''Parayı kazananlar apartmanlar kurdu''
Halil Ergün ile Perihan Savaş, Batman Film Günleri'nde sinemaseverlerle buluştu. Usta oyuncular, Türk sinemasına ilişkin merak edilenleri ve anılarını paylaştı.
Tiyatro kökenli olduğunu söyleyen Halil Ergün "İznikliyim ben. Toprağa bağlı ve çok eski bir aile. Annem sefir, babam elektrik mühendisi, abim doktor olmamı istiyordu ama ben doğaya dönüktüm. Müsamereler filan oluyordu. Filmler seyrediyorduk. Sinemamız vardı, babamların işlettiği. Tüm filmleri seyrediyorduk beş yayından itibaren. Kerpiçten yapılmış bir salon ve sinemaydı. Ama hiç öyle artist olmak, meşhur olmak gibi bir düşüncem yoktu. Sadece hoşlandığımı biliyorum" dedi.
"YILMAZ GÜNEY SENİ GÖREVE ÇAĞIRIYOR' DEDİLER"
Ergün, yaşamında oyunculuğun rolüne ilişkin, şu bilgileri verdi:
"Sanatın insan hayatındaki işlevi konusunda bilincimiz, bilgilenmemiz ortaya çıktı ve bir hayat tarzına dönüştü bir süre sonra. İnsan hayatlarını sergilemek, halka bir şey söylemek benim tarzım oldu. Tiyatrolar kurduk. Çok önemli tiyatro hareketlerinin içinde oldum. Şansımıza, Anadolu'da 40 tiyatronun dolaştığı bir dönemdi. Halkımızla sanatın buluştuğu, köylere kentlere kadar uzanan bir tiyatro macerası... Halkın toplumsallaşma kültüründe çok önemli fonksiyonu vardır, başka insan hayatlarına katılma kültürü. Sonra bu, bir hayat tarzına dönüştü. Sinemada 12 Mart'ı yaşadık. Kasabama döndüm. Yılmaz Güney hapse girmişti. Arkadaşlarım dedi ki, 'Yılmaz abi seni göreve çağırıyor. Bir film var, senin oynamanı istiyor.' 1974 yılının eylül, ekim aylarında sette buldum kendimi ve kadere dönüştü. Çok sevdim kamerayı. Kamera sesini sevdim ve kaldım. Hiçbir zaman şöhret olmak, para pul kazanmak, çok büyük aşklar yaşamak gibi bir tarzımız yoktu. Çünkü Türkiye'deki o tartışmalardan etkilenmiştik. Bir şey söylemek, ülkenin sorunlarına, insanların sorunlarına, sanatın diline ilgi duydum ve hayat tarzım haline geldi. Bir kader gibi bugüne geldik."
Oyunculukta rolünü en iyi biçimde yapmaya çalıştığını kaydeden sanatçı, "Bizler yönetmen oyuncularıyız. Senarist ve yönetmen kurar. Biz de bize sunulan karakteri en iyi şekilde sergilemek durumundayız. Toplumun çözümlenmesi, toplumdaki insan ilişkilerinin tahlil bilgisi ya da sınıfsal meseleler. Hayatın içindeki ayrı ayrı karakterlerin ayrı sosyal konumların, statülerin varlığını fark etmek, size sunulan karakteri de o anlamda yorumlama mecburiyeti ve çözüm bulma çabası getirir" değerlendirmesinde bulundu.
"ÇOK AĞLAYINCA, ÇOK İYİ OYNAMIŞ OLMAZ"
Usta oyuncu, kariyeri boyunca birbirinden farklı birçok rolü oynadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Ben patronu da, kötüyü de oynadım. 'Jön kötü adam oynamaz.' dediler. Jön dayak yemez, sadece döver. Öyle bir kültür vardır bizim Yeşilçam'da. Ama insan öyle değildir. Siz gösterebilirsiniz bunu. Rolün etkisinde kaldım, eve gittim filan. Ben böyle bir şeye inanmam. Bana verilen rolü sadece yorumlarım. Toplum içinde gözlemlerimiz, bilgimizle günlük hayatımızdaki örnekleri gözlemek, bilmek, tanımak noktasında, bir zenginlik taşımak zorundayız. En iyisini yapmaya çalışırız. Asıl mesele vücudunuzu çözmek. Elinizi, kolunuzu, gözünüzü hangi jestle hangi yansımayla sunabilirsiniz? Bunu çözmek de bir bilim işidir. Aslında sanat da bir bilim işidir bir tarafıyla. Duygusal iş meselesi değildir. Çok ağlayınca, çok iyi oynamış olmaz. Çok gülünce, çok iyi oyuncu olmaz. Mesele o karakterin toplumsal konumu. Köydeki başka, kentli başka, zengin, fakir, yoksul başkadır. Bakışlar bile değişir."
