Atilla Sertel`in Gerçek Yüzü...

Güya cemiyetimizin Başkanı, güya özgürlükçü, bağımsızlık aşığı ve gazetecilerin özgürlüğünden yana olan birisi.
Hakkında çıkan iddialara cevap bile veremeyen, koltuğuna yapışmasından dolayı Cemiyet içerisinde tartışılan başkan konumuna düşen Atilla Sertel, işi belden aşağı vuruşlarla çözmeye çalışıyor.
Nasıl mı?
Arkamızdan entrikalar çeviriyor.
Bir dostumuzun yakasına yapışarak, Ege’nin Sesi’ne haber, reklâm vermeyin uyarısında bulunacak kadar düzeysizliğe indirmiş durumda.
Şu ucuzluğa, şu seviyeye bakar mısınız!
Bu adam Kasaplar Odası’nın değil, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin Başkanı olmuş birisi.
İşin en acı yanı ise, kendisini gazetecilerin özgürlüğü için Robin Hood sanan birisi.
Milletvekilliği aday adaylığını açıklayıp, Federasyon ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti koltuklarından vazgeçemeyen ve bu duruma da “Aday olursam bırakırım” diyerek, etik ve ilkesel değerleri yerle bir eden bir şahsiyeti aslında konu etmek bile yanlış.
Ancak iş Pollyannacılık alanına inmiş durumda.
Bu duruma da elbette seyirci kalmamız beklenemez.
Meslektaşlarına “O… Çocukları” diyen ve ses kaydının internete düşmesinden dolayı cümle alemin diline düşen bu “slogan-matik” görünümlü Cemiyet Başkanı’nın gerçek yüzü o ses kaydıyla birlikte ortaya çıkmıştır.
Daha önceleri iki kez aday olan ancak kendisine yüz verilmediği için siyaseten dibe vuran Sertel, şimdilerde son kozunu Mustafa Balbay üzerinden oynuyor.
Üçüncü bir denemeyle Milletvekilliğine kapak atmak için, Sevgili Mustafa Balbay’ı basamak olarak kullanan ve meslektaşları içerisinde adı “Silivri Pazarlamacısı”na çıkan bu şahsiyete bakalım CHP prim verecek mi?
Buradan başta Sayın Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin olmak üzere CHP’li yöneticilere naçizane bir mesajım var.
Başkanlık yaptığı meslektaşlarına “O… Çocukları” diyen, kullandığı argümanlarda özgürlüklerden yana olduğunu söyleyen, aslında ise gazetecilerin ekmeğiyle oynayacak pozisyona giren, siyasi geleceği için Mustafa Balbay çığırtkanlığı yapan bu kişiyi aday yapacaksanız buyurun yapın.
Eğer böyle bir riski göze alacaksanız, ikinci bir Önder Sav vakasına da hazır olmanızı öneririm.
Benden söylemesi…
BİR NOT: Önceki gün Milliyet Ege’den alıntı yaptığımız bir habere kaynak gösterdik ve Milliyet Ege’nin haberidir dedik. (http://www.egeninsesi.com/IZMIR-VE-EGE-SECIM-Haberleri/17329/33/Aday-Adaylari-Sahaya-Indi.html) Milliyet Ege’nin ve İzmir’imizin pek değerli kalemlerinden olan Çağlayan Efendi habere kaynak belirttiğimizi görememiş ve hemen atlamış bize ETİK dersi vermeye.
ETİK’ten bahseden başkası olsa anlarım, ancak Çağlayan Efendi olunca işin rengi de değişiyor.
Burada hemen kendimden örnek vermek geldi içimden;
Allah'a Şükür eşim herhangi bir belediyede çalışmıyor ve çocuklarının başında annelik görevini yerine getiriyor.
İstesem bir belediyeye kapak attırmaz mıyım?
Hem de en alasını yaparım.
Ancak olmaz, şık düşmez.
Neden mi?
Çünkü ben bir gazeteciyim!
Böyle bir durumda,
Eşimin çalıştığı belediyeyi nasıl yazarım?
İşte ETİK denen durum burada ortaya çıkar!
Anlayana…