Alaattin Yüksel Beni Mahkemeye Ver!

Bugün, Sevgili Erdal Aksünger’in Bucalı Muhtarlar için verdiği kahvaltılı toplantıya katıldık.
Katılım ve içerik oldukça iyi ve dolu geçti. Öncelikle Erdal Aksünger’in halkçı katılımcığının realitesi burada bir kez daha karşımıza çıktı.
Kendisini kutluyorum…
Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı, Başkan Yardımcısı Hüsnü Kaya, meslektaşlarım Cihat Taysi ve Adem Nakçı’nın bulunduğu masaya geçtik ve sohbete başladık.
CHP’nin Genel Başkan yardımcısı sıfatına nail olan Alaattin Yüksel’in masaya geleceği söylendi ve geldi de.
Nasıl gelme hem de?
Öncelikle okuyucularımın affına sığınarak Alaattin Yüksel için “sayın” kelimesini burada ve artık hiçbir yerde kullanmayacağımı belirtmek isterim.
Masaya gelir gelmez beni gördü ve “ben bu adamın yanına oturmam. Bu adam CHP’yi yazıyor” diye sözler sarf etti.
Ben de kendisine cümleyi tekrar ve düzgün biçimde kurmasını tavsiye ederek “bu” sözcüğünü düzeltmesini önerdim.
Bu kez “sen” diyerek tepkisini arttırınca, tekrar “Alaattin bey siz diyeceksiniz siz” uyarısını yapınca bu kez “Yalan haber yapıyorsun” çıkışını yaptı. Ben de Türkiye’de mahkemelerin olduğunu hakkında yaptığım haberlerin yalan olduğunu ispatlaması çağrısında bulundum. Başka masaya doğrulunca “Ben CHP’yi değil içindeki çürükleri yazıyorum” dediğimde cevap vermedi ve uzaklaştı.
Orada bulunan birçok kişi Alaattin Yüksel’i bu tavrından dolayı hem ayıpladı hem de kınadı.
Ve Orada oluşan kanı;
“Sayın Yüksel taşıdığı mevkiinin önemini ve farkını anlamayacak kadar ilgisiz ve demokrasiyi henüz içine sindirememiş bir görüntü veriyor”
Peki Nedir Alaattin Yüksel’i bu kadar öfkelendiren?
Biliyorsunuz,
Aylardır Yükseliş Plaza üzerinden İzmir Büyükşehir Belediyesine ve bağlı şirketlerine satılan araçları yazıyoruz.
Alaattin Yüksel’in bu yolla Ticaret=Siyaset ilişkisini harmanladığını ve bu ilişkinin hiçte ETİK bir durum olmadığına defalarca vurgu yaptık.
O Kurumların Alatttin Yüksel’in Bakkal Dükkanı değil, kamunun yani halkın malı olduğu gerçeğine değindik.
Bu ayrıcalıklı durumun ortadan kaldırılması için uyarılarda bulunduk. Ancak ne hikmetse Büyük Başkan kendisine kambur olan bu konuyu hep görmezden geldi.
İşte bu olay Alaatin Yüksel’i fena halde hasara uğratmış.
Buradan kendisine çağrı yapıyorum eğer yazdıklarımız iddia ettiğin gibi yalansa, eğer ak-pak bir adamsan buyurun birlikte mahkemeye çıkalım ve  “asıl yalanı” kimin söylediğini mahkemede tescil ettirelim.
Tabiî yüreğin yetiyorsa?
NOT:
Önceki yazımda konu ettiğim Serdar Kızık’dan cevap geldi aynen yayılıyorum:
Çok ayıp ettin oraya benim adımı yazmakla. 27 yıldır bu meslekteyim, Kişisel çıkar gözetmeden adam gibi durdum hep. Bilmiyorsan beni sevmeyenler de dahil herkese sor ve öğren. Tutmuş yazamıyor diyorsun, Biraz oku da neler yazdığımı gör. Çok merek ediyorsan söyleyeyim. Eşim ne yönetim kurulu üyesi ne müdür ne de danışman. 11 yıldır orada çalışan bir emekçi. Çok lazımda maaşı da 1250 lira. Umarım yüz yüze karşılaşmayız bundan sonra bir yerde
Ve cevap hakkımı kullanıyorum:
Ben Serdar Kızık’ın da dahil olduğu yazarlara bir çağrıda bulunmuştum. Konak Belediyesindeki işçilerin sorununu da görmeye davet etmiştim.
Serdar Kızık verdiği cevapta, “biraz oku neler yazdığımı gör” ve “umarım yüz yüze karşılaşmayız bundan sonra bir yerde” uyarısında bulunuyor.
Birincisi, öncelikle çok sayıda faydalı konular yazdığını inkâr etmem zaten söz konusu değil.
İkincisi, yüz yüze bir daha karşılaş mayalımın tam olarak açılımı nedir?
Üçüncüsü, Tekrar ederek; Konak Belediyesindeki bu önemli sorunu yazıp yazamadığı konusunda hala, net bir cevap alabilmiş değilim?