Oyuncunun senaryoya katkılarına da dikkati çeken sanatçı, "Aslında sinema oyunculuğu gözlerle doğru bakmaktır. Kamera göz ilişkisi çok mühim. Bir karakteri ya da durumu, o sahneyi anlatmada sadece hareketle olacak işler değildir bu. Mesleğinizi sevdiğiniz zaman böyle. Ben hala heyecan duyuyorum. Sokakta yürürken millet bana sarıldığında, 'Beni seviyorlar' diye bakmıyorum. İyi sunmuşum mesleğimi, çabalarımı diye algılıyorum. O beni çok sevindiriyor" diye konuştu.
Halil Ergün, gerçek sanatçıların ardında iz bıraktığını söyleyerek, şunları kaydetti:
"Ben Yeşilçamlıyım diyorum artık. Keskin dönemlerimizde çok bilmişliğimiz, gençliğimiz vardır, en doğrusunu biz biliriz diye. Bizde de öyle keskin kararlar vardı, tiyatro da yaparken. Ama hayat size çok şey anlatıyor. Daha başka düşünmeye başlıyorsunuz. Yeşilçam'a girdiğimde biraz tepeden bakma meselesi vardı. Sonra fark ettim ki Türkiye sinemasının adı Yeşilçam'dır. Şimdi Yeşilçamlı olmakla çok övünüyorum ben. 80'e yakın filmde oynadım. Sonra düşünmeye başladım. Yanlışıyla doğrusuyla, eksiği, hatalı olanı vardır ama genel bir süreçten bahsediyorum. Çok önemli bir işlevi yerine getirmiştir. Bugün noktalanmıştır, başka bir mecraya düşmüştür."
"YEŞİLÇAM İÇİN KASABALARA SİNEMALAR KURULDU"
Yeşilçam'ın Türkiye'de toplumsallaşmanın çok önemli bir işlevini yerine getirdiğini vurgulayan sanatçı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bölgeler kurmuşlar; Güneydoğu Anadolu, Doğu, Karadeniz, Marmara bölgesi, Adana, İzmir. Orada bir ekonomi kurulmuş kasabalara kadar giden sinemalar. Babamla hala oğlunun açtığı kerpiç bir sinemaydı. O güne kadar insanların buluşmaları köyde, kasabada hatta kentin belli yerlerinde... Toplumsallaşma diyebileceğimiz, başka insan hayatlarına tanık olma, başka insan hayatlarının sevincini, acısını paylaşma kültürü... Ya cenazelerde acılara ortak olursunuz. Namaz kılar veya cenazesini götürürsünüz ya da düğünlerde mutluluklara ortak olur hediye götürürsünüz. Bir ailenin, komşunun acısına ortak olmaktır. Yeşilçam için kasabalara kadar sinemalar kuruldu, harman yerlerinde filmler gösterildi."
Usta sanatçı, Yeşilçam anılarına da değinerek, "Unutulmuş kahramanlar üç kuruşa oynardı. Gittiğimde heyecan duyuyordum. Hayatımıza girmiş birinci, ikinci, üçüncü derece rollerde oynamış insanlar vardı. Kadir Savun geliyor setime, ellerim titriyordu. O kadar tutkuyla ve mesleklerine bağlı işler yaptılar ki. Bu açıdan çok önemli işlev yerine getirmiştir Yeşilçam. Yeşilçam sinemacısı olmaktan çok şey kazandım, çok şey öğrendim. Bir tek eksikliğimiz şu. Dünya çapında sinema kültürüne sahip başarılarımız var ama Amerikan, İngiliz, Fransız sineması gibi değil. Oradaki eksiklik şudur. 200-300 film çekildiği zamanlar var. Bölgelerde dolup taşıyor sinemalar. Parayı kazananlar tekrar sinemanın teknolojik gelişmesine yatırım yapmadı. Fırınlar yaptı, apartmanlar kurdu, parayı başka yere aktardılar" değerlendirmesini paylaştı.
"İYİ Kİ SUNA ABLA BENİ TİYATROYA KOYMUŞ"
Perihan Savaş da oyunculuğa henüz 5 yaşında tiyatro sahnesinde adım attığını belirterek, "Sinemada da uzun bir zaman oldu. Sevgili Suna Pekuysal’ın annemin arkadaşı olması, 'Ben bu kızı tiyatroya götüreceğim, bu kızda cevher var' demesiyle başlayan bir süreç. Sonra kendimi bulduktan sonra bir baktım ki sanatın içinde, tiyatrodayım. Aynı zamanda okul da başladı. İyi ki beni götürmüş Suna abla, iyi ki tiyatroya koymuş, iyi ki bu mesleğin içinde olmuşum. Herhalde farklı bir meslek düşünemezdim" dedi.
Sinemaseverlerin gösterdiği ilgiye de değinen sanatçı, şunları kaydetti:
"İnsanların sevgiyle bakması, kucaklaması, herkese nasip olan bir şey değil. Evde televizyonda ya da sinemada izledikleri zaman, bizi ailelerinden biriymiş gibi kabul etmeleri ve sokakta size baktıklarında gözlerindeki ışıkları gördüğümüz zaman çok mutlu oluyorum. İnsanların yaşadığı olumsuzlukları hem tiyatroyla hem sinemayla birlikte bir yerlere aktarabiliyorsak, bir şeyleri önleyebiliyor ya da 'Bunun böyle yapılması gerekiyor' diyebiliyorsak bu bizim için çok önemli. O yüzden de tarafsız, kimseye ayrım yapmadan sevgiyle kucaklamak ve onların yaşadığı sorunları aktarmak bizim görevimiz diye düşünüyorum."
