AKP’nin Jokeri CHP…

   Dün tamamlanan Balyoz davasının sonucu oldukça ağır oldu. Emir komuta zinciri dahilinde olan alt rütbeli askerlere verilen cezalar şu anda gündemin en çok tartışılan konularından birisi olmuş durumda.

   Bundan sonraki süreç Yargıtay’ın bu kararları onayıp onamayacağına kaldı. Yani yılları alacak bir sürece girildi.

   Balyoz davasında yargılamanın hukuk kuralları içerisinde olmadığına inananlardan birisiyim. Yargılayan mahkemenin bağımsız olmadığına yönelik bu kadar ayyuka çıkmış bilgi varken, en kutsal aşama olan ve duruşmaların seyrini değiştirebilecek tanık dinlemeleri dahi reddedilmişken, bu kararları tarafsız yargının verdiği karar diye nitelendirmek yanlış olur.

   Aynı zamanda bu tanıklar o emir komuta zincirinin en rütbelisi ise ve bütün sanıkların istemine rağmen o mahkeme salonuna getirilmek istenmiyorsa burada o mahkemenin tarafsız olduğuna hiç kimse inanmaz.

   Ve malumunuz o mahkeme “Özel yetkili” mahkemedir. Yani AKP’nin bile varlığının tehlikeli olduğunu anlayıp devre dışı bırakmaya çalıştığı mahkemelerden birisidir.

   İşte bu mahkeme o duruşmalarda ceza alanların komutanları olan Yaşar Büyükanıt ve Hilmi Özkök gibi icranın başlarını getirmekten ve dinlemekten imtina etmiştir. Akabinde onların emri altında olanlara da cezaları yapıştırmıştır.

   Buradan yanlış bir algı çıkmasın. Birileri eğer darbe emri veriyorsa ve bu tartışılmayan delilleriyle ispatlanabiliyorsa, elbette bunun karşılığını da almalıdır. Ancak bu yargılamalarda delillerin eksikliği ve delillerin sonradan oluşturulduğuna dair yaygın endişeler vardır. Yani hukuk kurallarının tarumar edildiğine dair emareler vardır. Elbette darbelere sonuna kadar da karşıyız ama bu birilerinin de hukuk faciasına imza atmasına haklı bir neden değildir, olmamalıdır.

   Nitekim o günlerin komutanları olan Özkök ve Büyükanıt’ın “tanık” statüsünde bile çağrılmayışı bu yargılamanın bağımsızlığına leke düşürmüştür.

   Gelelim CHP’ye

   Yazının başlığına “AKP’nin Jokeri CHP” dedim.

   Bakınız, Sosyal Demokrat olduğu iddiasında ve ana muhalefet görevinde olan, ancak azınlık yani dördüncü veya beşinci parti modelinde politika üreten, bir CHP ile karşı karşıyayız.

   Çünkü;

   Memleketin her tarafını AKP’nin ele avuca gelmeyen icraatları sararken, CHP’de bir lider boşluğunun yaşandığını gözlemliyoruz.

   Daha açıkçası örgütün sokaklarla bağlantısının kesildiğine tanık oluyoruz. CHP’de herkes Kılıçdaroğlu’nun ağzının içerisine bakar bir yol izliyor. Yani Kılıçdaroğlu arada bir çıkacak, memleket sorunlarına kısacık ve tutarsız açıklamalar yapacak, milyonlarca CHP’liye de o açıklamaları dinletecek bir anlayış biçimi oluşmuş durumda.

   Mesela bugünlerin en önemli gündemi Balyoz davasıdır. Allah aşkına bileniniz var mı, CHP bu olayın neresindedir?

   CHP’li olmayan yazarlar bile o davanın gidişatına dair endişelerini dile getirirken, Kılıçdaroğlu’nun oldukça cılız kalan bazı açıklamaları yeterlimidir?

   Bana göre değildir!

   Çok önceleri de yazmıştım, Kılıçdaroğlu CHP’ye lider değil genel başkan olmuştur ve lider gibi durmadığı, o birikime de sahip olmadığını dile getirmiştim.

   Bu durum en çokta Tayyip Erdoğan’ın işine yarıyor. Çünkü Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun birikimsizliğinden yararlanarak onu joker gibi elinde tutuyor, gerektiğinde de çıkarıyor kullanıyor ve puan alıyor.

   Bunun kanıtlarını yaşadığımız süreçlerde ve yapılan anketlerde sıkça görüyoruz.

   Sözün özü;

   CHP şu haliyle Türkiye’nin sorunlarına çözüm odaklı bir yapıda olmadığı gibi ciddi biçimde ana muhalefet konumunu da zora sokuyor. Tabiatıyla zayıflaması gereken iktidar partisi AKP’nin de ekmeğine yağ sürüyor.

   Özlü Söz:

   Kemal Kılıçdaroğlu kararlı ve sürükleyici bir lider olsaydı, muhalefet etmek için bu denli malzemesi bol olan bir iktidara, nefes dahi aldırmazdı... -Sinan Kara-