Yukarı
1

Sinan Kara

Hangi Erdoğan’a inanalım?

30 Eylül, 2016

   Türkiye’yi 14 yıldır tek başına yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şimdi de Lozan çıkışını konuşuyoruz. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Erdoğan adeta kendi kendisini tekzip eden açıklamalar yaptı.

   Dün "Bugüne kadar Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar. Bunun neresi zafer" diyen Erdoğan, çok değil 70 gün önce Lozan Barış Antlaşması'na ilişkin yaptığı resmi açıklamada, "Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir" ifadelerini kullanmıştı.

   Erdoğan’ın kendi kendisiyle çelişen konuşmaları yeni bir şey değil. Yıllar boyunca buna benzer onlarca konuşmasına tanık olduk. Bunların içerisinde neler var, isterseniz birkaç öne çıkan çelişkilerle dolu sürecine bakalım.

   İlk akla gelen olaylardan birisi Balyoz ve Ergenekon davası. Bu davaya ilişkin söylediklerini hatırlayalım. O günlerde ‘Siz zannediyor musunuz bizim bu planlardan haberimiz olmadı. 7 yıldır bunları duyuyorduk ama gerilimin tarafı olmadık’...'CD'leri dinliyorum şok oluyorum. Bizim her şeyden haberimiz vardı'...‘ben bu davanın savcısıyım’ diyen Erdoğan, bugün 'Komutanların tutuklanmasına gönlüm hiç bir zaman razı olmadı' demekten sakınmadı.

   BOP, yani Büyük Ortadoğu Projesi hakkında, dün ‘Özellikle Diyarbakır’a çok farklı bakıyorum. Yani, Diyarbakır istiyorum ki, şu anda yani, hani Amerika'nın da düşündüğü Büyük Ortadoğu projesi var ya, genişletilmiş Ortadoğu. Bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir’... ‘Biz geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesinin eş başkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz’. diyen Erdoğan, bugün ‘Ellerine bir kağıt almış dolaşıyorlar. Amerika’nın bir projesi ile ilgili. Bunu ispat ederlerse biz her şeye varız.’ demekten yine sakınmadı.

   Yine bir süre önce ülkede Dil tartışması patlak verdi. O gün ‘Değerli arkadaşlarım, Benim milletimin dili tektir. Bu Türk milleti. Dili tektir.’ diyen Erdoğan, bir süre sonra kendi kendisini tekzip ederek ‘Ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim’ demekten de kaçınmadı.

   Suriye konusunda dün ‘Suriye ile Türkiye daha 7 buçuk yıl öncesine kadar bir birine husumetle bakıyordu. Sürekli gerginlikler yaşanıyor, iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine geliyordu. Biz geldik. Esad kardeşimle  oturduk. İki ülke arasındaki meseleleri konuştuk. İstişare ettik, müzakere ettik ve Türkiye ile Suriye’yi bölgenin iki kardeş iki dost ülkesi haline getirdik” diyen Erdoğan, günümüzde Esad için “Esed bir katildir. İşgalcidir. Devlet terörü estiren birisidir” diyecek aşamaya geldi.

   Bedelli Askerlik konusunda yaptığı birbirinin tam tersi açıklamaları da belleğimize kazındı.

   Önce “Şahsen böyle bir sorumluluğun altına Tayyip Erdoğan olarak giremem. Çünkü parası olan var, parası olmayan var. Parası olan bastıracak parayı askerlikten kurtulacak. Ee parası olmayan da gidecek askerlik yapacak. Kimlerle görüştüysem ben, kenar köşedeki izbe yerlerdeki vatandaşlarım, onlar bu işe hiç sıcak bakmıyor. Ee biz yola çıkarken kimsesizlerin kimi olarak çıktık. Sessiz yığınların sesi olarak çıktık. O zaman sormamız lazım ona göre de adımımızı atmamız lazım” diyen Erdoğan bir süre sonra “Şu anda çalışmalarımızı sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu hafta içerisinde olmasa bile önümüzdeki hafta bu işi tamamlayıp, hemen adımı atacağız ve bedelli askerlikle ilgili yasayı inşallah çıkarmış olacağız” dedi ve bir süre sonra bedelli askerlik çıkarıldı.