Perihan Savaş, Türk sinema ve dizi sektöründeki duruma da dikkati çekerek, "Sinemada bir senaryo geliyor önünüze. Dizide ise ya iki ya da üç senaryo gönderiyorlar. Sonraki hikayelerin bir sinopsisini yani kısa anlatımını çıkarıyorlar. Oynadığım son diziden bahsedeyim. Üç bölüm senaryo okudum. 1980'leri anlatan olağanüstü bir şeydi. 'Bu işin içinde olmak istiyorum.' dedim. Bir baba çocuğun acı hikayesini anlatan, arada aşkı da olan çok güzel bir hikayeydi. Ne yazık ki bu diziler uzadığında, kanallar dizilere, senaryoya müdahale ettiğinde, sizin okuduğunuz şeyin çok daha dışına çıkıyor Biz 1980'ler diye başladığımız bir işi, Adams Ailesi olarak bitirdik. Üç senarist, üç yönetmen değişti" diye konuştu.
Sözcü
Yorum Ekle
Diğer Haberler
'İffet'in 'Cemil'i Faruk Peker çok değişti
Yeşilçam'ın unutulmaz filmi 'İffet'te 'Cemil' karakterine hayat veren Faruk Peker'in son hali görenleri şaşırttı. Yönetmenliğini Kartal Tibet'in üstlendiği, senaryosunu ise Yavuz Turgul'u...
Yıldızları buluşturan konser: Bir Askerin Öyküsü
Usta oyuncu Müjdat Gezen, keman virtüözü Cihat Aşkın, kemancı, orkestra şefi, besteci Hakan Şensoy ve bale sanatçısı Hülya Aksular’ın yer aldığı “Bir Askerin Öyküsü” adlı anlatımlı konser...
Edebiyat Söyleşileri’nin konuğu Gündüz Vassaf oldu
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Edebiyat Söyleşileri’nin ikinci buluşması, geçen cumartesi günü İzmir Milli Kütüphane’de gerçekleştirildi. Yazar Gündüz Vassaf’ın konuk o...
'Yellowstone'da yeni dönem! Ünlü oyuncu diziye veda etti
Yellowstone dizisinde 5. sezonun uzun süredir beklenen ikinci kısmı, pazar günü yayınlanan bölümle başladı. İzleyiciler, bölümün ilk dakikalarında gerçekleşen olay dizi izleyicisini merak...
Selda Bağcan'ın Amerika turnesi iptal oldu
“Sevgili dostlar Amerika konserlerime çok istediğim halde gelemiyorum. Çünkü bir virüs kapmışım, geçici bir rahatsızlık. Fakat doktorlar seyahatime izin vermedi. Bu nedenle konserleri haz...
Türkan Şoray'a Özbekistan'da Sinema Onur Ödülü verildi
Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te düzenlenen programla Türk Filmleri Haftası başladı. Oyuncu Türkan Şoray, Sinema Onur Ödülü'ne layık görüldü. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlı...
Ali Sunal'dan duygusal paylaşım: 'İyi ki doğdun babam'
Türk sinemasının unutulmaz ismi Kemal Sunal, doğum gününde ailesinin duygu dolu paylaşımları ve filmleriyle anılıyor. Türk sinemasının unutulmaz ismi Kemal Sunal, doğum gününde filmleri v...
40 yıllık dostlar birbirine girdi
Türkücü İbrahim Tatlıses ve yakın dostu Metin Cantimur, sosyal medya üzerinden birbirine girdi. Kızı Dilan Çıtak ile küs olan türkücü İbrahim Tatlıses 40 yıllık dostu Metin Cantimur'la da...
Hafızası çöküşe geçen bir baba...
Oscar ödüllü yazar Florian Zeller’ın “Baba” oyununu izlemek benim için unutulmaz bir deneyimdi. Aile bağlarını ve unutmanın insan zihni üzerindeki etkisini güçlü bir dille anlatan Zeller,...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Ersin Korkut'tan yasa dışı bahis reklamı açıklaması
Oyuncu Ersin Korkut'un yasa dışı bahis sitesinin reklamını yaptığı iddia edildi. Sosyal medyada yayılan bir video üzerine Korkut, avukatı aracılığıyla açıklama yaptı. İstanbul'da yasa dış...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Uzmanlar uyardı: Sık sık kötü rüya görmek beyni etkiliyor!
Yeni bir araştırma, sık görülen kötü rüyaların demans riskiyle bağlantılı olabileceğini ortaya koyuyor. Ortalama 73 yıl yaşam süresi olan bir birey, hayatının yaklaşık altı yılını rüya görerek geçiriyor. Ancak rüyaların zihinsel sağlığımız üzerindeki etkisi hala tam olarak bilinmiyor.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.