Karanlığa diz çökmeyeceğiz…

   Gün geçmiyor ki kötü bir haberle uyanmamış ve güne başlamamış olalım. Her sabah uyandığımızda AKP iktidarının, bu ülke de “ötekiler” diye nitelendirdiği kitlelerin üzerine bir karabasan gibi çöktüğüne tanık oluyoruz. Salt kendilerinden farklı düşündükleri için birçok siyasetçi ve gazeteci, çeşitli kılıf ve yöntemlerle derdest edilip içeriye atılıyor ya da saldırıya uğruyor. Bu uygulamanın en son örneğini, Diyarbakır Belediye Başkanı ve Batman eski Milletvekilinin tutuklanması ile birlikte, Bülent Tezcan'a yapılan saldırıda ve Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonda yaşıyoruz.

   Gazetenin Aydın Engin, Güray Öz, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Orhan Erinç gibi önemli yazarlarıyla birlikte bazı çalışanları gözaltına alındı. Yine o klasik gerekçe ile; Terör örgütüne üyelik!

   Maşallah AKP’lilere göre, kendileri gibi düşünmeyen her gazeteci, yazar ve siyasetçi bir şekilde “Terör Örgütü üyesi” potansiyeli taşımış oluyor. İstiyorlar ki, onların karasına bizler beyaz diyelim. İstiyorlar ki onların yaptığı her türlü hukuksuzluğa bizler “ellerinize sağlık” diyelim. Avucunuzu yalarsınız!

   Daha düne kadar FETÖ dedikleri örgütle her türlü iş tutan, semirten ve bu ülkenin başına bela eden kendileri değilmiş gibi bunun hesabını utanmadan Solculardan, Atatürkçülerden ve Muhalif olan kesimden sorma gafletine düşüyorlar. Ama tutmaz artık. Çünkü Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon kırılma noktasıdır. AKP’nin derdinin FETÖ değil, Muhalifleri yok etmek olduğu ayyuka çıkmıştır.

   Burada sözüm meclisten içeri. Arada “Biz tarafsız ve objektif yayıncılık yapıyoruz” diyen, zoru gördüğünde ise “Biz AK Partinin yanında olduk FETÖ’yü eleştirdik” diye ağlayan zırlayanlar da yok değil.  Bunlar gibi iki yüzlü olmadık, olmaya da niyetimiz yok. Biz hem AKP’nin karanlık yüzünü hem de FETÖ’nün karanlık yüzünü yazdık, yazmaya da devam edeceğiz. Çünkü Muhalif gazetecilik yapmanın olmazsa olmaz koşulu, zulüm edenin ve erk’in yanında olmak değil, ezilenlerin yanında olmaktır.

   Kendilerine yalakalık yapmayanları, istedikleri kadar bir yerlerle ilişkilendirmeye kalkışsınlar, toplum vicdanında mahkum olacak olan eninde sonunda yine kendileri olacaktır. Çünkü bizler aydınlığı savunmak için AKP gibi, FETÖ gibi karanlık projeleri yazmaya, yılmadan, korkmadan ve usanmadan devam edeceğiz.

   CHP ve Sivil Toplum örgütlerine bu manada çok iş düşüyor. Bu ülkenin muhalif gazetecileri dayanışma anlamında, sizleri “Basın özgürlüğü” için masa başında değil, demokratik hukuk bağlamı içerisinde alanlarda görmek istiyor. Unutmayın şu kocaman ülkede doğruları yazabilecek birkaç gazete ve gazeteci kaldı. Yarın onları da kaybetmek demek, ülkenin tamamen karanlığa gömülmesi demektir. Bizden uyarması…