Taraf Olmaya Zorlanmak

Günlük yazı yazmak zor zanaat.
Okurlardan gelen “her gün yaz” taleplerini yerine getirmenin derdine düşmüş durumdayım. Söz vermeyeyim gayret halindeyim, umarım başarırım
Sağolsunlar okuyucularımızın haber sitemize gösterdiği ilgi, bizleri son derece mutlu etmeye başladı. İnternet gazeteciliğini en seri ve özgün biçimde kullanmak uğruna gözlerimizden vazgeçtik dersek buna inanın.
Sayenizde, İzmir’de en çok izlenen ve en fazla interaktif olan sitelerden biri haline geldik.
Bu işin en güzel tarafı ise, yaptığımız haberler ve yazdığımız yazılara; olumlu, olumsuz anında tepki gelmesi ve yapılan işin hedefini bulmasıdır.
Yani okuyucu ile artık ayrılmaz bir parça halini aldık.
En çok mutlu olduğumuz konu ise, yayın çizgimizdeki kararlılığımızın fark edilmesi ve bilgi, belge paylaşımına gidilmesidir.
Gündemimize aldığımız herhangi bir haber hakkında yurttaşlardan ve kurumlardan gelen bilgiler tarafsız ve cesur gazetecilik yapmamızda en büyük etken oluyor.
Bu işin en sevmediğimiz yanı ise,
Şu “taraf olmazsanız bertaraf olursunuz” saçmalığıdır.
Bazı okuyucularımızda bu durumun kronik hale geldiğini görüyoruz. Siyaseten bizlere misyon biçilmesinden haz etmiyoruz.
Kısacası,
Gazetecinin “parti üyesi” olmasını reddediyoruz.
Aksi halde, sapla samanın karışacağından eminiz. Çünkü yaşadığımız yerde bunun örneğini çokça görüyor ve üzülüyoruz.
Kendisine “bağımsız gazeteci” diyenlerin, birer basın danışmanı gibi çalıştığına tanık oluyoruz.
Bu nedenle biz böyle iyiyiz.
Bencillik olarak algılanmasın. Önceki gün deneyimli bir gazeteci büyüğümüzün;
“Tutarlı ve cesur gazeteciliğinizle, çivisi çıkmış İzmir medyasına soluk kattınız” sözü bize can kattı.
Habercilikte,
Hiç kimseyi ayırmayacağımızdan, ana gündemimizin “yolsuzluk”larla ilgili haberler olacağını daha önceleri de söylemiştim.
Bu konuda kararlıyız. 
Çiçek, böcek ve kelebek haberlerine de elbette yer vereceğiz, ama bunlar kategori haberlerinde yer alacak.
Çıktığımız yolun zorluklarla dolu olduğunun farkındayız. Mesleki bir tabirle “mürekkep yalayanlar”olarak, bu işin keyfini almanın uğraşındayız.
Ve bu işi birlikte başaracağımızı da biliyoruz…
Sözün özü: Ne tarafız, ne de bertaraf. Sadece gazeteciyiz ve işimizle ilgileniyoruz. Hepsi bu!...
İleri Demokrasi…
Son günlerde yaşanan garip gözaltılar ve tutuklamalarla birlikte AKP’nin ortaya attığı “ileri demokrasi”sözcüğü belleklerimizdeki yerini aldı.
Ama nasıl?
Anti demokratik uygulamalarla!
Yani bu teorinin ne denli içi boş bir atmasyon olduğuna tanık oluyoruz. Ortada korkunç derecede bir hukuksuzluk kol geziyor.
En çok takıldığım noktalardan birisi de, yapılan baskınlar sırasında ortaya çıkan hukuksuzluklardır. Bunu Oda TV baskınında da gördük.
Aramalar sırasında TCK’nın 134 maddesi gereği bilgisayarların içerisinde yer alan ve şüpheli görünen dosyalara bakılması gerekirken, bilgisayarlara el konulup polis merkezlerine taşıma yapılıyor.
Yani, yasa dışılık daha ilk uygulama ile başlıyor.
Bunu, Kasap Haydar yapmıyor.
Savcı yapıyor, polis yapıyor!
O halde siz bu sürece nasıl bağımsız ve hukuki bir süreç der siniz?
Biz aptal mıyız!
Ciddi biçimde bu iş çığırından çıkmıştır artık. Yasa koyucular ve uygulayıcıların aynı yasayı tanımayışlarının adı aşiret ve çete düzenidir.
Durum bu kadar vahimken, Başbakan’ın evrensel hukuktan bahsetmesi kocaman bir yalandır. 
Kendi iç hukukunu tanımayan bir anlayışın, evrensel hukuka atıf yapması da iki yüzlülüktür. 
Bu nedenle,
Yapılan operasyonların birer sindirme, muhalifleri yok etme operasyonu olduğu apaçık ortadadır. Bu süreç "Sıra Kim de?" kaygısını kanıksatan bir süreçtir.
Ülke halkına masumane ve haklı görüntüler vermeye çalışan AKP Hükümeti’nin, ideolojik amaç için “ne yaparsak her şey mubah” anlayışının Türkiye Mahkemeleri’nden geri döneceğinden umutlu değilim.
Çünkü, yargının “bağımsız” olduğuna inanmıyorum!