Yukarı
35

Alpay Kandemir

Siyasetin Nağmeleri...

02 Temmuz, 2015

   Sevgili dostlarım, çok uzun bir aradan sonra, tekrar yazılarıma kaldığım yerden başladım. Ben bu işi hobi olarak görmekteyim, Amatörüm. Gazeteci değilim, bu mesleğin eğitimini de almadım… Zaten, Gazeteciğim demekle de Gazeteci olunmuyor… Yazılarımda imla hataları, cümle düşüklükleri olabilir ama yalan, yanlış, iftira ve hakaret, küçük düşürücü yazılar asla olmaz.

   Fikir ve düşüncelerimi yazılarıma dökerek, siyaseti ön planda tutacağım. Siyaset konusunda aslında herkesin bir fikri var. Ülkemizde her şeyi kendimize öz, bir biçimde yorumladığımız için, siyaseti dış Dünyada ki örnek uygulamalarından farklı olarak, algılayıp kendi yöntemlerimize göre uygulayan bir milletiz.

   Bu yazımda, siyaset konusunda yapacağım her tespite, sizlerin de katılacağına eminim. Bizde siyasetin uygulamasında, özellikle insan faktörü devreye girdiğinde ciddi sorunlarla karşılaşıyoruz. Muhalefette farklı, iktidar da farklı, Mağdur iken farklı, Güçlü iken farklı, geçmişin uygulamalarında şikâyet eder iken, iktidarında benzer uygulamaları yapmaktan hiç tereddüt etmeyen bir yapımızın olduğu da bir gerçek.

   Ülkemizde Siyaset için söylenen çok söz vardır… Sizlere bir kaçını hatırlatmak istiyorum, siyaset nankör bir iştir, Ekip işidir ama dere geçilesiye kadar, siyaset meslek değildir, bırakmasını bilmek lazım, siyasette vefa olmaz ki, olmalı… Gitmesini bilmek lazım, Emek çok önemli ama verildiği an, ondan sonra hiçbir önemi kalmaz, çabuk unuturuz, siyaset birbirinin omzuna basma sanatıdır. Çünkü ülkemizde ki siyasetin yapısı ve yazılı olmayan kurallarında, bir makama gelmenin yolu birbirinin omzuna basmaktan geçiyor, kardeşin kardeşi tanımadığı tuhaf bir sistem.

   Siyasette hak edenin hak ettiği yere gelmesi, emek verenin emeğinin karşılığını alması, siyasette, tabandan başlayarak, basamakların tek, tek, çıkılması gerekir…  Yani olması gerekenin, işin doğasının böyle olması lazım, ama böyle olmadığı için bu ülkede siyaset yapmakta oldukça zor. Siyasette aslında tabandan gelen, yaşadığı yerde siyaset yapan, kamuoyunda karşılığı olan, topluma mal olmuş insanları aday yapmak var iken, genel olarak tercihler, adayların isimlerinin önünde ki parıltılı…  Prof, Dr, Av, Emekli Asker, vb… etiketlerden esinlenerek aday yapılır ve partinin tozunu yutmamış, tabanı tanımayan, aday olduğu bölgeyi bilmeyen insanlarla, yola çıkmak, (NE KADAR DOĞRU OLDUĞU TARTIŞILIR),her motiften siyasetin tercih ettiği yöntem olmuştur.

   Bu aslında bana göre makul sayıda kabul edilebilir bir yöntemdir. Ama makul olmak şartıyla, çünkü bu insanların parti içinde olacak bir ön seçimden, bir yarışta seçilme şansları yoktur. Buna benzer bir başka örnekte, siyaseti tabandan yapmanın angaryası ile uğraşmadan, ahbap çavuş ilişkileri, eş dost, hatırlı ağabeyler, parti büyükleri ve buna benzer yöntemleri kullanarak, gerçek parti emekçilerinin haklarını gasp ederek bir yerlere gelmek, uzun bir süredir tercih edilen bir yöntem olmuştur. Biz buna paraşüt yöntemi diyoruz. Partide çalışmak basamakları tek, tek çıkmak, emek vermek, yorulmak, partinin kirasını ödemek gibi, bu çok tercih edilen bir yöntem olmamaktadır.

