlerini içeriyor. Aynı zamanda omega-3'ün şizofreni ve kötü beslenme üzerindeki önleyici etkilerine ilişkin önceki varsayımları da doğruladı. Pennsylvania Üniversitesi'ndeki (ABD) bilim insanları, omega-3 yağ asitlerinin beyin kimyasını etkileyebileceğini ortaya çıkardı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR