Ah Şu Ahlaksız Netflix

Sene 1996 çiçeği burnunda bir avukat adayı olarak staj yapıyorum. Savcılık, icra, mahkeme demeden adliyenin neresinde stajımı yapmam gerekiyorsa can siperane koşuşturuyorum. Bir taraftan mesleği icra etmenin heyecanı bir taraftan olan biteni derinden kavrama isteğiyle her olaya her dosyaya kulak kabartıyor öğrenmeye çalışıyorum.

Annemden dolayı hemşehrim Eskişehirli bir askerle samimi olduk. Kafası çalışması yanında biraz da mürekkep yalamışlığından olsa gerek Jandarma İlçe Komutanlığında adli evrak işlerine bakıyordu kardeşimiz.

Bir gün kendi kendine söylenirken savcılık önünde gördüm onu. Hayırdır ne söyleniyorsun diye sorunca “abi ne hallere düşmüş insanımız, ona üzülüp şaşırıyorum” dedi. Önce daha fazla konuşmak istemediyse de ısrarıma dayanamadı ve az ötede tahta sırada oturan iki bayan iki erkeği gösterdi. Başladı anlatmaya; “abi …. köyünden zina ihbarı aldık, bastık gittik bunları ayrı ayrı evlerde yakaladık. Bunlar iki karı kocaymış, meğer şu sağdaki adam diğer adamın karısıyla zina yaparken diğer adam bunları görmüş ve müdahale edeceği yerde apar topar ilk adamın karısında giderek durumu anlatmış ve ‘madem onlar öyle yapıyor biz de karşılıksız bırakmayalım’ demiş. Diğerinin karısı da buna tamam demiş, köyden birileri de ihbar edince biz de geldik ve işlem yapmak üzere tarafları karakola getirdik. Kadınları bir odaya adamları ayrı bir odaya aldık. Sobanın başına bunları oturttum ama kısa süreliğine diğer odaya da gitmem gerekti, seslendim başka gelen olmadı. Birbirlerine zarara vereceklerinden korka korka bir dakikalığına odada yalnız bırakıp hemen döndüm ama ne göreyim? Birbirlerini boğazlar diye korktuğum adamlar birbirlerine sigara ikram ediyorlar! Abi gözünü seveyim bu nasıl iş?” diye sorunca bilmiş bilmiş gülerek “ah kardeşim ah hep Netflix’in işi bunlar…” dedim. Saf saf yüzüme baktı bişey diyemedi cehaletini gizlemek için olsa gerek sustu kaldı.

Aradan zaman geçtikte toplumun ilginç ve çokça üzücü bir çok hadisesini de mesleğim dolayısıyla yakından görme şansım (belki de şanssızlığım) oldu. Dini bütün görünüp milleti dolandırana da rastladık, para için adam öldürene de, öz kardeşinin ırzına geçeni de gördük, uyuşturucu ticareti yapan kamu görevlisini de. Velhasıl her defasında araştırdım ki tüm bu ahlaksızlıkların arkasında hep netflix denen iblis var!

   Osmanlı döneminde de çok sayıda bahnamede de yine netflix izlerine rastlıyoruz. Hele hele Kabusname isimli eserde geçen “…Yaz olunca avradlara, kışın oğlanlara meylet ki, vücutça sağlam olasın. Zira oğlan teni sıcaktır, yazın iki sıcak bir araya gelirse vücudu bozar. Avrat teni ise soğuktur, kışın iki soğuk vücudu kurutur…” beyanlardan da anlaşılıyor ki netflix denen ahlaksızlık taaaa yüzyıllardır ahlakımızı kurutmuş. Günümüzde de hayvana tecavüz eden, damacanaya halvetlenen, sevgilisini öldürüp cesedini parçalayan cani ruhlu ahlak yoksunlarının bu sapkınlıklarının tek sorumlusu netflix!

   Netflix henüz 2016 yılında mı ülkemize geldi? Hadi ordan nerden uyduruyorsunuz bunları o sizin dediğiniz buzdolabı, hani eskiden netflix izlerken yediğimiz çerezleri sakladığımız tel dolaplarının yerini alan beyaz eşya. Hem büyüklerimizden daha mı iyi bileceksiniz? Tertemiz ruhumuzu, güzel ahlakımızı bozan tüm kötülüklere ölümmmm! Tövbe tövbe ölüm naraları atmaya başladım birden; içime şeytan mı kaçtı ne? Hep şu ahlaksız Netflix’in yüzünden…