O Vekil Ucuz Kurtuldu

CHP de kongre ve kurultay süreçlerinin olduğu dönemlerde, en büyük mücadele milletvekilliği listelerinde yer almaktı. O zamanın Genel Başkanı Baykal, şu anda halen görev yapan vekillerin her açıdan karnelerindeki notlarını da vermeye başlamıştı.
Bazı vekiller kendisini allayıp pullayıp Baykal’a sunmaya çabalasa da, Baykal kişisel davranışlarından ötürü kararını vermek üzere idi.
İşte tam da bu noktada Deniz Baykal’ın masasına İzmir dolaylarından öyle bir dosya düşüyordu ki, Baykal bu duruma hem şaşırıyor, hem de öfkeleniyordu…
Şu sıralar bir çok Vekil ve Siyasetçinin de yakından bildiği bu dosya, “Kadın döven” ve  “Dayakçı vekilin dosyası” olarak hafızalarımıza yerleşti.
İşte o Vekil şimdi bu olaydan “yırtmış” durumda…
Çünkü ağabeyi, rakı arkadaşı ve karar vericisinin yaptığı iç darbe sonucu, kendisi de rahat bir nefes almaya başlamış konumda.
Hatta “ilkesel” olmasa da, siyaseten daha da güçlü hale gelmiş bulunmakta.
Eğer bu darbe, ya da reel bakışla, arkadan hançerleme olmasaydı.
Şimdi o vekil, geleceğini kurtarmanın hesaplarını endişeyle yapmaya çalışıyor olacaktı.
Konuyu Baykal ile konuşma imkanım da oldu.
Sayın Baykal, hem o vekili hem de dayak yiyen “hatun”u silmiş, değil vekil muhtar azası bile yapmamaya karar vermişti.
Baykal, dayak atan vekilin kişiliğini ve “sahte devrimci”liğini zaten öğrenmişti, ancak asıl kendisini üzen taraf  ise dayak yiyen kadının tutumu ile ilgiliydi.
Çünkü bu kadın “Ahde vefa” sonucu bu makama getirilmiş ve bu durum CHP içerisinde de olgunluk ve gururla karşılanmıştı.
Ancak kadın siyasetçi, kendisine verilen bu onurlu görevi hak etmediğini  maalesef defalarca kez göstermekle yetinmemiş, isminin İzmir’in sokaklarına düşmesine de engel olamamıştır.
Ne yazıktır ki bu olaylar sadece CHP içerisinde konuşulmuyor.  Bu isimlerin yaptıkları ve kırdığı cevizler sokaklarda da konuşulur hale gelmiş bulunmakta.
Burada bu kişilerin ismini açıkça yazmak sadece birkaç milyar tazminat cezasına neden olur. Zira bu isimler herkesçe iyi bilindiğinden, deşifre edip yargıyı meşgul etmeye gerek yok.
Lâkin isimleri açık etmediğimizden dolayı, olayın kahramanları bu duruma sevinebilir. Ancak bu onları kurtarmaya yetmez.
Çünkü olay sokaklara yansımış durumda.
İnsanlar, bu çarpık, düzeysiz, ihanet içeren ilişkiyi konuşuyor.
Ve “Aslan yatağında çakal yatıyor” deniliyor…
NOTLARIM
NOT 1: Bir zamanlar benim hakkımda “eceline susamış” diyenler şimdi de Süleyman Gençel için “O nu ve çevresini bitireceğiz” demiş. Yani Süleyman Gençel ve Ege’nin Sesi kast ediliyor.
Şu iyi bilinmelidir ki, yok etmenin birinci aracı satın almaktır. Bu olamayacağına göre geriye tek bir yol kalıyor, o da  imha etmektir. Eğer demek istenen buysa, bilinen Çin ata sözü vardır. ‘ Doğru bir şey yaptıysan şeytanların kapını çalmasından korkma. ’
NOT 2: Önceki gün kaleme aldığım “Ziyaretin Analizi” adlı yazımda “Ayar Tutturamayanlar” kategorisinde ele aldığım bölüme tepkiler geldi. Kaleme aldığım her yazının tarihsel gerçekliğini son derece önemsediğim bilinmelidir. Yarın hesabını veremeyeceğim bir yazının altına da imzamı atmam…