Atilla Sertel’e ders olur mu?!

   CHP milletvekili adayı Atilla Sertel'in adaylığı Yüksek Seçim Kurulu tarafından oybirliği ile alınan karar gereğince düşürüldü. Kararın gerekçesi ise çok açık. Basın İlan Kurulu'ndaki görevinden istifa etmemesi ve aday olduğu halde burada katıldığı son toplantılardan dolayı aldığı ücret.

   İzmir’de CHP Üyesi Ülker Varol'un başvurusu üzerine alınan bu kararın ardından Atilla Sertel ve bazı CHP üyesi veya Sertel destekçisi olan kişilerin açıklamaları oldukça dikkat çekici.

   Bu kararın alınmasına yol açan kişilerin CHP'den atılmasını talep ediyorlar. YSK'nın aldığı kararı hukuki bulmadığını da belirtenler var. Kim kimi şikayet etmiş veya ispiyonlamış, Parti içerisinde bunun eleştirisi veya özeleştirisi yapılır. Dediğim gibi bu parti içerisinde ayrı bir tartışma konusudur.

   Neden yalan söyleyeyim ben bu karardan çok mutlu oldum. Kendisiyle mahkemelerde hesaplaşmıştık bir vakit. Cebindeki devletin verdiği "Sarı Basın Kartı"nı çıkarıp hâkimin gözüne sokarcasına "Bu kartı taşımayan gazeteci değildir" demişti.

   Yani beni veya benim gibi binlerce basın kartı taşımayan (Ki, Demokrasiyle yönetilen ülkelerde Devlet Basın kartı veremez. Bu yüzden bırakın almayı, başvuru yapmayı dahi istemedim. Uygulamayı reddettim!) ama yaşamını gazetecilik yaparak sürdürmeye çalışan emekçileri kendince aşağılamıştı.

   Ve o günden beri kendisine beslediğim duygular gerçekten tahrip oldu. Gazeteci örgütünün başında olan ama bu mesleği yapan ve devletin verdiği sarı basın kartını taşımayanları aşağılayan bir anlayışa sahip Sertel. Zaten bu tavrı ile insanlara sağlıklı hizmet etmesi beklenemezdi.

   En çok tuhafıma giden Sertel’in Twitter’dan paylaştığı “Beni seven ve benim için üzülen herkesi CHP’ye sahip çıkmaya çağırıyorum. Adaylığımın iptali AKP’nin oyunudur” sözleri. Okuyunca komik buldum.

   Çünkü aynı Sertel değil midir Abdullah Gül’e “Sarı Basın kartı ödülü” veren ve Bülent Arınç’a “Plaket verip, Teşekkür mektubu” yollayarak onure eden. Neyse…

   Niye istifa etmedin diyen yok

   Bu noktada bakıyorum ve bir grup partilinin de timsah gözyaşı döktükleri de kesin. Kimse "Kardeşim Atilla niye bu görevlerinden istifa etmedin. Neden hukuk ve etik kuralları hiçe saydın. Basın İlan Kurumundan birkaç bin lira yevmiye almak için değer miydi bu yaptığın?" dediği yok. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı görevinden de aday adaylığı sürecinde istifa etmedi. Atilla bu davranışını bir önceki seçimde de yaptı.

   O günlerde yerini beğenmeyince milletvekili listesinden istifa edip Cemiyet koltuğuna oturmuştu. Şimdi de görevini devrettiğini açıkladı ama başkanlık koltuğunu bırakmadı. Yerine bakan Vekili o süreyi geçirdi. Koltuk bu kadar mı tatlı.

   Senin cemiyetinde senin düşüncende olmayan yüzlerce üye var, sen bir partinin adaylığına soyunuyorsun ve istifa etmiyorsun. Özetle, Atilla Sertel Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da oldu. Aslında CHP’liler için pekte hayırlı oldu. Sertel’i objektif bir biçimde yakından tanıyanların bana hak vereceğinden hiçbir kuşkum yok. Umarım bu ders aldığı son ders olur.

   CHP'yi dışarıdan yönetmeye çalışan Uğur Dündar ile birlikte kendisine bundan sonraki hayatında başarılar diliyorum.

   Bir notum da Atilla Sertel'in yerine kaydırılan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır için.

   Bornova'da belediye başkanlığı koltuğundan Aziz Kocaoğlu'nun talepleri doğrultusunda yaka paça indirilen Sındır'ın büyük ölçüde TBMM yolu açıldı. Böylece "İlahi Adalet" sağlanmış olacak sanırım.