İmamın Ordusu
25 Mart, 2011
Sevgili Ahmet Şık’ın yazdığı İmam’ın Ordusu adlı kitabın öyküsü Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri”ne benzemek üzere.
Kitabın başına daha şimdiden gelmeyen kalmadı.
Düşünsenize henüz taslak halinde olan ve basılmayan bir kitaptan bahsediyoruz.
Kitapla ilgili dışarıya sızan en önemli bilgi, kitabın konusunun Devletin içerisinde gelişen Fethullah Gülen yapılanmasıyla ilgili olduğu.
Görünen manzaraya baktığımızda; AKP Hükümeti işini gücünü bırakmış, Fethullah Gülen’i korumak adına yazarları tutuklattırdığı yetmez gibi, şimdi de kitapları ortadan kaldırmanın uğraşını vermekte.
İşin tuhaf tarafı,
Yapılan baskınlar Basın Yasası kapsamında değil, örgütsel doküman olduğu gerekçe gösterilerek ele alınıyor.
Oysa;
Yayıncılık tarihine bakıldığında bu tür yayınlar Basın yasası çerçevesinde ele alınır ve öyle işlem yapılırdı.
Nedir bu işlem?
Kitap yayınlanır. Cumhuriyet Savcıları suç unsuru bulursa dava açar. Kitap yerel mahkeme de hüküm giyerse, dava Yargıtay’a gider, karar burada da onanırsa kitap toplatılır.
Yazarı ve yayınlayan yayınevine de ayrı cezalar uygulanır.
Ki bu durum bile artık 3. Dünya ülkelerinde olduğu için, kitapların yargılanması, yazarların hapis cezası alması bile ayıplanmaktadır.
Ancak sürdürülen baskınlarda ortaya çıkan tablonun oldukça ürkütücü olduğunu görüyoruz.
Buradaki amacın, taslaklarıyla birlikte kitabın tamamen yok edilmesine dair bir sonuç çıkıyor ortaya.
Yani Devletimiz,
Hakim, savcı ve polisiyle birlikte ifade özgürlüğüne savaş açmış, resmen bir sürek avı başlatmıştır.
Bu operasyonlarda en çok dikkatimi çeken ise, yandaş medya olarak tabir edilen Zaman, Vakit, Yeni Şafak, Star ve Sabah gibi gazetelerin savcılığa soyunması, Zekeriya Öz’ün iddianamesine uygun olarak bu olayı “Örgütsel doküman” çerçevesinde ele almasıdır.
Geçmişe baktığımızda aynı olayları kendilerinin de yaşadığı ve manşetlerine “İfade Özgürlüğü” başlıklarını taşıdıklarını görürüz.
Yani ortaya karışık bir durum.
Sana gelince örgüt, bana gelince ifade özgürlüğü mantığı.
Oysaki “Senin düşüncene kesinlikle karşıyım ama ifade özgürlüğün için senin yanındayım” sözünün anlamını bir kavrayabilsek ne kadar gerçekçi olurdu.
Neyse…
Basın Özgürlüğü alanında dünya listesinde oldukça alt sıralarda çırpınıp duruyoruz. Bu son olaylarla birlikte gittikçe diplere battığımız da ayrı bir gerçek.
CHP hayal kırıklığı yaratıyor
Basın Özgürlüğünün tarumar edildiği şu günlerde Ana Muhalefet olarak övünen CHP, deyim yerindeyse “uygun adım marş” durumunda.
Düşünür, yazar ve gazetecilerinin kodeslere tıkıldığı bir ülke de Sosyal Demokrat olmakla övünen bir parti pragmatik çizgilerle resmen suça ortak oluyor.
Ne mi yapılmalı?
Ciddi ve sürekli demokratik eylemler ortaya koymalı. Meclise gidilmemeli, Devrimci geçinen vekiller ağızlarına ellerine, ayaklarına kilit vurmalı, açlık grevine gitmeli, Kızılay meydanında çadır kurmalı vs. vs…
Adı üstünde, demokratik eylem haktır.
Aksi halde bu yaşananlara seyirci kalınması, CHP’nin sosyal demokratlık anlayışının da sorgulanması gerektiği gerçeğini ortaya koyacaktır.
Fethullahçı CHP’li
Önceki gün isim vermeden CHP’li bir aday adayından bahsetmiştim. Gelen bilgiye göre bu aday adayının Fethullah Gülen yapılanmasına yakın birisi olduğu iddia edilmişti.
Araştırıp doğruladıktan sonra ismini de yazmayı uygun görmüştüm.
Birçok yerle konuştum;
Meğerse bu kişinin rakiplerinin ortaya attığı bir şehir efsanesi olmuş bu durum.
Yani yıpratma ve dedikodu mekanizması devreye girmiş.
Neyse ki hataya düşmedik.
Bilgin Erünal da aday adayı
İzmir’in en büyük Başkanı Kocaoğlu’nun meşhur danışmanı da aday adaylığına soyunmuş.
Hani şu hatırlı Başdanışman’dan bahsediyorum.
Düşünsenize,
Yaptığı etik dışı işlerle İzmir’de CHP’ye ve Aziz Kocaoğlu’na puan kaybettirdiği yetmez gibi şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu’na puan kaybettirmenin uğraşında.
Kazara vekil seçilirse siz asıl o zaman görün curcunayı.
Maazallah Türkiye Medyası, Aziz Kocaoğlu’nu dilinden düşürmez artık.
Bekleyelim görelim…
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı Özgür Özel’e kalabilir
- Buca’da Görkem Duman farkı
- AKP Selçuk’u unutsun..
- Kreşleri kapatmak ne demek?
- Tunç Soyer’in miadı dolmadı mı?
- Konu kendi Belediyeleri olunca; AKP’li vekiller dut yemiş bülbüle dönüyor
- Biraz sabır... Cemil Başkan güzel işler yapacak
- Cemil Tugay’ın formülü doğru
- Bu davranış ayakta alkışlanır
- Cemil Tugay başarılı mı, başarısız mı?
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Jennifer Lopez İstanbul ve Antalya'da konser verecek!
Son yıllarda özel hayatıyla gündemden düşmeyen Jennifer Lopez Türkiye'de müzikseverlerle buluşacak. Dünyaca ünlü pop yıldızı Jennifer Lopez, yeni dünya turnesi kapsamında Türkiye’ye geliy...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Uzmanı uyardı: 50-60 yaş arasında daha sık görülüyor
Ani işitme kaybı, nedeni tam olarak belirlenemeyen ve üç günden daha kısa sürede gelişen, işitme testinde 30 desibel ve üzerinde (ardışık üç frekansta) kaybın tespit edildiği bir durumdur. Genellikle kulak çınlaması (tinnitus), uğultu gibi semptomlarla birlikte görülür. Nadiren baş dönmesi (vertigo) de eşlik edebilir. En sık 50-60 yaş aralığında görülmekte olup, erkek ve kadınlarda benzer sıklıkta rastlanmaktadır.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.