O Vilları yıkamıyorsan “Ben Başkanım” deme…

   Bir koltuğa oturmak ile eskilerin deyimi ile “Belediye reisi” olmak arasında ciddi bir fark olduğunu son dönemde seçtiklerimiz Başkanlardan anlıyoruz. Demek ki, önümüze getirilen ve seçmek zorunda kaldığımız herkes “Başkan” olamıyor.

   Bunun en son örneğini Urla’da gördük. Danıştay’ın bile onayladığı, Türkiye’nin gündeminde olan Urla Hacılar Koyundaki Kaçak Villalarla ilgili yıkım kararı uygulanmıyor. Hem de CHP’den Belediye Başkanı seçilen Sibel Uyar tarafından.

   Urla’da “Sibel Uyar” yaratıcıları eserlerinden ne denli memnun bilemem ama, Uyar’ın belediye başkanlığı ile koltuk işgal etmeyi aynı mantıkta gördüğünü açıkça söyleyebilirim. Sibel Uyar örneği bize sadece “Kadın” diye birini seçmene kakalamanın da doğru olmadığını anlamış oluyoruz. Bu durum CHP’de siyaset yapan nice yiğit kadınların da önünü kestiği gibi, haksızlığın da daniskası oluyor.

   Urla Belediye Başkanı koltuğunu işgal eden muhterem hanımefendi, “Ben bu villaları yıkmam”diyor.  Ve kendisine abuk subuk bir yasal kılıf da bulmuş. Diyor ki, bu villalar özel idare yapılanması zamanında vardı o nedenle şehircilik bakanlığı yıksın. Kendi sorumluluğunu bir başkasının üzerine atıyor. İşin aslı, ya buraya dokunmaya korkuyor ya da bilmediğimiz farklı şeyler var.

   Danıştay, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Şehir Plancıları Odası, İzmir Baro Başkanı Aydın Özcan, İl Genel Meclisi eski Başkanı Serdar Değirmenci, hatta CHP Urla İlçe Başkanı Bahri Yalaz bile bu Kaçak Villaları yıkacak makamın Urla Belediyesi olduğunu açıkça söylüyor.

   Bir tek Sibel Uyar bu yıkıma karşı çıkıyor.

   Halkı bırakın, partisinin en yetkili kademelerini bile “keriz” yerine koyuyor Sayın Uyar.  Bırakın onu, Urla’da bir dönem sonra CHP’nin geleceğini de tehlikeye attığı bir gerçek. Belki Sibel hanım için fark etmez. Kendisi geçmişte AKP üyesi olmuş bir zat ile evli. Bir sonraki dönem belki muhterem eşi AKP adayı olur ve o kazanır. Bilemeyiz bunları. Ama bildiğimiz bir şey var ki, Urla seçmeni fena halde aldatılmış durumda.

   Aldatan kim?

   Kurumsal olarak CHP. Kişisel olarak Aziz Kocaoğlu ve destekçileri.

   Buyrun Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı Latif Topbaş’ı koruyun. Güç nasıl olsa onlardan yana. Yıkmayın o kaçak villaları. “CHP Seçmeni nasıl olsa her şeyi kabul ediyor” mantığını sürdürmeye devam edin. Partinin üst düzeyinde de nasıl olsa bu yanlışlar sorgulanmıyor diye bu aymazlıkları sürdürün.

   Bu arada çiçeği burnunda İl Başkanı Alaattin Yüksel’in bu konuya yaklaşımını sordum. Başkan Yüksel “O Villalara dava açan kişilerden birisi de benim. Kurultay Delegemiz olan Avukat Şehrazat Mercan’da vekaletim var. Kendisiyle görüştükten sonra detaylı açıklamalar yapacağım” dedi.

  Yüksel İlçe Belediyelerinin yıkım konusunda ekipman yetersizliği yaşadığını da vurguladı.

   Ancak kendisine “İstenirse Büyükşehir Belediyesinden ekipman desteği alınır ve bu yıkım gerçekleşir. Yeter ki istenilsin” dedim.

   Konuyla yakından ilgileneceğini söyledi.

   Yüksel’in bu ifadelerinden olaya seyirci kalmayacağı izlenimini aldım. Biz ısrarla takipçisi olacağız. Umarım İl Yönetimi tümüyle oluştuktan sonra bu ve benzeri konuların üzerine hassasiyetle gidilir ve toplumsal beklentiler es geçilmez…