   Siyasette paylaşmasını bilmek lazım, Hemşeri hukuku, üst yönetim ile ilişki ve tepeden aşağıya son dakika golü ile gelme, partililerin emeklerini yok saymak, dereden kütük çalarcasına insanların tepesine oturmak, çok tepki çeken bir yöntem olmaktadır. Siyasette uzun süreli dost, uzun süreli küs kalınmıyor. Bu cümle ile ilgili eski siyasetçilerimizin klişe olmuş lafları hepimizin hafızasında durmaktadır. Tüküreceğin yüzde, öpeceğin kadar bir yer bırak gün gelir o tükürdüğün yüzü öpmek zorunda kalabilirsin gibi…

   Paraşüt yönteminin aslında gözle görülmeyen çok önemli sakıncaları da vardır. Bu yöntemin, günümüz siyasetinde başarılı bir şekilde geçerli olması, herkesin ilgisini çekerek, bu yönteme başvuranların sayısın da ciddi artışlara neden olmuştur. Klasik particiliği bitirecek, ileride partilerde çalışacak emekçi kesimini sindirecek ve parti için çalışacak gerçek, emekçilerin bulunup ortaya çıkarılmasının önüne geçecek bir çıkmaz olmuştur.

   Siyasette doğru olmak doğru konuşmak, Adaletli hareket etmek zorundayız… ‘Adaletsizliği engelleyecek gücünüz olmadığı zamanlar olabilir, fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı…’

   Doğru bir tanedir, doğruya doğru, yanlışa yanlış demek lazım. Diyemiyorsak orda sorun vardır. Güç zehirlenmesi vardır. Gerçi bizler doğru söyleyeni dokuz köyden kovan bir milletiz ama bazen doğru bildiğimiz yolda kaybetmekte bir galibiyettir.

   Hatanın makamı olmaz, yaşı olmaz, hata yapana makamı ne olursa olsun hata yaptınız diyebilecek cesareti ve dürüstlüğü gösterebilmek gerektiğini düşünüyorum..

   Türkiye de kolay lider yetişmiyor kelimesini çok sık duyarız. Ama Türk liderliğinde Osmanlıdan( belki daha da eski) beri süre gelen bir sorun dikkatlerimizden kaçmıyor. Tarihimizin en sıkıntılı durumlarından bir tanesi de budur. Liderler ya koltuğu oturmak veya korumak için en yakınındaki insanları tereddüt etmeden harcıyorlar, tarihimizi şöyle bir düşünün ne babalar evlatlarını, ne kardeşler kardeşlerini, koltuk ve makam uğruna öldürdü. Koltuk sihirli, insanların kimyasını değiştiriyor.

   En iyi lider veya yönetici, ekibini veya kuracağı takımını, konusunda işini en iyi bilen insanlardan oluşturarak ve onları da en iyi şekilde yöneterek başarılı olur. Bu konu için liderlik Avrupa da farklı, Türkiye de farklı işliyor demek en doğrusu olacak, çünkü yazımın bu bölümünü kendi üstüne alacak çok dost isim var… Ve ben onları üzmek istemem, ülkenin genel liderlik meselesine gönderme yaptığımı ifade ederek, bu konuyu kapatmak istiyorum, son olarak iletişim konusuna değinerek bu yazımı noktalamak arzusundayım.

   Biz siyasetçiler birbirimiz ile ne kadar sık diyalog ve iletişim içinde olursak, karşılıklı yanlış anlaşılmalara ve dedikodulara yer bırakmamış oluruz. Sorunların büyük kısmı iletişimin koptuğu veya görüşme sıklığının arasının açıldığı zamanlarda ortaya çıkar. Bundan böyle yazılarıma Ege’nin Sesi'nde devam edeceğim, bana bu imkanı sağlayan sevgili dostum Sinan Kara’ya teşekkürü borç bilirim.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Kerem Bürsin'in paylaşımı sosyal medyayı salladı

Oyuncu Kerem Bürsin'in Instagram hesabında paylaştığı kaslı vücudu sosyal medyayı salladı. 'Şeref Meselesi', 'Güneşi Beklerken', 'Ulan İstanbul', 'Sen Çal Kapımı' ve 'Ya Çok Seversen' gib...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Sıcak geçen ilkbahar kabusu erken getirdi

Hava sıcaklığının mevsim normalleri üzerinde seyretmesinden dolayı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığını bulaştıran keneler doğada erken görülmeye başladı. Uzmanlar keneler konusunda vatandaşı dikkatli olmaya çağırdı...

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR