Satış...

Hatırlarsınız,
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun MHP’yi kast ederek söylediği “biz arkadaşlarımızı satmayız” sözü emekçi CHP’liler tarafından haklı olarak ayakta alkışlanmıştı.
Çok sayıda partili bu tavrı “Dik ve Onurlu” olarak nitelendirmiş, olması ve yapılması gerekenin de bu olduğu konusunda fikir birliği yapmıştı.
Ancak bu dik duruşun da ömrü maalesef uzun sürmedi.
Önceki yazılarımda da çokça değindiğim önemli bir ayrıntı vardır.
Sayın Kılıçdaroğlu yaptığı çıkışların, sergilediği tavırların devamını getiremiyor.
Bunun çok sayıda örnekleri var. Ya pişman olup geri adım atıyor, ya da ben söylemedim diyerek çark ediyor.
Son yaşanan Yemin Krizi de bunun en belirgin olanıdır.
Kriz sırasında MHP’nin aldığı tutuma karşın “Biz arkadaşlarımızı satmayız”, yani yarı yolda bırakmayız diyen Kılıçdaroğlu aynı yöntemin içerisine bu kez kendisi girmiştir. Ve siyaset etiği açısından ders olması gereken bir u dönüşünün altına da imzasını çakmıştır.
Gandi Kemal, CHE hatta Karaoğlan gibi yakıştırmalarla umutsuz toplumun umudu haline gelen Kılıçdaroğlu ne yazıktır ki bu onurlu görevi taşımayı becerememiştir.
Yemin Krizine neden olan olayda,. Ya bu olayın içerisine girilmeyecekti ya da çıkılan yolda taviz verilmeyip sonuna kadar gidilecekti.
Yaşadığımız süreç belki bugün Kılıçdaroğlu ve CHP’nin aleyhine işlese de, tarih böylesine bir mücadeleyi kayıt altına alacaktı. Ve bu mücadele biçimi hem Türkiye’nin hem de CHP’nin geleceğine önemli katkı koyacaktı.
Bu olay ciddi anlamda bir demokrasi sınavıydı, bu sınavı vermenin yolu 13 günde çözülmekten değil, uzunca bir süre olsa da mücadele etmekten geçerdi.
Kılıçdaroğlu ve ekibinin 13 gün sonrasında benimseyerek kabullendiği kolaycı mücadelenin sonucu da, maalesef kötü bir sınav olarak kayıtlara geçmiştir.
O denli geçmiştir ki;
CHP bugün alay edilir konuma dahi gelmiştir.
Biliyorum ki bu sonuç çok sayıda umut taşıyanların  da şevkini kırmıştır ama bu durum CHP’de ciddi bir değişimin olması gerektiğine de hasıl olmuştur.
Çünkü bu saat itibariyle bu yönetim anlayışının ne  Ülke ye, ne de CHP’ye bir şey katacağına inanmıyorum. Yaşanan bunca ciddiyetsiz ve ilkesiz  süreçten sonra, CHP’nin TBMM, Toplum ve Parti içerisinde bir hükmü kalmamıştır.
İzmir’de kavga büyüyor
CHP’yi Türkiye’de madara ve maskara konusu yapan anlayışın devamı olan atanmış İl Yönetimi, İzmir’de de önlenemez bir ayrışma ve ötekileştirmenin kavgasına girişmiş durumda.
Bir süre önce yapılması düşünülen Kurultay için imza atanlara fena halde içerlenen Tacettin Bayır sonunda dediğini yaptı ve parti hakkında ileri geri konuşuyorlar gerekçesiyle, kendisi gibi düşünmeyenleri idam sehpasına çıkardı.
Güya erkin kendisinde olduğunu anlatmaya çalışıyor, emekçi CHP’lilere göz dağı veriyor Sayın Bayır.
Oysa ki birileri kalkıp derse;
Ey Bayır, sen parti disiplininden bahsediyorsun, Susam ile yaptığı kavgada, tüm memleketin huzurunda Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ailesine kameralar önünde küfür eden Aziz Kocaoğlu hakkında ne yaptın?
Tabiî ki kocaman bir hiççç!
İşte Tacettin Bayır’ın durumu da budur…