Umut değil Umutsuzluğa Yolculuk…

   CHP Genel Merkezi tarafından başlatılan’ Umut Gönüllüleri İktidar Yürüyüşü’nün İzmir ayağında deyim yerindeyse tam bir “trajikomedi” yaşandı.

   Aziz Kocaoğlu ve Ali Engin öncülüğünde bugün Cumhuriyet Meydanında “Sen, ben bizim oğlan” birlikteliğinde yapılan tören evlere şenlik bir görüntü verdi.

   Amaç tüm illerde Halkın yoğun katılımını sağlayarak, Kılıçdaroğlu’nun verdiği mesajı aynı anda izlettirmek ve bir gövde gösterisiyle “Umuda Yolculuğun” startını vermekti.

   İzmir’de maalesef bu umudun yerini umutsuzluk aldı. Son derece beceriksizce hazırlanan organizasyonda, biran kendimizi Vizontele filminin bir senaryosunda hissettik. Cumhuriyet Meydanında Atatürk heykelinin önünde bir bavulun üstüne emanet olarak konulan 107 ekranlık bir TV ve hemen karşısında o TV’ye garip garip bakan cılız bir kalabalık. Sanki filmin o meşhur sahnesinde yer alan “Zeki Müren de bizi görecek mi” repliğini ifade eder gibi…

   Bu tür organizasyonsuz organizasyonların bir başka düşündürücü tarafı da, Halkın içinde olmadığı, partinin her tür etkinliğinde görmeye alışık olduğumuz, bilinen o “demirbaş” kişilerle düzenlenmesi. Güya onbinlerin heyecanıyla "Umut Gönüllüleri" oluşturulacak ve yolculuk başlayacaktı. Topu topu 50 bilemediniz 60 kişinin katıldığına tanık olduk. Ayrıca Kocaoğlu’nun, tıpkı ağır ceza mahkemesinin duvarını andıran yüz ifadesi de işin cabası.

   Bugün Cumhuriyet meydanına uydu sistemiyle canlı bağlanarak cansız ve ciddiyetten uzak bir İl Başkanı, Belediye Başkanı ve kitleye seslenen Kılıçdaroğlu’nun, acaba içi geçmiş bu etkisiz etkinlikten haberi olur mu?

    Veya ey Kocaoğlu ey Ali Engin "İşimiz İzmir Gücümüz İzmir" dediğiniz 4 milyonluk kentte bir barkovizyon bulamadınız mı der mi?

   Biz burada size ulaşmanın yolunu ararken ve zorluğunu yaşarken, siz iktidar olduğunuz bir kentte üç beş kişiyi bile bir araya getirmeyi beceremiyorsunuz diye hesap sorar mı?

   Sorar mı sormaz mı onu bilemiyorum. Bildiğim şey, bırakın üç beş kişiyi bir araya getirmeyi, üç beş koyunu güdemeyecek kişilere yetkiyi veren de Kılıçdaroğlu’nun kendisi değil miydi?!