   NATO’nun Libya’ya müdahalesi söz konusu olduğunda “NATO Libya’ya müdahale etmelimidir. Böyle saçmalık olur mu ya. NATO’nun ne işi var Libya’da?” diyen Erdoğan hemen ertesi gün “NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir.” diyerek kamuoyunu şaşırtmaya devam etti.

   PKK terörü konusunda “Terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız” diyen Erdoğan bir süre sonra “İmralı adası ile görüşme yaptık. Bu işlerle görevli olan elemanlarımız vasıtasıyla” diyerek Terör Örgütü başı Öcalan ile görüşüldüğünü de teyit etmişti.

   En somut yaşanan olaylardan birisi de FETÖ olayıdır. Bir yandan “Ne istediler de vermedik. Rabbim bizi affetsin” diyen Erdoğan, diğer taraftan da “Kandırıldık” diyebiliyor. Ne yazıktır ki söz konusu seçmen yığını bu korkunç çelişkiyi de göremiyor.

   Aslında Erdoğan’ın kendi kendisiyle çelişen en büyük kırılma noktalarından birisi One Munite olayıdır. O canlı yayında açıkça Peres’e karşı “Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki sesinin bu kadar yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereği. Senin sesin bu kadar yüksek çıkmayacak bunu da böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları da nasıl öldürdüğünüzü nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum.” diyen ve tartışma platformunu terk eden Erdoğan’ın bu çıkışı prim yapmıştı.

   Oysa, bu tartışmanın ardından Erdoğan alelacele bir basın toplantısı düzenleyerek “Herhangi bir şekilde ne İsrail halkını, ne Cumhurbaşkanı Peres’i, ne de Musevi halkını hedef aldım. Benim tabiî ki burada tavrım Moderatöre olmuştur. Toplantı moderatörüne karşı bir tepki ortaya koydum” sözleri her nedense, yeterince Türk Medyası ve AKP seçmeninin ilgi alanına girmemişti.

   Sözün özü

   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çelişkilerle dolu uzunca dönemi, kendisine inananları ikna etmiyor olsa da, bu gerçeği gören milyonlarca insanın olduğu da ayrı bir gerçek. Erdoğan’ın bugün erk sahibi olmasından dolayı, birçok insan bu uluorta çelişkilere suskun kalmış olsa da, ileri de tarih elbet bunları tüm açıklığıyla yazacaktır.

   Lozan olayına kısaca değinmeden de geçmeyelim. Tarih kitapları okuyanlar iyi bilir. 12 Adalar Lozan antlaşması sırasında değil, 1920 öncesinde Osmanlı Devleti tarafından önce İtalya’ya verildi. Geriye kalan diğer adalar anlaşma gereği Yunanistan’a verildi. Yani resmi anlaşma o yıllarda yapıldı. Ne yazık ki bu işin cefası ve ceremesini,  Lozan Antlaşmasına mecburen imza atmak zorunda olanlar çekti. Üstelik bu anlaşma hezimet değil bir zaferdir. Çünkü Osmanlı yönetimi devam etmiş olsaydı, elde Anadolu diye bir yer kalmayacaktı...

 



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Bülent Şakrak ile Esra Akpınar'ın aşkı belgelendi

Aşk yaşadıkları konuşulan Bülent Şakrak ve Esra Akpınar, önceki gece Etiler’deki bir mekâna girerken görüntülendi.

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Bilimsel araştırma: Aspirinin kolon kanserini nasıl önlediği belirlendi

Her gün aspirin kullanmanın kolon kanserini önlediği biliniyor ancak nedeni şu ana kadar belirsizdi. Yeni bir çalışma, artık aspirinin kolon kanserine karşı nasıl etki ettiğinin anlaşıldığını ortaya koyuyor. Cancer dergisinde 22 Nisan'da yayınlanan bulgulara göre, aspirinin vücudun kanser hücrelerine karşı bağışıklık tepkisini artırdığı görülüyor.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR