Baykal “Serseri Mayın” gibi…

   Mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Suriye’de IŞİD ve El Nusra gibi katliamcı örgütler yıllardır Alevilerin Kafasını keserken Baykal’dan bu canice tutum karşısında hiçbir net tavır görememiştik. Şimdi gördük ama farklı bir açıdan. Baykal, Kürtlerin ve Alevilerin bombalanmasının müstahak olduğuna dair nefretini kustu ortaya…

   Şu şekilde;

   “Halep Sünni Kentidir Şiilere terkedilemez. Bombalamak Türkiye'nin hakkıdır"…

   Bu şu demek.

   Bölgede IŞİD, El Nüsra, ÖSO ve El Kaide gibi canilerle mücadele eden Kürtler ve Şiilerin (Aleviler) katli vaciptir.  Görev söz konusu canilerle işbirliği içerisinde olduğu da iddia edilen AKP Hükümetinin asli görevidir.

   Bu açıklama bir AKP’linin bile kolay kolay dile getiremeyeceği cinstendir. Bırakın AKP’ye payanda olmayı bir tık daha ileriye giderek, AKP’yi kendi oluşturduğu bataklığın içerisinden kurtarmaya yönelik bir girişimdir.

   Ayrıca;

   Halkların arasına atılmış nefret tohumudur.

   Çünkü Mezhepçi bir yaklaşımdır.

   Daha da önemlisi Savaş çığırtkanlığıdır!

   Böyle bir çıkış aslında Ulusalcı görüşe de ters. Çünkü gerçek ulusalcı “Yurtta sulh cihanda sulh” anlayışıyla, kendisine karşı girişilmeyen bir savaşın da tarafı olmaz, olamaz.

   7 Haziran sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı o gizli görüşme sonrasında, CHP içerisinde çok sayıda partili Baykal’ın “Meclis Başkanlığı” için pazarlık içerisinde olduğunu, parti görüşünü hiçe sayarak CHP’ye ihanet ettiğini yüksek sesle dile getiriyordu.

   Gelinen aşamada bu kaygıların hiçte yersiz olmadığını anlıyoruz. Uzunca bir dönemdir Parti Politikasının dışında hareket ederek, mevcut yönetimi nasıl yıpratırım diye “Serseri Mayın” gibi ortalıkta dolaşıyor Baykal.  Her patlayışı CHP’ye zarar AKP’ye ise fayda sağlıyor.

   Tıpkı Savcı Sayan gibi!

   CHP’nin sırtına basarak AKP’ye kendisini pazarlayan Savcı Sayan’ın ustası da Deniz Baykal’dır. Yaşadığımız süreç itibariyle maalesef Baykal’da çırağıyla aynı noktaya gelmiş bulunmaktadır.

   Bir başka açıdan Baykal’ın bu hamlesi, CHP’nin neden yıllarca sahillere sıkışıp Türkiye partisi olmadığının da açık bir yanıtıdır.

   Yaklaşık 20 yıllık Genel Başkanlığı süresince Doğu ve Güneydoğu’da sıfır çeken ve Kürtlerden bir türlü destek bulamamanın nedeni, bu anlayışın ektiği nefret tohumları ile partiyi ırkçı bir kimlik içerisine hapsetmesidir.

   Baykal’ın AKP’ye “Şiileri Bombalayın” teklifinin altında Alevi düşmanlığının yattığını da belirtmeden geçmeyelim. Çünkü Genel Başkanlığı döneminde Partiye yıllarca oy veren Alevi kesimi “Beyaz Türkler”in önceliği ile eşit veya tercih edilen değil, ötekileştirilen bir oy deposu olarak işlem görmüştür.

   Bugünkü Kılıçdaroğlu CHP’sinde Alevilerin yaygın biçimde çeşitli kademelerde politika yapması, geçmişte siyaseten dışlanmışlığın bir tezahürüdür. Ancak olması gereken, her kesimin eşit biçimde yer bulacağı politik bir zeminin oluşmasıdır. Özetle, şuan CHP’nin yaşadığı sancılı geçişin en büyük müsebbibi Baykal ve onun gibi kimlik üzerinden siyaset yapanlardır…