Aziz Kocaoğlu’na Açık Mektup

Ortada koskocaman bir gerçek var.
Bu gerçek İzmir’in gittikçe dibe vurduğu, virane haline geldiği gerçeğidir.
Aylar önce kaleme aldığım bir yazıda “İzmir’i Pislik götürüyor” dediğimde, Aziz Kocaoğlu’nun basın danışmanı Reşat Yörük tarafından aranmıştım ve “Başkan’ın talimatıyla sizin gazeteye reklâmı kestik” diye, uyarılma nezaketine nail olmuştum.
Gerekçeniz nedir ve orası kamunun mu, yoksa Başkanın mı malı dediğimde.
Yaptığımız eleştirilerin Başkanı kızdırdığı ifade edilmiş ve şu ekleme yapılmıştı;
“Sizi izleyeceğiz eğer her şey yolunda giderse, tekrar gözden geçireceğiz”…
Yani, benim diğer pek sevgili “bazı” meslektaşlarım gibi, Başkan’a yağ çekmem durumunda, tekrar reklamların önünün açılacağı vurgulanmıştı.
Sayın Yörük’e o an gerekli cevabı gereken biçimde vermiştim.
Gelmek istediğim nokta, Aziz Kocaoğlu’nun ne denli küçük ayrıntılarla uğraştığı ve kendisi gibi düşünmeyenlere karşı nasıl husumet beslediğidir.
Oysa ki;
Bizim gazetemiz de tıpkı diğerleri gibi Basın-İlan kurumu şartlarını yerine getirmiş ve bu ilanları almaya hak kazanmıştır.
Ve gazete olarak “bazıları” gibi bu konuda asla rutin uygulamanın dışına çıkmadığımız da iyi bilinir.
Eğer birilerine ilan verilecekse ya herkes bu ilandan nasibini almalı, ya da hiç kimse almamalı diye düşünürüz.
Yani kişiye özel uygulamayı hep reddederiz.
Öte yandan;
Bazı meslektaşlarımızın “yağdanlık” halleri artık çekilmez ve mide bulandırıcı boyutlara gelmiştir. İzmir’in gerçeklerini görmek istemeyenlerin aldığı reklâmları ve ilanları merak edenler, o kişilerin gazetelerine ve diğer yayın organlarına bakıp bunu çok net bir şekilde görebilirler.
Bu vesile ile buradan Aziz Kocaoğlu’na sesleniyorum;
1: İzmir Büyükşehir Belediyesi bir kamu kuruluşudur. Yani halkın ortak kullanım alanıdır. Yaptığınız işlerde “A-Gazetesi bana yağ çekiyor, B-Gazetesi beni yerden yere vuruyor. Ayrıcalıklı davranın” deme hakkını nerden buluyorsunuz?
2: Siz her yerde, her ortamda Adaletli ve Sosyal Demokrat olduğunuza vurgu yapıyorsunuz. Sizin Adaletinizin kapsama alanı, birilerinin sizi eleştirmesiyle mi sınırlıdır?
3: Elinizi “dürüstçe” vicdanınıza koyarak düşünün, siz gazeteci olsaydınız, İzmir’in şu anki halini bir kenara itip, çiçek-böcek haberleri mi yapmaya çalışırdınız?
4: Yedi yıllık görev süreniz boyunca bir EKİP bile kuramayışınızı neye bağlıyorsunuz?
5: Bana bir tane ciddi projenizi gösterir misiniz? (Arıtma Tesislerini göstermeye kalkışmayınız, onların ne şekilde, hangi standartlarda yapıldığı kurumunuz içerisinde bile tartışılmaktadır)
6: Gerçekten bu METRO ne zaman bitecek?
7: Başdanışmanınız Bilgin Erünal ile olan ilişkiniz sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
8: Birol Soylu ile olan ilişkiniz sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
9: Maliyeti 23 Milyon, Kamulaştırma Bedeli ise 82 Milyon Lira olan Aşık Veysel Rekreasyon alanında ortaya çıkan zarar hakkında neden susuyorsunuz? Burada görevi ihmal durumu var mıdır? Sorumlular hakkında ne işlem yaptınız?
10: Danışman sayınız ne kadardır ve bunlara ödenen maaşın miktarı nedir?
11: Belediyeniz ve bünyesindeki kurumlar içerisinde çalışan akrabalarınız var mıdır?
12: Süleyman Gençel ile yemek yediğiniz doğru mudur?
13: Danışmanlarınız arasında gerçekten danıştığınız herhangi bir kişi var mıdır? Varsa adını açıklar mısınız?
14: Ortaya çıkan durumlara bakıldığında; Neden hep AKP’lilere ve yakınlarına imar rantı vermekle yargılanıyorsunuz?
15: Bu soruları sorduğumuz için, gazetemize karşı yürüttüğünüz cezalandırıcı tavrınız, yani “haber” ve “ilan” sansürünüz devam edecek mi? Yoksa “asıl olmanız gereken” biçimde, adaletli ve eşitlikçi olmayı mı tercih edecek siniz?
Mutlu yıllar İzmir, Mutlu Yıllar Ege, Mutlu yıllar değerli okuyucular…